ONUNCU MESELE

Ziyaretçilere ait bazı dostlar tarafından ihtar ile bir düstur izah edilmek istenilmiştir. Onun için yazılmıştır.

Malûm olsun ki, bizi ziyaret eden, ya hayat-ı dünyeviye cihetinde gelir; o kapı kapalıdır. Veya hayat-ı uhreviye cihetinde gelir. O cihette iki kapı var:

Ya şahsımı mübarek ve makam sahibi zannedip gelir. O kapı dahi kapalıdır. Çünkü ben kendimi beğenmiyorum; beni beğenenleri de beğenmiyorum. Cenâb-ı Hakka çok şükür, beni kendime beğendirmemiş.

İkinci cihet, sırf Kur’ân-ı Hakîmin dellâlı olduğum cihetledir. Bu kapıdan girenleri ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ediyorum. Onlar da üç tarzda olur: Ya dost olur, ya kardeş olur, ya talebe olur.

Dostun hassası ve şartı budur ki: Kat’iyen Sözlere ve envâr-ı Kur’âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun; ve haksızlığa ve bid’alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın; kendine de istifadeye çalışsın.

Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakikî olarak Sözlerin neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememektir.

Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.

İşte şu üç tabaka, benim üç şahsiyetimle alâkadardır:

Dost, benim şahsî ve zâtî şahsiyetimle münasebettar olur.

Kardeş, abdiyetim ve ubûdiyet noktasındaki şahsiyetimle alâkadar olur.

Talebe ise, Kur’ân-ı Hakîmin dellâlı cihetinde ve hocalık vazifesindeki şahsiyetimle münasebettardır.

Şu görüşmenin de üç meyvesi var:

Birincisi: Dellâllık itibarıyla mücevherât-ı Kur’âniyeyi benden veya Sözlerden ders almak, velev bir ders de olsa.

İkincisi: İbadet itibarıyla uhrevî kazancıma hissedar olur.

Üçüncüsü: Beraber dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olup rapt-ı kalb ederek, Kur’ân-ı Hakîmin hizmetinde el ele verip tevfik ve hidayet istemek.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Mebhas
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abdiyet : kulluk
alâkadar : ilgili
ale’r-re’si ve’l-ayn : baş göz üstüne
bid’a : aslen dinde olmayıp sonradan ortaya çıkan ve dine zarar verici yeni âdet ve uygulamalar
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön, taraf
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inkârcılık
dellâl : duyurucu, ilân edici
dergâh-ı İlâhiye : Allah’ın yüce katı
düstur : kural, kanun
edâ etme : yerine getirme
envâr-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın nurları
hakikî : asıl, gerçek
hassa : özellik
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hayat-ı uhreviye : âhiret hayatı
hidayet : doğru ve hak olan yol, İslâmiyet
hissedar : ortak, pay sahibi
ihtar etme : hatırlatma
izah etme : açıklama
kebâir : büyük günahlar
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
makam : mevki, derece
malûm : bilinen
mübarek : uğurlu, hayırlı
mücevherât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın mücevher kıymetindeki sır ve mânâları
münasebettar : ilgili
müteveccih : yönelik
neşir : yayma
rapt-ı kalb : kalben bağlanma
talebe : öğrenci
telif : yazma, kaleme alma
tevfik : başarı
ubûdiyet : Allah’a kulluk etmek
uhrevî : ahirete ait
vazife-i hayatiye : hayat vazifesi
velev : bile, olsa da
ayn-ı hakikat : gerçeğin kendisi
ferâiz : farzlar, Allah’ın kesin emirleri
feyiz : mânevî gıda, bereket
hissedar : ortak
hususî : özel
ihvan : kardeşler
ihvânî/ihvetî : kardeşlerim
ilhak etmek : eklemek, katmak
kebâir : büyük günahlar
lâhika : ek, ilâve
letâfet : hoşluk, güzellik
mecmua : belli bir konuda yazılan yazıların birleşimi
misli : benzeri
müellif : telif eden, yazan
müstakil : bağımsız
mütalâa : dikkatle okuma ve inceleme
mütemadiyen : sürekli olarak
neşir : neşretme, yayınlama
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti
suret : biçim, şekil
talebe : öğrenci
umum : genel
umûmiyet-i ihvan : kardeşlerin geneli
Yükleniyor...