Gördüm ki, namaz kıldığım o Bayezid Camiindeki cemaatle iştirakimi ve herbiri benim bir nevi şefaatçim hükmüne ve kıraatimde izhar ettiğim hükümlere ve dâvâlara birer şahit ve birer müeyyid gördüm. Nâkıs ubûdiyetimi, o cemaatin büyük ve kesretli ibâdâtı içinde dergâh-ı İlâhiyeye takdime cesaret geldi.

Birden, bir perde daha inkişaf etti. Yani, İstanbul’un bütün mescidleri ittisal peydâ etti. O şehir, o Bayezid Camii hükmüne geçti. Birden, onların dualarına ve tasdiklerine mânen bir nevi mazhariyet hissettim.

Onda dahi, rû-yi zemin mescidinde, Kâbe-i Mükerreme etrafında dairevî saflar içinde kendimi gördüm.اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ 1 dedim, benim bu kadar şefaatçilerim var, benim namazda söylediğim herbir sözü aynen söylüyorlar, tasdik ediyorlar.

Madem hayalen bu perde açıldı, Kâbe-i Mükerreme mihrap hükmüne geçti. Ben bu fırsattan istifade ederek, o safları işhad edip, tahiyyatta getirdiğim اَشْهَدُ اَنْ لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ 2 olan imanın tercümanını mübarek Hacerü’l-Esvede tevdi edip emanet bırakıyorum derken, birden bir vaziyet daha açıldı. Gördüm ki, dahil olduğum cemaat üç daireye ayrıldı.

Birinci daire: Rû-yi zeminde mü’minler ve muvahhidîndeki cemaat-i uzmâ.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.” Fâtihâ Sûresi, 1:2.
2 : Şehadet ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Hz. Muhammed (a.s.m.) Allah’ın Resûlüdür.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Sekizinci Mektup / Sonraki Risale: Otuzuncu Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

cemaat-i uzmâ : büyük cemaat
dairevî : daire gibi, yuvarlak
dergâh-ı İlâhiye : Allah’ın yüce katı, makamı
Hacerü’l-Esved : Kabe’nin doğu köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte bulunan semavî, kutsal siyah taş
ibâdât : ibadetler
inkişaf etmek : açığa çıkmak
intikal : geçiş, geçme
işhad etmek : şahid göstermek
iştirak : katılma
ittisal : bitişme, birleşme
izhar etmek : ortaya çıkarmak, göstermek
Kâbe-i Mükerreme : Müslümanların kıblesi olan kutsal yapı
kesret : çokluk
kıraat : okuma
mânen : mânevî yönden
mazhariyet : erişme, nail olma
mihrap : imamın cemaate namaz kıldırdığı yer
muvahhid : Cenâb-ı Allah’ın varlığına ve birliğine inanan
mübarek : bereketli, hayırlı
müeyyid : destekleyici
mütekellim-i vahde : birinci tekil şahıs, “ben”
nâkıs : eksik, noksan
nevi : tür, çeşit
nun-u mütekellim-i maalgayr : birinci çoğul şahıs, “biz”
peydâ etme : meydana ve açığa çıkma
rû-yi zemin : yeryüzü
sıyga : gr. kip fiillerde belirli bir zamanla konuşanın, dinleyenin ve konuşulanın teklik veya çokluk olarak belirtilmiş biçimi
tahiyyat : selamlar ve dualar
takdim : sunma
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
tevdi etmek : bırakmak, emanet etmek
ubûdiyet : kulluk, ibadet
Yükleniyor...