Hem o canavar, vicdansız zalime karşı zaaf göstermekle, kendisini ezdirmeye teşcî eder. Eğer ayağı altındaki mazlum adam, o zalimin yüzüne tükürse, kalbini ve ruhunu kurtarır, cesedi bir şehid-i mazlum olur. Evet, tükürün zalimlerin hayâsız yüzlerine!

Bir zaman İngiliz devleti, İstanbul Boğazının toplarını tahrip ve İstanbul’u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından Meşihat-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. Ben de o zaman Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyenin âzâsıydım. Bana dediler: “Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.”

Ben dedim: “Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle de değil, hattâ bir kelimeyle dahi değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü, o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı, mağrurâne üstümüzde sual sormasına karşı, yüzüne tükürmek lâzım geliyor. Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!” demiştim. Şimdi diyorum:

Ey kardeşlerim! İngiliz gibi cebbar bir hükûmetin istilâ ettiği bir zamanda, bu tarzda matbaa lisanıyla onlara mukabele etmek, tehlike yüzde yüz iken hıfz-ı Kur’ânî bana kâfi geldiği halde, size de yüzde bir ihtimalle ehemmiyetsiz zalimlerin elinden gelen zararlara karşı, elbette yüz derece daha kâfidir.

Hem, ey kardeşlerim, çoğunuz askerlik etmişsiniz. Etmeyenler de elbette işitmişlerdir. İşitmeyenler de benden işitsinler ki, en ziyade yaralananlar, siperini bırakıp kaçanlardır. En az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir. قُلْ اِنَّ الْمَوْتَ الَّذِى تَفِرُّونَ مِنْهُ فَاِنَّهُ مُلاَقِيكُمْ 1 mânâ-yı işarîsiyle gösteriyor ki, firar edenler, kaçmalarıyla ölümü daha ziyade karşılıyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “De ki: Kaçıp durduğunuz ölüm mutlaka gelip sizi bulacaktır.” Cum’a Sûresi, 62:8.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyât : âyetler, deliller
âzâ : üye
beyyinât : açık deliller, burhanlar
burhan : delil, kanıt
cebbar : zorba, zalim
daire-i diniye : din dairesi
Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye : 1918-1922 yılları arasında büyük hizmetler yapmış olan İslâm Akademisi veya Yüksek İslâm Şûrası mânâsındaki dinî müessese
desise-i şeytaniye : şeytanın hile ve desiseleri
ehemmiyet : önem
ehl-i zulm : zalimler, zulmedenler
firar eden : kaçan
haysiyet : şeref, itibar
hengâm : ân, zaman
hıfz-ı Kur’ân : Kur’ân’ın himayesi, koruması
istifaza etmek : feyizlenmek
istilâ etmek : işgal etmek
izzet : değer, itibar
kâfi : yeterli
kat’î : kesin
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
mağrurâne : gururlanarak, ukalâca
mânâ-yı işarî : işaret tarzında olan mânâ
matbaa lisanı : basın yayın kanalı
mazlum : zulme, haksızlığa uğrayan
Meşihât-ı İslâmiye : İslâmın ilmî meseleleri ile uğraşan devlet dairesi
mukabele etmek : karşılık vermek
sebat : sabit, kararlı olma
şehid-i mazlum : mazlum şehid
tahrip etmek : yok etmek, bozmak
tamah : hırs ve açgözlülük
teşcî etme : teşvik etme, cesaretlendirme
zillet : alçaklık, aşağılık
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...