BEŞİNCİ TELVİH

Tarikatin gayet mühim bir meşrebi olan “vahdetü’l-vücud” namı altındaki vahdetü’ş-şuhud, yani, Vâcibü’l-Vücudun vücuduna hasr-ı nazar edip, sair mevcudatı, o vücud-u Vâcibe nisbeten o kadar zayıf ve gölge görür ki, vücut ismine lâyık olmadığını hükmedip, hayal perdesine sarıp, terk-i mâsivâ makamında onları hiç saymak, hattâ mâdum tasavvur etmek, yalnız cilve-i esmâ-i İlâhiyeye hayalî bir âyine vaziyeti vermek kadar ileri gider.

İşte bu meşrebin ehemmiyetli bir hakikati var ki:

Vâcibü’l-Vücudun vücudu, iman kuvvetiyle ve yüksek bir velâyetin hakkalyakîn derecesinde inkişafıyla, vücud-u mümkinat o derece aşağıya düşer ki, hayal ve ademden başka onun nazarında makamları kalmaz; adeta Vâcibü’l-Vücudun hesabına kâinatı inkâr eder.

Fakat bu meşrebin tehlikeleri var. En birincisi şudur ki:

Erkân-ı imaniye altıdır. İman-ı billâhtan başka, iman-ı bi’l-yevmi’l-âhir gibi rükünler var. Bu rükünler ise, mümkinatın vücutlarını ister. O muhkem erkân-ı imaniye hayal üstünde bina edilmez.

Onun için, o meşrep sahibi, âlem-i istiğrak ve sekirden âlem-i sahve girdiği vakit, o meşrebi beraber almamak gerektir ve o meşrebin muktezasıyla amel etmemek lâzımdır.

Hem, kalbî ve hâlî ve zevkî olan bu meşrebi, aklî ve kavlî ve ilmî suretine çevirmemektir.

Çünkü, Kitap ve Sünnetten gelen desâtir-i akliye ve kavânin-i ilmiye ve usul-ü kelâmiye o meşrebi kaldıramıyor, kabil-i tatbik olamıyor.

Onun için, Hulefâ-yı Râşidînden ve Eimme-i Müçtehidînden ve Selef-i Sâlihînin büyüklerinden, o meşrep sarihan görünmüyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i istiğrak ve sekir : kendinden geçme ve mânâ alemindeki sarhoşluk âlemi
âlem-i sahve : uyanıklık âlemi, yeniden kendine geliş hâli
cilve-i esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimlerinin görüntüsü, aksi
erkân-ı imaniye : imanın esasları, şartları
hakkalyakîn : bizzat yaşamak suretiyle, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
hâlî : hâl ve davranışa ait
hasr-ı nazar : dikkati yöneltme, çevirme, sadece bir noktaya bakma
ilham : kalbe gelen mânâlar
iman-ı bi’l-yevmi’l-âhir : ahiret gününe inanmak
İman-ı billâh : Allah’a iman
kelâm-ı İlâhî : Allah’ın kelâmı, konuşması
küre-i arz : yerküre, dünya
mâdum : yok
meşreb : yol, hareket tarzı, metod
mevcudat : varlıklar
misal : görüntü
muhkem : sağlam, kuvvetli
mukteza : bir şeyin gerği
mümkinat : olması imkân dahilinde olan şeyler, yaratılmış olan herşey
münasebettar : ilgili
nam : ad
nazar : bakış, dikkat
nisbet : kıyas, oran
nisbeten : kıyasla, oranla
rükün : esas, şart
sair : diğer, başka
suret : biçim, şekil
tarikat : tasavvuf adıyla Allah’ı tanıma ve iman esaslarını inkişaf ettirerek insanı mânevî olgunluğa götüren yol
tasavvur etmek : düşünmek, hayal etmek
telvih : üstü kapalı bir şekilde açıklama
terk-i mâsivâ : Allah’tan başka herşeyi terk etmek
Vâcibü’l-Vücud : varlığı gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
vahdetü’l-vücud : Allah’tan başka varlık kabul etmeyen, diğer varlıkları bir nevi gölge gibi kabul eden görüş
vahdet-ü’ş-şuhud : İlâhi tecellilerin karşısında Allah’tan başka bir şeyin görülmemesi ve Allah’tan başka her şeyin unutkanlık perdesiyle örtülmesi
velâyet : velîlik; mânevî mertebeler aşarak Allah’ın yakınlığını ve dostluğunu elde etme
vücud-u mümkinat : varlığı mümkün olanlar; varlığı imkân dairesinde olanlar, kâinatın varlığı
vücud-u Vâcib : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah’ın varlığı
vücut : varlık
Yükleniyor...