Halbuki en yüksek mertebe ise, ubûdiyet-i Muhammediyedir ki, “mahbubiyet” ünvanıyla tabir edilir. Ubûdiyetin ise sırr-ı esası niyaz, şükür, tazarru, huşû, acz, fakr, halktan istiğnâ cihetiyle o hakikatin kemâline mazhar olur.

Bazı evliya-ı azîme, fahir ve naz ve şatahata muvakkaten, ihtiyarsız girmişler; fakat o noktada, ihtiyaren onlara iktida edilmez. Hâdidirler, mühdî değillerdir, arkalarından gidilmez.

SEKİZİNCİ VARTA: Hodgâm, aceleci bir kısım ehl-i sülûk, âhirette alınacak ve koparılacak velâyet meyvelerini, dünyada yemesini ister ve sülûkünde onları istemekle vartaya düşer.

Halbuki, وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۤ اِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ 1 gibi âyetlerle ilân edildiği gibi, çok Sözlerle kat’iyen ispat edilmiştir ki, âlem-i bekàda birtek meyve, fâni dünyanın bin bahçesine müreccahtır.

Onun için, o mübarek meyveleri burada yememeli. Eğer istenilmeyerek yedirilse, şükredilmeli; mükâfat için değil, belki teşvik için bir ihsan-ı İlâhî olarak telâkki edilmeli.

DOKUZUNCU TELVİH

Tarikatin pek çok semerâtından ve faidelerinden yalnız burada dokuz adedini icmâlen beyan edeceğiz.

BİRİNCİSİ: İstikametli tarikat vasıtasıyla, saadet-i ebediyedeki ebedî hazinelerin anahtarları ve menşeleri ve madenleri olan hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhu ve aynelyakîn derecesinde zuhurlarıdır.

İKİNCİSİ: Makine-i insaniyenin merkezi ve zembereği olan kalbi, tarikat vasıta olup işletmesiyle ve o işletmekle sair letâif-i insaniyeyi harekete getirip netice-i fıtratlarına sevk ederek hakikî insan olmaktır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Dünya hayatı, aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:185.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
âlem-i bekà : devamlı ve kalıcı âlem, âhiret
aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
beyan : açıklama, izah
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i sülûk : nefsi düzeltmek ve vuslata erişmek amacıyla tasavvufa, mânevî terbiye ve terakki yoluna girenler
evliya-ı azîme : büyük veliler
fahir : övünme
fakr : fakirlik, muhtaçlık
fâni : geçici olan, ölümlü
hâdî : doğru ve hak yolu gösterici
hakaik-i imâniye : iman hakikatleri, esasları
hodgâm : kendi keyfini düşünen, bencil
huşû : korku ve sevgiyle bulunulan edebli hâl
icmâlen : kısaca
ihsan-ı İlâhî : Allah’ın ihsanı, ikramı, bağışı
ihtiyaren : bizzat isteyerek, irade ederek
ihtiyarsız : irade dışı
iktida : uyma
inkişaf : açığa çıkma, belirme
istiğnâ : ihtiyaç duymama, kaçınma
kat’iyen : kesin olarak
kemâl : fazilet, kusursuzluk, mükemmellik
letâif-i insaniye : insandaki mânevî duygular
mahbubiyet : sevgili olma
makine-i insaniye : bir makine hükmünde olan insanın beden ve cihazları
mazhar : erişme, nail olma
menşe : kaynak
muvakkaten : geçici olarak
mühdî : hidayete erdiren, hidayet veren
müreccah : tercih edilen
netice-i fıtrat : yaradılışın gaye ve neticesi
niyaz : dua etme, yalvarıp yakarma
saadet-i ebediye : sonu olmayan, sonsuz mutluluk
sair : diğer, başka
semerât : meyveler, neticeler
sırr-ı esas : esas sır, asıl hakikat
sülûk etmek : İlâhî hakikatlara ulaşmak için bir mürşidin rehberliğinde mânevî terbiye yoluna girme
şatahat : mânevî sarhoşluk ve cezbe halindeyken söylenen dine aykırı sözler
tabir edilme : isimlendirilme
tarikat : tasavvuf adıyla Allah’ı tanımaya ve iman esaslarını inkişaf ettirerek insanı mânevî olgunluğa götüren yol
tazarru : duada bulunma, yakarma
telâkki edilmek : anlaşılmak, kabul edilmek
vuzuh : açıklık
zemberek : hareketi sağlayan güç kaynağı
zuhur : belirme, görünme
Yükleniyor...