Hem, en cüz’î işlerde de herkes hırsın sû-i tesirini hissedebilir. Meselâ, iki dilenci birşey istedikleri vakit, hırsla ilhah eden dilenciden istiskal edip vermemek, diğer sakin dilenciye merhamet edip vermek, herkes kalbinde hisseder.

Hem meselâ, gecede uykun kaçmış; sen yatmak istesen, lâkayt kalsan, uykun gelebilir. Eğer hırsla uyku istesen, “Aman yatayım, aman yatayım” dersen, bütün bütün uykunu kaçırırsın.

Hem meselâ, mühim bir netice için birisini hırsla beklersin. “Aman gelmedi, aman gelmedi” deyip, en nihayet hırs senin sabrını tüketip, kalkar gidersin. Bir dakika sonra o adam gelir; fakat beklediğin o mühim netice bozulur.

Şu hâdisâtın sırrı şudur ki: Nasıl ki bir ekmeğin vücudu, tarla, harman, değirmen, fırına terettüp eder. Öyle de, tertib-i eşyada bir teennî-i hikmet vardır. Hırs sebebiyle, teennî ile hareket etmediği için, o tertipli eşyadaki mânevî basamakları müraat etmez; ya atlar, düşer veyahut bir basamağı noksan bırakır, maksada çıkamaz.

İşte, ey derd-i maişetle sersem olmuş ve hırs-ı dünya ile sarhoş olmuş kardeşler! Hırs bu kadar muzır ve belâlı birşey olduğu halde, nasıl hırs yolunda her zilleti irtikâp ve haram-helâl demeyip her malı kabul ve hayat-ı uhreviyeye lâzım çok şeyleri feda ediyorsunuz; hattâ erkân-ı İslâmiyenin mühim bir rüknü olan zekâtı, hırs yolunda terk ediyorsunuz? Halbuki, zekât, her şahıs için sebeb-i bereket ve dâfi-i beliyyattır. Zekâtı vermeyenin, herhalde elinden zekât kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır.

Hakikatli bir rüya-yı hayaliyede, Birinci Harb-i Umumînin beşinci senesinde, bir acip rüyada benden soruldu: “Müslümanlara gelen bu açlık, bu zayiat-ı maliye ve meşakkat-i bedeniye nedendir?” Rüyada demiştim:..
Sonraki Risale: Hatime
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : şaşırtıcı
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön
dâfi-i beliyyât : belâları uzaklaştıran
derd-i maişet : geçim derdi, sıkıntısı
erkân-ı İslâmiye : İslâmın esasları
eşya : şeyler, varlıklar
fukara : fakirler
galiben : çoğunlukla
hâdisât : olaylar
hakikat : gerçek
haram : dinen yasaklanan şey
haşiye : dipnot
hayat-ı uhreviye : ahiret hayatı
helâl : dinen yapılmasına izin verilen şey
hırs : şiddetli istek ve arzu, açgözlülük
hırs-ı dünya : dünyaya karşı gösterilen açgözlülük
irtikâp etme : kötü bir iş yapma, işleme
lâakal : en az
lâkayt : duyarsız
maksad : amaç
merhamet : acıma
meşakkat-i bedeniye : bedenen çekilen zorluklar, sıkıntılar
musibet : belâ, büyük sıkıntı
muzır : zararlı
müraat etme : gözetme, uyma
nesl-i hayvanî : hayvan nesli
nihayet : son
ribh-i ticarî : ticârî kâr
rükn : esas, şart
rüya-yı hayaliye : misal âlemi ile ilgili rüya
sebeb-i bereket : bereketin sebebi
teennî : tedbirli ve akıllıca hareket etme
teennî-i hikmet : bilimsel bir süre veya bekleme, ihtiyatlı hareket
terettüp etme : gerekme, belli bir sırayı gerektirme
tertib-i eşya : eşyanın belli bir düzende meydana gelmesi
tertip : düzen
vücud : varlık
zâyiât-ı mâliye : mâli zararlar ve ziyanlar
zillet : alçaklık
Yükleniyor...