İkincisi: Müseylime-i Kezzâbın fitnesiyle irtidâda yüz tutan Necid havâlisi, Hazret-i Ebû Bekir’in (r.a.) hilâfetinde, Hâlid İbni Velid’in kılıncıyla zîr ü zeber edildi. Bundan Necid ahalisinin Hulefa-i Raşidîn’e ve dolayısıyla Ehl-i Sünnet ve Cemaate karşı bir iğbirâr, seciyelerine girmişti.

Hâlis Müslüman oldukları halde, yine eskiden ecdatlarının yedikleri darbeyi unutmuyorlar, nasıl ki ehl-i İran’ın, Hazret-i Ömer’in (r.a.) âdilâne darbesiyle devletleri mahv ve milletlerinin gururu kırıldığı için Şîalar Âl-i Beyt muhabbeti perdesi altında Hazret-i Ömer’e (r.a.) ve Hazret-i Ebû Bekir’e (r.a.) ve dolayısıyla Ehl-i Sünnet ve Cemaate dâima müntakimâne, fırsat buldukça tecavüz etmişler.

Üçüncü esas: Vehhâbilerin azîm imamlarından ve acîp dehâları taşıyan meşhur İbni Teymiye ve İbni Kayyıme’l-Cevzî gibi zatlar Muhyiddin-i Arabî (k.s.) gibi azîm evliyâya karşı fazla hücum ettikleri ve güya mezheb-i Ehl-i Sünneti Şîalara karşı Hazret-i Ebû Bekir’in (r.a.) Hazret-i Ali’den (r.a.) efdâliyetini müdafaa ediyorum diyerek, Hazret-i Ali’nin (r.a) kıymetini çok düşürüyorlar.

Hârika faziletlerini âdileştiriyorlar. Muhyiddin-i Arabî (k.s.) gibi çok evliyâinkâr ve tekfir ediyorlar.

Hem, Vehhâbiler kendilerini Ahmed İbni Hanbel mezhebinde saydıkları için, Ahmed İbni Hanbel Hazretleri bir milyon hadisin hâfızı ve râvîsi ve şiddetli olan Hanbelî mezhebinin reisi ve halk-ı Kur’ân meselesinde cihanpesendâne salâbet ve metânet sahibi bir zat olduğundan, onun bir derece zâhirî ve mutaassıbâne ve Alevîlere muhâlefetkârâne mezhebinden din nâmına istifade edip, bir kısım evliyânın türbelerini tahrip ediyorlar ve kendilerini haklı zannediyorlar. Halbuki, bir dirhem hakları varsa, bazan on dirhem ilâve ediyorlar.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acîp : hayret verici
âdilâne : adaletli
âdileştirme : basitleştirme, sıradanlaştırma
Âl-i Beyt : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) neslinden ve sülâlesinden olan
azîm : büyük, yüce
cihanpesendâne : dünyaya meydan okurcasına
cihet : yön
dehâ : olağanüstü zekâ sahibi
ecdat : cedler, atalar
efdâliyet : üstünlük
ehl-i İran : İran halkı
ehl-i velâyet : veli kullar, Allah dostları
evliyâ : veliler, Allah’ın sevgili kulları
fazilet : üstünlük, güzel ahlâk, mânevî değer, erdem
fitne : bozgunculuk, ara bozma
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hâfız : ezberleyen
hâlis : samimi
halk-ı Kur’ân : Kur’ân’ın yaratılması
hilâfet : halifelik, Peygamberimizin vekili olarak Müslümanların din ve dünya işlerinin tedbirini gören genel başkanlık makamı
Hulefa-i Raşidîn : doğru yolda olan dört büyük halife. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali
iğbirâr : gücenme, darılma, kırılma
inkâr : inanmama, reddetme
irtidâd : dinden dönme
mahv : yok olma, yıkılma
metânet : kararlılık
mezhep : dinde tutulan yol
muhabbet : sevgi
muhâlefetkârâne : zıt ve aykırı davranırcasına
mutaassıbâne : mutaassıp, tutucu, inanç veya geleneklerine aşırı derecede bağlı olarak
müntakimâne : intikam alırcasına
nâmına : adına
râvî : bir hadîsi veya haberi Peygamber Efendimizden (a.s.m.) aktaran kimse
rücû etmek : dönmek
salâbet : dinin emirlerini korumada ve uygulamada ciddiyet ve sağlamlık
seciye : huy, karakter
Şîa : Şîa Mezhebi
tecavüz : saldırma, sataşma
tekfir etmek : küfürle, kâfir olmakla suçlamak
tezyif : hakaret, küçük düşürme
zâhirî : görünürde
zir ü zeber : darmadağınık, alt üst
Yükleniyor...