Öyle de, Kur’ân-ı Hakîmin sadık bir hizmetkârı, ne kadar âdi olursa olsun, Kur’ân namına, en büyük insanlara emirlerini çekinmeyerek tebliğ eder ve en zengin ruhlu olanlara Kur’ân’ın âli elmaslarını, yalvararak, mütezellilâne değil, belki müftehirâne ve müstağniyâne satar. Onlar ne kadar büyük olursa olsun, o âdi hizmetkâra, vazife başında iken tekebbür edemezler. Ve o hizmetkâr dahi, onların ona müracaatında kendine medar-ı gurur bulamaz ve haddinden tecavüz etmez. Eğer o hazine-i kudsiyenin müşterileri içinde bazıları o biçare hizmetkâra velâyet nazarıyla baksalar ve büyük tanısalar, elbette hakikat-i Kur’âniyenin merhamet-i kudsiyesi şanındandır ki, o hizmetkârını mahcup etmemek için, hazine-i hassa-i İlâhiyeden, o hizmetkârın hiç haberi ve medhali olmadan, onlara medet versin ve himmet ederek feyizdar etsin.

İKİNCİ NOKTA

İmam-ı Rabbânî ve Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Farukî (r.a.) demiş: “Hakaik-i imaniyeden birtek meselenin inkişafı ve vuzuhu, benim indimde binler ezvak ve kerâmâta müreccahtır. Hem bütün tarîkatlerin gayesi ve neticesi, hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhudur.”

Madem şöyle bir tarîkat kahramanı böyle hükmediyor. Elbette, hakaik-i imaniyeyi kemâl-i vuzuhla beyan eden ve esrar-ı Kur’âniyeden tereşşuh eden Sözler, velâyetten matlup olan neticeleri verebilirler.

ÜÇÜNCÜ NOKTA

Bundan on bir sene evvel, Eski Said’in gâfil kafasına müthiş tokatlar indi, اَلْمَوْتُ حَقٌّ 1 kaziyesini düşündü. Kendini bataklık çamurunda gördü. Medet istedi, bir yol aradı, bir halâskâr taharri etti. Gördü ki, yollar muhtelif; tereddütte kaldı. Gavs-ı Âzam olan Şeyh-i Geylânî Radıyallahu Anhın Fütuhu’l-Gayb namındaki kitabıyla tefe’ül etti.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ölüm hak ve gerçektir.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdi : sıradan, basit
âli : yüksek, yüce
beyan eden : açıklayan
biçare : zavallı
esrar-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın sırları, gizemleri
ezvâk : zevkler, lezzetler
feyizdar : feyizli, bereketli
gafil : duyarsız, umursamaz
haddinden tecavüz etmek : kendi yetki ve sınırını aşmak, ileri gitmek
hakaik-i imâniye : iman hakikatleri, esasları
hakikat-i Kur’âniye : Kur’ân’ın hakikati, gerçeği
hazine-i hassa-i İlâhiye : Allah’ın özel hazinesi
hazine-i kudsiye : kutsal hazine
himmet etme : yardım etme
hizmetkâr : hizmetçi
ind : yanı, katı
inkişaf : açığa çıkma, açılma
kaziye : hüküm, karar
kemâl-i vuzuh : tam bir açıklık
kerâmât : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görülen olağanüstü hâl ve hareketler
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
matbah-ı şahane : şahane, mükemmel mutfak
matlup : istenen, hedeflenen
medar-ı gurur : gurur sebebi
medet : yardım
medhal : tesir, müdahale
merhamet-i kudsiye : kutsal merhamet, acıma
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
müftehirâne : övünerek
müracaat etme : başvurma, danışma
müreccah : tercih edilen
müstağniyâne : ihtiyaç duymayarak, muhtaç olmayarak
mütezellilâne : alçakçasına, ezilip alçaklık göstererek
nam : ad
nazar : bakış, göz
nefer : asker
sadık : doğru sözlü, dürüst
tarikat : tasavvuf adıyla Allah’ı tanıma ve iman esaslarını inkişaf ettirerek insanı mânevî olgunluğa götüren yol
tebliğ etmek : bildirmek, ulaştırmak
tekebbür etmek : kibirlenme, büyüklenme
tereşşuh eden : sızan, damlayan
velâyet : velîlik; mânevî mertebeler aşarak Allah’ın yakınlığını ve dostluğunu elde etme
vuzuh : açıklık, açığa kavuşma
Yükleniyor...