BEŞİNCİ NOKTA

Beş cüz’î misalle göstereceğiz ki, Sözler talim-i hakaik ettikleri gibi, irşad vazifesini de görüyorlar.

Birinci misal: Ben kendim, on değil, yüz değil, binler defa müteaddit tecrübâtımla kanaatim gelmiş ki, Sözler ve Kur’ân’dan gelen nurlar, aklıma ders verdiği gibi, kalbime de iman hali telkin ediyor, ruhuma iman zevki veriyor, ve hâkezâ... Hattâ, dünyevî işlerimde, keramet sahibi bir şeyhin bir müridi nasıl şeyhinden hâcâtına dair medet ve himmet bekliyor; ben de Kur’ân-ı Hakîmin kerametli esrarından o hâcâtımı beklerken, ümit etmediğim ve ummadığım bir tarzda bana çok defa hâsıl oluyor. Yalnız cüz’iyattan iki küçük misal:

Biri: On Altıncı Mektupta izahı ve tafsili geçen, Süleyman isminde bir misafirime, katran ağacı başında koca bir ekmek harika bir tarzda gösterilmiş. İki gün, ikimiz o hediye-i gaybîden yedik.

İkinci misal: Gayet küçük ve lâtîf, bugünlerde vaki olan meseleyi söyleyeceğim. Şöyle ki:

Fecirden evvel hatırıma geldi ki, bir zâtın kalbine vesvese verecek bir tarzda tarafımdan sözler söylenilmişti. “Keşke,” dedim, “onu görseydim, kalbindeki dağdağayı izale etseydim.” Aynı dakikada, Nis’e gitmiş bir parça kitabım bana lâzımdı. “Keşke elime geçseydi” dedim.

Sabah namazından sonra oturdum, baktım, aynı zât, o kitap parçası elinde olduğu halde içeri girdi.

Ona dedim: “Senin elindeki nedir?”

Dedi: “Bilmiyorum. Kapının önünde, Nis’ten gelmiş diye birisi bana verdi; ben de size getirdim.”
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

berzah : geçit
cüz’î : küçük, ferdî
cüz’iyat : küçük, ferdî şeyler
dağdağa : kargaşa, ıstırap, sıkıntı
dünyevî : dünya ile ilgili
esrar : sırlar, gizemler
fecir : tan yerinin ağarması, sabah
gayet : son derece
hâcât : ihtiyaçlar
hakaik-i Kur’âniye : Kur’ân’ın hakikatleri, esasları
hâkezâ : böylece, bunun gibi
hakikat : gerçek
hâsıl olma : oluşma
hassa : özellik
hediye-i gaybî : gizli hediye
himmet : yardım
iman : inanma
irşad : doğru yolu gösterme
izah : açıklama
izale etmek : gidermek
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görülen olağanüstü hâl ve hareket
Kur’ân-ı Hakîm : hikmetli Kur’ân; her âyet ve sûresinde sayısız hikmetler bulunan Kur’ân
lâtîf : ince, hoş, güzel
lûtf-u İlâhî : Allah’ın lütuf ve ikramı
mâlik : sahip
medet : yardım
mürid : Allah’ın rızâsına kavuşmayı isteyen, bir mürşidin talebesi
müteaddit : birçok, çeşitli
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
suret : biçim, şekil
Tâbiîn : Sahabeyi gören mü’minler
tafsil : ayrıntı, detay
talim-i hakaik : hakikatlerin öğretilmesi
tarik : yol
tarikat : tasavvuf adıyla Allah’ı tanımaya ve iman esaslarını inkişaf ettirerek insanı mânevî olgunluğa götüren yol
tecrübât : tecrübeler
telkin etme : aşılama, zihinde yer ettirme
tereşşuh eden : sızan, damlayan
vaki olan : meydana gelen
vesvese : şüphe, tereddüt
Yükleniyor...