ÜÇÜNCÜ NÜKTE

İşaret-i hâssa, işaret-i âmme münasebetiyle bir sırr-ı dakik-i Rububiyet ve Rahmâniyete işaret edeceğiz. Bir kardeşimin güzel bir sözü var. O sözü bu meseleye mevzu edeceğim. Sözü de şudur ki:

Birgün güzel bir tevafukatı ona gösterdim. Dedi:

“Güzel! Zaten her hakikat güzeldir. Fakat bu Sözlerdeki tevafukat ve muvaffakiyet daha güzeldir.”

Ben de dedim: “Evet, herşey ya hakikaten güzeldir, ya bizzat güzeldir, veya neticeleri itibarıyla güzeldir. Ve bu güzellik, rububiyet-i âmmeye ve şümul-ü rahmete ve tecellî-i âmmeye bakar. Dediğin gibi, bu muvaffakiyetteki işaret-i gaybiye daha güzeldir. Çünkü bu rahmet-i hâssaya ve rububiyet-i hâssaya ve tecellî-i hâssaya bakar bir surettedir.”

Bunu bir temsille fehme takrib edeceğiz. Şöyle ki:

Bir padişahın umumî saltanatı ve kanunuyla, merhamet-i şahanesi umum efrad-ı millete teşmil edilebilir. Her fert, doğrudan doğruya o padişahın lûtfuna, saltanatına mazhardır. O suret-i umumiyede, efradın çok münasebât-ı hususiyesi vardır.

İkinci cihet, padişahın ihsânât-ı hususiyesidir ve evâmir-i hassasıdır ki, umumî kanunun fevkinde, bir ferde ihsan eder, iltifat eder, emir verir.

İşte bu temsil gibi, Zât-ı Vâcibü’l-Vücud ve Hâlık-ı Hakîm ve Rahîmin umumî rububiyet ve şümul-ü rahmeti noktasında herşey hissedardır. Herşeyin hissesine isabet eden cihette, hususî onunla münasebettardır.

Hem kudret ve irade ve ilm-i muhîtiyle herşeye tasarrufatı, herşeyin en cüz’î işlerine müdahalesi, rububiyeti vardır. Herşey, her şe’ninde Ona muhtaçtır; Onun ilim ve hikmetiyle işleri görülür, tanzim edilir.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

efrâd-ı millet : milletin fertleri, halk
evâmir-i hâssa : özel emirler
fehm : anlayış
fevkinde : üstünde
ihsânât-ı hususiye : özel iyilikler ve bağışlar
ilm-i muhît : her şeyi kuşatan ilim
iltifat : iyilik ve güzellikle muamele etme
irade : dileme, tercih
işaret-i gaybiye : önceden fark edilmeyen gizli işaret
itibarıyla : bakımından
kudret : güç, iktidar
lûtf : iyilik, bağış, ihsan
mazhar : erişme, nail olma
merhamet-i şahane : mükemmel merhamet, bağış, ihsan
mevzu etmek : koymak, bahis konusu yapmak
muvaffakiyet : başarı
münasebât-ı hususiye : özel münasebetler, bağlar
münasebettar : ilgili, bağlantılı
Rahîm : rahmetinin çok özel tecellîleri olan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
rahmet-i hâssa : hususî rahmet
rububiyet : Rablık; Allah’ın her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
rububiyet-i âmme : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı ve terbiyesi
rububiyet-i hâssa : İlâhî terbiyenin özel yönü
saltanat : hakimiyet, hükümranlık
suret : biçim, şekil
sûret-i umûmiye : genel görünüm, şekil
şe’n : durum, hâl, nitelik
şümûl-ü rahmet : Cenâb-ı Hakkın rahmetinin herşeyi içine alması, kuşatması
takrib etme : yakınlaştırma
tasarrufat : tasarruflar, herşeyi ayrı ayrı olarak dilediği gibi kullanma ve yönetmeler
tecellî-i âmme : umumî tecellî; Cenâb-ı Hakkın bütün mahlukatı kuşatan isimlerine ait büyük tecelliler, yansımalar
tecellî-i hâssa : hususî tecellî, Cenâb-ı Hakkın seçkin kullarına veya dilediği mahlukuna karşı hususî yardımının görünmesi
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
teşmil etmek : herkes için geçerli kılma, bütüne ait yapma
tevafukat : birbirine uygun düşme halleri
umum : bütün
umumî : genel
Zât-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Zât, Allah
Yükleniyor...