Yani, güneş ve Arş gibi büyük cirmler haşmet lisanıyla “Yâ Celîl, yâ Kebîr, yâ Azîm” dedikleri vakit, sinek ve semek gibi o küçücük zîhayatlar dahi rahmet lisanıyla “Yâ Cemîl, yâ Rahîm, yâ Kerîm” diyerek, o musika-i kübrâya lâtif nağamatlarını katıyorlar, tatlılaştırıyorlar.

Hiç mümkün müdür ki, o Celîl-i Zülcemâlden ve o Cemîl-i Zülcelâlden başka birşey, kendi başıyla şu âlem-i ekber ve asgara icad cihetinde müdahale edebilsin? Hâşâ!

ALTINCI FIKRA حِشْمَتُـهُ فِى ذَاكَ...الخ ibaresidir. Meâli şudur ki:

Yani, kâinatın heyet-i mecmuasında tezahür eden haşmet-i rububiyet, vahdâniyet-i İlâhiyeyi ispat edip gösterdiği gibi, zîhayatların cüz’iyatlarına mukannen erzaklarını veren nimet-i Rabbâniye dahi ehadiyet-i İlâhiyeyi ispat edip gösterir.

Vâhidiyet ise, bütün o mevcudat Birinindir ve Birine bakar ve Birinin icadıdır demektir.

Ehadiyet ise, herbir şeyde, Hâlık-ı Külli Şey’in ekser esmâsı tecellî ediyor demektir.

Meselâ, güneşin ziyası bütün zeminin yüzünü ihata ettiği haysiyetiyle, vâhidiyet misalini gösterir.

Ve herbir şeffaf cüzde ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması, ehadiyet misalini gösterir.

Ve herbir şeyde, hususan zîhayatta ve bilhassa herbir insanda, o Sâniin ekser esmâsı onda tecellî ettiği cihetle, ehadiyeti gösterir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i ekber ve asgar : en büyük ve en küçük âlem
Arş : ilâhî kudret ve haşmetin en geniş şekilde tecellî ettiği yer
Celîl-i Zülcemâl : sonsuz güzellik, haşmet ve görkem sahibi olan Allah
cemâl-i rahmet : rahmetin güzelliği
Cemîl-i Zülcelâl : sınırsız haşmet sahibi, güzelliği sonsuz olan Allah
cihet : yön, taraf
cirm : cisim
cüz : parça
cüz’iyat : fertler, bireyler
ehadiyet : Allah’ın birliğinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
ehadiyet-i İlâhiye : Cenâb-ı Allah’ın herbir şeyde birliğinin görünmesi
ekser : pekçok
erzak : rızıklar
esmâ : isimler
fıkra : bölüm, kısım
Hâlık-ı Külli Şey : herşeyin yaratıcısı olan Allah
hararet : ısı, sıcaklık
hâşâ : asla
haşmet : büyüklük, görkem
haşmet-i celâliye : ilâhî haşmet ve büyüklük
haşmet-i rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan rablığının haşmeti, görkemi
haysiyetiyle : özelliğiyle
heyet-i mecmua : genel yapı, her şeyin tamamı
mukannen : İlâhî kanunla belirlenmiş, zaman ve miktarı belirlenmiş
musika-i kübrâ : bütün kâinatta cereyan eden İlâhi musikî
nimet-i Rabbâniye : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve hâkimiyeti altında bulunduran Allah’ın nimet ve ihsanı
Sâni : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
vahdâniyet-i İlâhiye : Allah’ın bir ve tek olması
vâhidiyet : birlik; Allah’ın birliğinin herşeyi kaplaması
Yâ Azim : ey büyük ve yüce olan Allah
Yâ Celîl : ey sonsuz büyüklük ve haşmet sahibi Allah
Yâ Cemîl : ey bütün güzelliklerin sahibi ve sonsuz güzellik sahibi Allah
Yâ Kebîr : ey büyüklük sahibi Allah
Yâ Kerîm : sınırsız ikram, lütuf, ihsan ve cömertlik sahibi Allah
Yâ Rahîm : ey sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan ve özel ihsanları olan Allah
Yükleniyor...