Bu gibi matluplarının şuuru olmaksızın yerine getirilmesi, elbette Rahmân-ı Rahîm ve Vâcibü’l-Vücud bir Sâni-i Hakîm tarafındandır.

Ve keza, kevn ve vücutta, imkân, kesret, infial mertebeleri vardır. İmkân mertebesi, vücub mertebesine bakar ve onu istilzam eder. Kesret mertebesi, vahdet mertebesine nâzırdır, onu iktiza eder. İnfial mertebesi, fâiliyet mertebesine mütevakkıftır. Bu mertebeler arasındaki istilzam, bizzarure vâcip, vâhid, fa’al bir Hâlıkı iktiza ve istilzam eder.

Ve keza, bakıyoruz ki, kâinatta herhangi birşey, hadd-i kemâle vasıl olmayınca hareket etmekten durmuyor. Kemâline vasıl olduğu zaman hareketi terk edip sükûnda oturur. Bundan anlaşılıyor ki, vücut kemâli ister, kemâl de sübutu iktiza eder. Öyleyse, vücudun vücudu, kemâl iledir. Kemâlin kemâli de devam ile olur. Öyleyse, bir Vâcib-i Sermedî, Kâmil-i Mutlak var ki, mümkinatın bütün kemâlâtı, Onun nur-u kemâlinin cilvelerine birer gölgedir. Öyleyse, Cenâb-ı Hak zâtında, sıfâtında, ef’âlinde kâmil-i mutlaktır.

Ve keza, herşeyin bâtını zahirinden daha lâtif, daha şeffaftır. Bu ise, Sâniin o şeyden hariç ve baîd olmamasına delâlet eder. O şeyin sair eşya ile nizam ve muvazenesinin Sânii tarafından temin edildiği cihetle de, Sâniin o şeyde dahil olmamasını iktiza eder. Öyleyse, bir masnûun zâtına bakılırsa, Sâniin ilim ve hikmeti görünür.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lâsiyyemalar / Sonraki Risale: Katrenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz, elinden bir şey gelmeyen
baîd : uzak
bâtın : iç, iç yüz
bizzarure : kaçınılmaz şekilde, zorunlu olarak
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : şekil, yön
cilve : yansıma, görüntü
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ef'âl : fiiler, işler
eşya : varlıklar
fa'al : dilediği şeyi dilediği gibi ve mükemmel bir şekilde devamlı yapan
fâiliyet mertebesi : bir fiili yapma veya yaratma derecesi
hadd-i kemâl : en üst seviyedeki olgun ve mükemmellik seviyesi
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hariç : bir şeyin dışında
iktiza etmek : gerektirmek
imkân mertebesi : varlıkla yokluğun eşit olduğu; her an olması veya olmaması imkân dahilinde bulunma derecesi
imkân : olabilirlik, varlığı ile yokluğu eşit olan ve varlığı Allah’ın var etmesine bağlı olan
infial mertebesi : bir fiil veya tesir gücünden etkilenme derecesi
infial : fiilden etkilenme, bir tesirin gücü altında şekillenme
istilzam : mutlaka gerektirme
Kâmil-i Mutlak : sınırsız mükemmellik ve kusursuzluğun sahibi olan Allah
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
kemâlât : kusuzsuz ve mükemmel özelilkler
kemâlin kemâli : mükemmellik ve kusursuzluğun zirvesi, en mükemmel seviyesi
kesret mertebesi : çokluk özelliğinin geçerli olduğu derece
kesret : çokluk
kevn : varlık, âlem, kâinat
keza : aynı, aynı biçimde
lâtif : ince
masnû : san’at eseri varlık
matlup : istenilen, talep edilen
mertebe : derece, basamak
muvazene : denge
mümkinat : olması imkân dahilinde olan, varlığı Allah’ın var etmesine bağlı olan şeyler, kâinat
mütevakkıf : bağlı
nâzır : bakar, yönelik
nizam : düzen
nur-u kemâl : mükemmellik nuru
Rahmân-ı Rahîm : rahmet ve merhameti her şeyi kuşatan ve herbir varlığa özel şefkat ve merhamet tecellîsi olan Allah
sair : diğer, başka
Sâni : her şeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
Sâni-i Hakîm : her şeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sıfât : sıfatlar; Allah’ın yüce Zâtını niteleyen İlâhî özellikler, ilim, kudret, hayat gibi
sübut : sabit olma, kesin olarak var olma
sükûn : hareketsiz durma
şuur : bilinç, idrak, anlayış
temin etmek : sağlamak
Vâcib-i Sermedî : varlığı zorunlu ve devamlı olan Allah
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vâcip : zorunlu
vahdet mertebesi : bir ve tek olmanın zarurî olduğu derece
vâhid : bir
vasıl olmak : varmak, ulaşmak
vücub mertebesi : hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu olan ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen İlâhlık derecesi
vücudun vücudu : varlık özelliğinin var oluşu
vücut : varlık, var oluş
zahir : dış, görünen yüz
zat : bir kimsenin kendisi
Yükleniyor...