Ve bundan anlaşılıyor ki, bu mevcudatta tasarruf eden Sâniin azîm rububiyetinde harika bir saltanatı vardır. Halbuki, bu dünya menzili tahavvülâta, zevale mâruzdur. Sanki misafirler için yapılmış bir handır ki daima dolup boşalıyor. Ne kendisinin sabit bir şekli vardır ve ne de içinde oturanların bir kararı vardır. Ve Sâni-i Âlemin garip ve acip san’atlarının nümunelerini teşhir ve ilân için tahavvülden hâli kalmayan bir meşherdir. Bu itibarla o handa ve o meşherde içtimâ eden insanlar sabit kalacak değiller. Çünkü meskenleri sâbit değildir.

İşte bu hal ve şu vaziyet, bu fâni menzilden sonra o sermedî saltanata karargâh olmak üzere, sabit, bâkî, ebedî, sermedî saadetlerin, Cennetlerin ve sarayların olacağına kat’î bir delâletle şehadet eder. Çünkü, fâni, bâkiye makam ve medar olamaz. Evet, bir melikin gelip giden misafirleri için yolda yaptığı şu menzile ve o menzilde oturan misafirlere bakıldığı zaman görülüyor ki, milyonlarca lirayla yapılan o menzil, pek az bir zaman içindir. Ve ondaki ziynetler, kıymetli şeyler, hep suret ve örneklerdir. Ve misafirler o nefis taam ve yemeklerin yalnız tadına bakıp, karınlarını doyuracak derecede yemiyorlar. Ve herbir misafir, hususî makinesiyle o menzildeki zînetlerin resimlerini alırlar. Ve melikin de gizli memurları onların bütün harekât, ef’al ve muamelelerini yazıyorlar. Ve o melik her mevsimde milyonlarca o ziynetleri, o güzel şeyleri yeni gelecek misafirler için tahrip ve tecdit ediyor. Ve hakeza, pek çok garip ve acip şeyler görünüyor.

İşte bu vaziyet gösterir ki, o muvakkat menzil sahibinin pek yüksek kıymetli menzilleri, daireleri ve ebedî, sermedî sarayları vardır. Bu küçük menzilde görünen şeyler, haller, misafirleri ebedî menzillerdeki yüksek şeylere teşvik için gösterilen nümunelerdir.

Kezalik, bu dünya menzilinin ve içinde oturan insanların ahvâline dikkat edilirse anlaşılıyor ki, bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. Ancak Cenâb-ı Hakkın ebedî ve sermedî olan Dârüsselâm menziline dâvetlisi olan mahlûkatın içtimaları için bir han ve bir bekleme salonudur. Bu dünya menzilinde görünen leziz şeyler, lezzet ve zevk için değildir. Çünkü, visallerinin lezzeti, firaklarının elemine mukabil gelmez.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Reşhalar / Sonraki Risale: Katre
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici, şaşırtıcı
ahvâl : haller, durumlar
bâkî : ölümsüz, devamlı, kalıcı
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
Dârüsselâm : esenlik yurdu, Cennet
delâlet : delil olma
ebedî : sonsuz
ef'al : fiiller, işler
elem : acı, keder
fâni : geçici
firak : ayrılık
garip : hayrette bırakıcı
hâkeza : böylece, bunun gibi
hâli kalma : boş kalma, onsuz olma
harekât : hareketler
hususî : özel
içtimâ eden : toplanan
içtima : toplanma
itibarla : özellikle
karar : değişmeyen istikrarlı durum, istikrar
karargâh : karar yeri, yolculuğun sonundaki ebedî hayat yurdu
kat'î : kesin, şüphesiz
kezâlik : bunun gibi, böylece
leziz : lezzetli
mahlûkat : yaratılmış varlıklar
makam : konum, yer
mâruz : hedef olma, yüz yüze gelme
medar : dayanak, sebep, vesile
melik : hükümdar
menzil : mesken, yurt, ev
mesken : oturulan yer, mekân
meşher : sergi
muamele : iş, davranış
mukabil : karşılık
muvakkat : geçici
nümune : örnek, misal
saadet : mutluluk
sabit : değişmeyen
saltanat : egemenlik, hâkimiyet, sultanlık
Sâni-i Âlem : bütün evreni san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sermedî : dâimî, sürekli
suret : şekil, görüntü
şehadet etme : şahitlik yapma
taam : yemek, yiyecek
tahavvül : değişim
tahavvülât : değişimler, başkalaşmalar
tahrip ve tecdit etmek : yıkıp sonra yeniden yapmak
teşhir : sergileme
vaziyet : durum
visal : kavuşma
zeval : sona erme, geçip gitme
zînet : süs
ziynet : süs
Yükleniyor...