Tenvir

Meselâ, küre-i arz rengârenk muhtelif ve küçük küçük cam parçalarından farz olunursa, herbiri başka hasiyetle levnine ve cirmine ve şekline nispetle şemsden bir feyiz alacaktır. Şu hayalî feyiz ise, ne güneşin zâtı ve ne de ayn-ı ziyasıdır. Hem de ziyanın temâsili ve elvân-ı seb’asının tesâviri ve güneşin tecellîsi olan şu gûna-gûn ve rengârenk çiçeklerin elvânı faraza lisana gelseler, herbiri “Güneş benim gibidir” veyahut “Güneş benim” diyeceklerdir.

آنْ خَياَلاَتِى كِه دَامِ اَوْلِياسْت - عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتاَنِ خُدَاسْت 1

Fakat ehl-i vahdetü’ş-şuhudun meşrebi fark ve sahvdır. Ehl-i vahdetü’l-vücudun meşrebi mahv ve sekirdir. Sâfi meşrep ise, meşreb-i ehl-i fark ve sahvdır.

تَفَكَّرُوا فِى اٰلاَءِ اللّٰهِ وَلاَ تَفَكَّرُوا فِى ذَاتِهِ فَاِنَّكُمْ لَنْ تَقْدِرُوا 2

فَكَيْفَ كَيْفِيَّةُ الْجَبَّارِ ذِى الْقِدَمِحَقِيقَةُ الْمَرْءِ لَيْسَ الْمَرْءُ يُدْرِكُهَا
فَكَيْفَ يُدْرِكُهُ مُسْتَحْدَثُ النَّسَمِ3 هُوَ الَّذِى اَبْدَعُ اْلاَشْياَءَ وَاَنْشَأَهَا

Nokta’nın ikinci kısmı, haşir ve melâike ve beka-yı ruha ait olduğundan, bu hakikatleri kerametli Yirmi Dokuzuncu Söz ve Onuncu Söz gayet parlak bir surette izah ettiğinden, onlara havale edilerek buraya derc edilmedi. Üçüncü kısım ise, on dört dersten ibaret Nurun İlk Kapısı namıyla ayrıca neşredildi.
Said Nursî

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Evliyaya tuzak olan hayaller, ilâhî bahçelerin ay yüzlü güzellerinin akisleridir.
2 : “Allah’ın nimetlerini tefekkür edin; Onun zâtını tefekkür etmeyin. Çünkü buna güç yettiremezsiniz.” El-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:262-263.
3 : “İnsan, kendi hakikatini dahi idrak etmekten âciz iken, herşeyden önce var olan ve herşeyi ceberutiyet-i mutlaka ile hükmü altında tutan Zâtı nasıl idrak edebilir? O Cebbâr-ı Zîkıdem ki, herşeyi ilk olarak yoktan yaratmış ve inşa etmiştir; sonradan var olup can bulanlar Onu nasıl idrak etsin?” İmam-ı Ali’ye (r.a.) ait olduğu rivayet edilmektedir. bk. Dîvân-u İmamı Ali, Beyrut.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Şulenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akis : yansıma
ayn-ı ziya : ışığın kendisi
cirm : vücud, cisim
ehl-i vahdetü'l-vücud : “Allah’ın varlığı o kadar mükemmeldir ki, diğer varlıklar Ona göre bir gölge gibidir ve ‘varlık’ adını almaya lâyık değiller” tarzındaki tasavvufî görüşe sahip olanlar
ehl-i vahdetü'ş-şuhud : Allah’tan başka herşeyin unutkanlık perdesiyle örtülmesi görüşünde olanlar; Allah’tan başka bir şey görmeyenler
elvân : renkler
beka-yı ruh : ruhun bâkiliği, ölümsüzlüğü
derc edilmek : yerleştirilmek
gayet : son derece
hakikat : gerçek
haşir : öldükten sonra yeniden diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
havale edilmek : gönderilmek
izah etmek : açıklamak
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak verilen olağanüstü şey
melâike : melekler
nam : isim
neşredilmek : yayımlanmak
suret : şekil
elvân-ı seb'a : yedi renk
evliya : Allah dostları
faraza : varsayalım ki
farz olunma : var sayma
feyiz : mânevî bereket, bolluk
gûna-gûn : çeşit çeşit
hasiyet : özellik
İlâhî : Allah tarafından olan
küre-i arz : yerküre, dünya
levn : renk
lisana gelmek : konuşmak
mahv : mahvolmak, yok olmak
meşreb : hareket tarzı, metod
meşreb-i ehl-i fark ve sahv : Ulûhiyet tecellileri karşısında, kendilerinden geçmekle birlikte, yine de sarhoşluğa düşmeden vücudu vâcib olan Cenab-ı Hakk’ın şuûn, sıfât ve esmâ tecellilerine, aralarındaki dengeyi koruyarak bakabilen, Yaratıcı ile yaratılmış arasındaki münasebeti hakikatiyle görebilen uyanık velî âlimlerin yolu
muhtelif : çeşitli, farklı
sâfi : temiz, arınmış
sahv : ayıklık; uyanıklık; tasavvufta kendinden geçme hâlinin sona ermesi
sekir : mânâ alemindeki sarhoşluk
şems : güneş
tecellî : görünüm, yansıma
temâsil : timsaller; görüntüler
tenvir : aydınlatma
tesâvir : tasvirler, resimler
zat : kendisi
ziya : ışık
Yükleniyor...