Binaenaleyh, ne kadar cumhurun fehmine yakın olursa irşada daha lâyık ve daha muvâfık olur. Meselâ;

Hâlıkın tasarrufâtına delâlet eden âyetlerden en zahir, en âşikâr olan tabaka1 وَمِنْ اٰيَاتِهِ خَلْقُالسَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ âyetiyle zikretmiştir. Halbuki bu tabakanın arkasında vücuhun taayyünat, teşahhusat tabakası vardır. Evvelki tabakanın fehmi, ikinci tabakanın fehminden daha yakındır. Ve keza, en âşikâr dereceyi 2 اِنَّ فِى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ âyetiyle zikretmiştir. Bu derecenin arkasında, arzın şems etrafında emir ve irade-i İlâhî kanunuyla tahrik ve tedvîri derecesi de vardır. Lâkin bu derece evvelki dereceden bir derece mahfî olduğundan terk edilmiştir. Ve keza, 3 وَجَعَلْنَا الْجِبَالَ اَوْتَادًا cümlesiyle en okunaklı sahifeyi göstermiştir. Halbuki bu sahifenin arkasında, “Direk ve kazıklarla tehlikeden muhafaza edilen bir sefine gibi, arz da içerisinde vukua gelen hercümerçten dolayı parçalanmak tehlikesinden korumak için dağlarla kazıklanmıştır” sahifesi da vardır. Fakat bu sahife, avâm-ı nâsça o kadar okunaklı olmadığından terk edilmiştir. Ve bu sahifenin altında da şöyle bir haşiye vardır:

Hayatı besleyip sağlamak üzere dağlar arza direk yapılmıştır. Çünkü, dağlar suların mahzenidir. Havanın tarağıdır, tasfiye ediyor. Toprağın hâmisidir, denizin istilâsından vikaye ediyor. Zaten hayatın direkleri bu unsurlardır. Bu sırra binaendir ki, şeriatça hilâlin tulû ve gurubu nazara alınmıştır. Çünkü, bu ise, ayları, günleri hesap etmekten avâmca daha kolaydır. Ve yine o sırra binaendir ki, ezhan-ı avâmda tesbit ve takrir için Kur’ân’da tekrarlar vukua gelmiştir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Göklerin ve yerin yaratılışı; dillerinizin ve renklerinizin, (seslerinizin ve simalarınızın) farklılığı da yine Onun âyetlerindendir.” Rûm Sûresi, 30:22.
2 : “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde...” Bakara Sûresi, 2:164.
3 : “Dağları birer kazık yaptık.” Nebe’ Sûresi, 78:7.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Zerre / Sonraki Risale: Onuncu Risale
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âşikâr : apaçık
avâm : sıradan halk; fazla ilmi olmayan kimseler
avâm-ı nâs : sıradan halk; fazla ilmi olmayan kimseler
azamet : büyüklük, yücelik
azamet-i hakikiye : gerçek büyüklük, yücelik
bilâkis : aksine, tersine
binaenaleyh : bundan dolayı
bu’d : uzaklık
cumhur : çoğunluk
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ekseriyet-i mutlaka : genel, çoğunluk
fehim : anlayış, kavrayış
hafî : gizli, saklı
hakaret : küçüklük, basitlik
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
hisset : cimrilik, tamahkârlık
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki
icad : var etme, yaratma
ihata : içine alma, kapsama
ihtivâ eden : içinde bulunduran, içine alan
iktiza etmek : gerektirmek
infirad : tek başına olma
irşad : doğru yolu gösterme, uyarma
istilzam etmek : gerektirmek
karib : yakın
kasır : eksik, noksan
kesafet : yoğunluk, katılık
keza : aynı, aynı biçimde
lâtif : şeffaf
maddiyat : maddî şeyler
me’nus : ünsiyet edilen, alışılmış
melekût ciheti : iç yüzü; arka plânı
muvâfık : uygun, yerinde
mülevves : kirli, bulaşık
mülk ciheti : dış yüzü
mümkinat : varlığı ile yokluğu eşit olan varlıklar; Allah’ın var ettiği her şey.
mürâat etmek : gözetmek
nazar : düşünce, görüş
nisbette : oranda
nurânî : nurlu, nurdan yaratılmış
nurâniyet : nur özelliği, parlaklık
Nûru’l-Envâr : nurların nuru, sonsuz nur sahibi Allah
nüfuz : etkileme, içine girme
sıfat : özellik, vasıf
şuâ : ışın, güçlü ışık hüzmesi
şümul : kapsamlılık, kuşatıcılık
taht-ı tasarruf : tasarrufu altında
tasarruf : tecellî, icraat; dilediği gibi kullanma
tasarrufât : tasarruflar
terakki etmek : ilerlemek, yükselmek
teşkil etme : meydana gelme, oluşturma
Vâcib : varlığı zorunlu olan
Vâhid : bir olan ve birliği her şeyi kaplayan
vâzıh : açık
vücud : varlık
zahir : açık
addedilmek : sayılmak, tutulmak
arz : dünya
âşikâr : apaçık
avâm : sıradan halk; fazla ilmi olmayan kimseler
avâm-ı nâs : sıradan halk; ilmi fazla olmayan kimseler
âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
binaen : -dayanarak
evvelki : önceki
ezhan-ı avâm : avamın zihinleri; sıradan halkın akılları
fehm : anlayış ve kavrayış
gurub : batış
hakikat : gerçek
hâmi : koruyucu
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hayalât : hayaller
hercümerç : karışıklık, dağınıklık
hilâl : yay şeklinde görülen ay
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki
irade-i İlâhî : Allah’ın iradesi, dilemesi
istilâ : kuşatma
keza : aynı, aynı biçimde
mahfî : gizli
mahzen : depo
muhafaza etmek : korumak
nazara almak : dikkate almak
sefine : gemi
şems : güneş
şeriat : Allah tarafından bildirilen emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi
taayyünat : belirlenmeler; kadere ait şekillenmeler
tabaka : sınıf, derece
tahrik : harekete geçirme
takrir : yerleştirme, sağlamlaştırma
tasfiye etmek : arıtmak, temizlemek
tedvîr : döndürme; yönetme
tesbit : sağlam şekilde yerleştirme
teşahhusat : somutlaşmalar, belirlenmeler
tulû : doğma
unsur : madde
vâsi : geniş
vikaye etmek : korumak
vukua gelmek : meydana gelmek
vücuh : vecihler, yönler
zikretmek : bildirmek, anlatmak
Yükleniyor...