Eğer vaktiyle o ene’nin şiddetli bir terbiyeyle başı kırılmazsa büyür, insanın vücudunu yutar. Eğer milletin de enâniyeti inzimam ederse, Sâniin emrine karşı mübarezeye çıkar. Tam mânâsıyla bir şeytan olur. Sonra, halkı da kendisine kıyas eder, esbabı da o kıyasa dahil eder, büyük bir şirke düşer. El-iyâzü billâh!

Mühim bir mesele: Ene’nin iki veçhi vardır. Bir veçhini nübüvvet almıştır, bir veçhini de felsefe almıştır.

Birinci vecih, ubudiyet-i mahzâya menşedir. Mahiyeti harfiye olup müstakil değildir. Vücudu tebeî olup aslî değildir. Mâlikiyeti vehmî olup hakikî değildir. Vazifesi Hâlıkın sıfâtını fehmetmek için bir mîzan ve bir mikyas olmaktır. Enbiya (aleyhimüsselâm) enâniyetin bu veçhine bakmakla, mülkü tamamen Allah’a teslim ederek ne mülkünde, ne rububiyetinde, ne ulûhiyetinde şeriki olmadığına hükmetmişlerdir. Ene’nin bu veçhinden, Cenâb-ı Hak şecere-i tûbâ-i ubudiyeti inbat edip dal ve budakları kâinat bahçesinde enbiya, evliya, sıddîkîn gibi mübarek semereleri vermiştir.

İkinci veçhi alan felsefe, ene’nin vücudunu aslî ve kendisini müstakil ve mâlik-i hakikî olduğunu zu’m etmişlerdir. Vazifesi de yalnız hubb-u zâtıyla tekemmül-ü hayattır. Ene’nin bu siyah yüzünden envâen şirkler, dalâletler çıkmıştır. Ezcümle: Kuvve-i behîmiye dalında sanemler doğmuşlardır. Kuvve-i gadabiye gusnundan firavunlar, nemrutlar çıkmıştır. Kuvve-i akliyeden dehriyun, maddiyun, felâsife çıkmışlardır ki, Vâcibü’l-Vücuda bir mahlûk-u vahidi verir, bâki kalan mülkünü gayra taksim ederler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Zerre / Sonraki Risale: Onuncu Risale
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aleyhimüsselâm : Allah’ın selâmı onların üzerine olsun
aslî : asıl, esas
bâki kalan : geride kalan
Cenab-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön
dalâlet : doğru ve hak yoldan ayrılma, sapkınlık
dehriyun : dünyanın sonsuz olduğuna inanıp, âhireti inkâr edenler
el-iyâzü billâh : Allah korusun, Allah’a sığınırım
enâniyet : benlik, gurur
enbiya : nebiler, peygamberler
ene : ben, benlik
envâen : çeşit çeşit, türlü
esbab : sebepler
evliya : Allah dostları velîler
ezcümle : meselâ, örneğin
fehmetmek : anlamak
felâsife : felsefeciler
gayr : diğer, başkası
gusn : dal
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
harfiye : harf mânâsında; tek başına bir mânâsı olmayıp başkasının mânâsını gösterme
hubb-u zât : kendini sevme
inbat etmek : yeşertmek; büyütmek
inzimam etmek : eklenmek katılmak
kâinat : evren
kuvve-i akliye : akıl gücü, duygusu
kuvve-i behîmiye : hayvânî güç, duygu
kuvve-i gadabiye : öfke gücü, duygusu
maddiyun : materyalistler, herşeyi madde ile açıklamaya çalışanlar
mahiyet : esas nitelik
mahlûk-u vahid : bir tek varlık
mâlik-i hakikî : birşeyin gerçek sahibi olma
mâlikiyet : sahiplik
menşe : esas, kaynak, kök
mikyas : ölçek
mîzan : tartı, ölçü
mübarek : bereketli, hayırlı
mübareze : karşı koyma, çarpışma
mülk : sahip olunan ve hükmedilen yer
müstakil : bağımsız, başlı başına
nübüvvet : peygamberlik
rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, idaresi ve terbiyesi
sanem : put
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
semere : meyve
sıddîkîn : sıddık olanlar, Allah yolunda sadakatte, doğrulukta en ileri olanlar
sıfât : nitelikler, özellikler
şecere-i tûbâ-i ubudiyet : kulluğun nurlu tûbâ ağacı; tûbâ ağacı gibi şekillenmiş ve dal budak salmış kulluk
şer : kötülük
şerik : Allah’a ortak koşulan şey
şirk : Allah’a ortak koşma
taksim etmek : bölüştürmek, paylaştırmak
tebeî : başka birşeye tabi olan, ikinci derecede
tekemmül-ü hayat : hayatın mükemmelleşmesi, tamamlanması, gelişmesi
ubudiyet-i mahzâ : tam bir kulluk
ulûhiyet : Cenab-ı Allah’ın ilâhlığı
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vech : yüz, yön
vehmî : olmadığı halde varmış gibi görünen, hayal edilen
vücud : varlık
zu’m etmek : sanmak, zannetmek; yanlışı doğru diye iddia etmek
Yükleniyor...