İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir. Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür’atle çalıştırıyor. Arz sefinesi de, sür’atle giderken 1 تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ âyetini okuyor. Sefine-i arz sür’atle yürürken, dünyanın gayr-ı meşru lezzetlerine uzatılan ellere zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün. Binaenaleyh, o zehirli dünya oklarına bakıp el uzatma. Firâkın elemi, telâki lezzetinden ağırdır.

Ey nefs-i emmârem! Sana tâbi değilim. Sen istediğin şeye ibadet et ve istediğin şeyin peşine düş; ben ancak ve ancak beni yaratıp, şems ve kamer ve arzı bana musahhar eden Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâle abd olurum.

Ve keza, kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdut ve tünellerinden şimşekvâri geçen zamanın şimendiferine bindirerek ebedül’âbad memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevk eden Hâlık-ı Rahmânü’r-Rahîmden medet istiyorum.

Ve keza, hiçbir şeyi dualarıma, istigâselerime ve niyazlarıma hedef ittihaz etmem. Ancak küre-i arzı harekete getiren, felek çarklarını durdurmaya ve şems ve kamerin yerleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeye ve vücudun şahikalarından yuvarlanıp gelen şu dünyayı sakin kılmaya kàdir olan kudreti nihayetsiz Rabb-i Zülcelâle dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum. Çünkü, herşeyle alâkadar âmâl ve makàsıdım vardır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Bulutların geçişi gibi geçip gider.” Neml Sûresi, 27:88.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Hubâb / Sonraki Risale: Habbe
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd : kul
alâkadar : alâkalı, ilgili
âmâl : emeller, arzular
arz sefinesi : dünya gemisi
arz ve takdim etmek : sunmak
arz : dünya
binaenaleyh : bundan dolayı
ebedül’âbad memleketi : sonsuzluklar ülkesi; sonsuz hayat, Cennet
elem : acı, üzüntü, keder
Fâtır-ı Hakîm-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve her şeyi bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde benzersiz yaratan Allah
felek : kendinde yıldızların döndüğü yörünge
firâk : ayrılık
gayr-ı meşru : helâl olmayan, dine aykırı
Hâlık-ı Rahmânü’r-Rahîm : çok merhamet sahibi olan ve şefkatle bütün yaratıkların rızkını veren, sonsuz rahmetiyle her bir varlığa ayrı ayrı şefkatini gösteren ve bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah
hatırat : hatıralar
i’lem eyyühe’l-aziz : “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz
istigâse : yardım isteme
ittihaz etmek : kabullenmek, edinmek
kader : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması
kàdir : güç ve kudret sahibi, her şeye gücü yeten
kamer : ay
keza : bunun gibi
kudret : güç, iktidar
küre-i arz : yerküre, dünya
makasıd : gayeler, ulaşılması istenen şeyler
medet istemek : yardım dilemek
muhit : okyanus, geniş alan, çevre
musahhar etme : boyun eğdirme, itaat ettirme
müyûl : eğilimler, meyiller
nefs-i emmâre : hazır zevke düşkün ve insanı dâima kötülüğe sevk eden duygu
nihayetsiz : sonsuz
niyaz : dua, yalvarış, yakarış
Rabb-i Zülcelâl : sonsuz heybet ve yücelik sahibi ve herşeyin Rabbi olan Allah
sefine-i arz : dünya gemisi; uzayda yüzen yerküre
sevk eden : gönderen, yönlendiren
sür’at : hız
şahika : zirve
şems : güneş
şimendifer : tren
şimşekvâri : şimşek gibi
tâbi : bağlı, boyun eğmiş, başkasına uyan
tayyare : uçak
tayyare-i ömür : ömür uçağı
telâki : kavuşma, buluşma
temenni etmek : dilemek, beklemek
teskin etme : sakinleştirme, yaşamaya elverişli hale getirme
uhdut : çukur, hendek
vaki olma : düşme, gelme
vücud : varlık, var oluş
Yükleniyor...