Lügatler :
bitamamihî : tamamıyla, bütünüyle, hepsi birden
lâsiyyema : hususan, özellikle
makale-i sâlise : üçüncü makale
ağraz : maksatlar, hedefler
âlât-ı müdafaa : savunma araç ve gereçleri
altı cihet : ön, arka, sağ, sol, üst, alt yönleri
beyân : hakikat, mecaz, kinâye, teşbih, istiâre gibi san’atlarla anlatım ve açıklama
canip : yan taraf, cihet
cinayet ve ictinadan himayet etmek : kesilme ve mevyelerin toplanma teklikesine karşı korumak
çele-çepe : sağa-sola
evham : vehimler, vesveseler
garaz : gaye, hedef
himayet etmek : korumak
ictina : meyve toplamak
ihlâl etmemek : bozmamak, karıştırmamak
istimdad-ı hayat : hayat talep etmek, hayatî yardım istemek
istirak-ı sem’ edememek : haber çalamamak, kulak hırsızlığı yapamamak
itirazat : itirazlar
kast : amaç, hedef
kelâm : ifade, söz
kuyûdât : kayıtlar; bir sözün bütününü meydana getiren harf, kelime gibi parçaları, bütün unsurları
letafet : güzellik, şirinlik
levazım : ayrılmaz unsurlar, beraber bulunmasına ihtiyaç olan şeyler
mahmul : yüklem; mantıkta müsned’e denir. Meselâ, “insan nâtıktır” cümlesinde “nâtık (konuşan)” mahmuldür. Burada nâtık kelimesi, insan kelimesine hamledilmiş, yüklenmiştir
mebâdî : ilkeler, her türlü tartışmanın dışında sayılan öncüller, prensipler
mecra : akıntı yatağı, kanal
mesîl : mecra, akıntı yatağı
mevzu : hükmün, konunun öznesi
meyvedar : meyveli
muhâkemat : muhakemeler; bir karara varmak için bir meseleyi iki taraflı olarak bütün delileriyle beraber incelemek
mukabele etme : karşılık verme, karşı koyma
mukadder sualler : gelmesi beklenen, muhtemel sorular
mücehhez etmek : donatmak
müdafi : müdafaa eden
müheyya etmek : hazırlamak
mülteka : buluşma noktası, kavşak
münazarat : münazaralar; düzeyli tartışmalar
müstekar : varılıp durulan yer, karargâh, son menzil
mütekellim : konuşan
nazar : bakış, göz
nazara almak : dikkate almak
sedad : sapmadan ilerleme
selâmet : sağlamlık, sıhhat
selâset : akıcılık, sözün akıcı olması s)
sual-i mukadder : gelmesi beklenen, muhtemel soru
şeyatîn : şeytanlar
taayyün etmek : belli olmak, açık seçik olmak
takyid : sınırlama, çerçeve içine alma
taravet : tazelik
tavsif : vasıflandırma, nitelendirme
tazammun ettikleri : içinde bulundurdukları, kapsadıkları
teferruk etmemek : dağılmamak, kollara ayrılmamak
tekallüt etmek : (silah vs.) kuşanmak; (takı, muska vs.) takınmak
temayül etmeme : eğilim göstermeme, yönelmeme
temeyyüz (etmek) : seçkin olmak, benzerlerinden farklı ve üstün olmak
teşerrüb etme : içme, içine çekme
ulvî : yüce
vehm : kuruntu, vesvese
zenav : havuz, suların biriktiği yer
zübde : özet, hülâsa; kaymak