Eğer açık olarak mufassalan istersen, Kur’ân’ın firdevsine gir. Zira hiçbir ratb ve yabis yoktur ki, o tenezzühgâhta ya çiçek veya gonca halinde bulunmasın. Eğer ecel müsait ve meşiet taallûk ve tevfik refik olursa, elfâz-ı Kur’âniyenin esdafında şu burhanı tezyin eden cevherleri, gelecek kütüpte tafsil edilecektir.

Vehim ve tenbih

Eğer sual etsen: “Nedir şu tabiat ki daima onunla tın tın ediyorlar? Nedir şu kavanîn ve kuvâ ki daima onlarla mütedemdimdirler?” Cevap vereceğiz ki:

Âlem-i şehadet denilen, cesed-i hilkatin anasır ve â’zâsının ef’allerini intizam ve rapt altına alan şeriat-ı fıtriyye-i İlâhiye vardır. İşte şu şeriat-i fıtriyedir ki, “tabiat” veya “matbaa-i İlâhiye” ile müsemmâdır.

Evet, tabiat, hilkat-i kâinatta cârî olan kavanîn-i itibariyesinin mecmu ve muhassalasından ibarettir. İşte, kuvâ dedikleri şey, herbiri şu şeriatın birer hükmüdür. Ve kavanîn dedikleri şey, herbiri şu şeriatın birer mes’elesidir. Fakat o şeriattaki ahkâmın istimrarına istinaden, hem de hayali hakikat suretinde gören ve gösteren nüfusun istidatları bir zemin-i şûre müheyya etmesiyle vehim ve hayal tasallut ederek tazyik edip, şu tabiat-i hevaiye tevazzu’ ve tecessüm edip mevcud-u haricî ve hayalden misal suretine girmiştir. Evet, şunun gibi, vehmin çok hileleri vardır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm : hükümler, kurallar
âlem-i şehadet : gözle görünen maddî âlem
anâsır ve âzâ : unsurlar ve uzuvlar; tabiattaki elemenler ve varlıklar bedendeki temel unsur ve organlara benzetiliyor
burhan : güçlü ve sarsılmaz kesin delil
cârî : geçerli, hükmü yürürlükte olan
cesed-i hilkat : yaratılış bedeni; yaratılış maddî bedene benzetiliyor
cevher : değerli süs taşı, mücevher
ecel : ölüm vakti
ef’al : fiiller, işler; tabiatta cereyan eden hadiseler, beden tarafından gerçekleştirilen fiillere benzetiliyor
elfâz-ı Kur’âniye : Kur’ân’daki lâfızlar, ifadeler, sözler
emirler : işler, hususlar
esdaf : sedefler, inci kabukları; sedef gibi içinde hakikat incilerini saklayan Kur’ân ifadeleri
firdevs : cennet; eşsiz güzellikteki bahçe
hayalden misal suretine girme : hayal edilen bir şeyi akis ve görüntü hâline girme, hayalîlikten çıkıp maddîliğe bürünme
hilkat-i kâinat : kâinatın, evrenin yaratılışı
intizam ve rapt altına alma : faaliyeti düzenli ve bağlantılı hâle getirme
istidat : ruhî özellik, yetenek
istimrar : devam etme
istinaden : dayanarak
kat’iyen : kesin olarak
kavânîn : kanunlar
kavânîn-i itibariye : itibari kanunlar
kuvâ : güçler, kuvvetler, enerjiler
kuvâ-yı umumiye : kâinatın genelinde işleyen güçler, kuvvetler
kütüp : kitaplar
matbaa-i İlâhiye : İlâhî matbaa; Allah’ın eserlerini bir kitap gibi basan İlâhî matbaa
mecmu : bütün, hepsi
meşiet : dilek; İlâhî irade
mevcud-u haricî : maddi varlık, dışa çıkmış vehmî olmayan
mufassalan : ayrıntılı olarak
muhassala : elde edilmiş, meydana getirilmiş olan sonuç
müheyya : hazırlanmış
müsait : uygun; yeterli
müsemmâ : isimlendirilen
mütedemdim : sinek vızıltısı gibi sesler çıkaran
nazar-ı hakikat : hakikat nazarı, bakışı
nüfus : nefisler (nefs-i emmâre gibi kâinattaki İlâhî kanunları yanlış anlayanlar)
rapt : bağlama
ratb ve yabis : yaş ve kuru
refik : yoldaş, arkadaş
sual etme : sorma
şeriat : İlâhî kanunlar; kâinatta câri olan ve Allah tarafından konulan kanunlar
şeriat-ı fıtriyye-i İlâhiye : Allah’ın yaratılışa koyduğu, bütün varlıkların tabi olduğu İlâhi kanunlar
şeriat-i fıtriye : Allah’ın yaratılışa koyduğu, bütün varlıkların fiillerini düzen altına alan kanunlar
taallûk : bağlanma, tecellî etme
tabiat-i hevaiye : hava gibi görünmez olan tabiat
tafsil etme : ayrıntılı şekilde açıklama
tasallut etme : musallat olma, ilişme
tazyik etme : baskı kurma
tenbih : ikaz, uyarı
tenezzühgâh : bağ, bahçe gibi seyir ve gezinti yeri
tesmiye etme : isimlendirme
tevazzu’ ve tecessüm etme : madde gibi yer işgal etme ve cisimleşme
tevfik : muvaffak kılma; İlâhî yardım ve destek
tezyin etme : süsleme, donatma
ünsiyet etmek : alışmak
vehim : asılsız kuruntu
zemin-i şûre : çorak ve verimsiz toprak
Yükleniyor...