Tenbih

Nasıl ki, zaruriyattan nazariyat istintac olunur. Öyle de âsâr-ı Sâniin zaruriyatı, mahfiyat-ı san’atına burhandır. İkisi beraber bu meseleyi ispat eder.

Telvih

Acaba nizam-ı âlemdeki san’attan daha dakik, daha acip, daha garip, cins-i kudret-i mümkinattan daha uzak, akıl tasavvur edebilir mi? Elbette edemez. Zira fünun, gösterdikleri fevaid ve hikem ile bizzarure Sâniin kast ve san’at ve hikmetine şehadet ettiklerinden ukulü kabul etmeye muztar etmişlerdir. Yoksa, bu bedihiyattan en küçük bir hakikati, akıl kendi kendine kalsaydı, kabul etmezdi.

Evet, zemin ve âsumânı hamleden ve muallâkta tutan ve ecram-ı kâinatı istihdam eden ve nizamında idhal ile hiçbir emrine isyan edilmeyen Zât-ı Akdesten neden istiğrap olunsun ki, ondan derecatla eshel ve ehaff olanı hamletsin. Evet, bir dağı kaldıran, bir hokkayı kaldırabilmekten tereddüt etmek, sırf safsata etmektir. Elhasıl: Nasıl Kur’ân’ın bazısı bazısına müfessirdir; kezalik, kâinat kitabı dahi, bazı sutûru, arkalarındaki san’at ve hikmeti tefsir eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici, şaşırtıcı
âsâr-ı Sâni : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah’ın eserleri
âsumân : gökyüzü
bedihiyat : delil ve ispatı gerektirmeyecek ölçüde apaçık şeyler
bizzarure : kaçınılmaz şekilde, zorunlu olarak
burhan : güçlü ve sarsılmaz kesin delil
cins-i kudret-i mümkinat : mahlûkların kudretlerinin cinsi, türü dakik
derecat : dereceler
ecram-ı kâinat : kâinattaki kütleler; cisimler
ehaff : çok hafif
elhasıl : kısaca, özetle
eshel : daha kolay
fevaid : faydalar
fünun : fenler, ilimler
garib : şaşırtan
hakikat : asıl, esas, doğru, gerçek
hamleden : yüklenen, taşıyan
hamletme : yükleme, taşıma
hikem : hikmetler
hikmet : Allah’ın herşeyi bir gayeye yönelik olarak, anlamlı ve tam yerli yerinde yaratma sıfatı
hokka : mürekkeb kabı
hulûl : içine girme, sirayet etme (Allah’ın kâinattın içine girmesi) idhâl
istiğrap olunma : garip karşılanma
istihdam etme : hizmet ettirme, bir görevde çalıştırma
istintac : netice çıkarma, sonuç çıkarma
ittihad : birleşme (Allah’ın kâinatla birleşmesi)
ittisal : bitişme (Allah’ın kâinatla bitişmesi)
kast : maksat, hedef
kelâm : ifade, söz
kezalik : böylece, bunun gibi
maddiyyun : materyalistler, herşeyi madde ile açıklamaya çalışanlar
mahfiyat-ı san’at : gizli san’atlar
meslek : yol, ekol, benimsenen fikrî akım
muallâk : boşlukta asılı olan
mutasavvıf : tasavvuf yolunu benimseyen, sûfi
muztar : mecbur, çaresiz
müfessir : tefsir edici, açıklayıcı, yorumlayıcı
nazariyat : teoriler, doğruluğu ispat edilmemiş görüşler
nizam : düzen, kanun
nizam-ı âlem : kâinatın düzeni
safsata : yalan yanlış, uydurma
Sâni : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sutûr : yazı satırları
şehadet : şahitlik, tanıklık
tasavvur : düşünme, hayal etme
tefsir etme : Kur’ân’ı açıklama; izah, yorum
telvih : açıklama
tenbih : ikaz, uyarı
tereddüt : şüphe
tevehhüm etme : asılsız şüphe ve kuruntuya kapılma
ukul : akıllar
vahdetü’l-vücud : Allah’tan başka varlık kabul etmeyen, diğer varlıkları bir gölge kadar zayıf gördükleri için var olarak kabul etmeyen
zahir olma : ortaya çıkma, görünme
zaruriyat : mantık ilminde küllî ve mutlak kaideler
Zât-ı Akdes : bütün kusurlardan, çirkinliklerden, eksiklikten, benzer ve ortak edinmekten sonsuz derecede yüce olan Zât, Allah
zemin : yeryüzü, dünya
Yükleniyor...