İşaret

Sâni-i Zülcelâl, ne kadar evsaf-ı kemâliye varsa, onlarla muttasıftır. Zira mukarrerdir ki: Masnûda olan feyz-i kemâl, Sâniin kemâlinden iktibas edilmiş bir zıll-i zalîlidir. Demek, kâinatta ne kadar hüsün ve cemâl ve kemâl varsa, umumundan lâyuhadd derecede yüksek tabakada evsaf-ı cemâliye ve kemâliyeyle Sâni muttasıftır. Evet, ihsan servetin, icad vücudun, îcâb vücubun, tahsin hüsnün fer’idir ve delilidir. Hem de Sâni-i Zülcelâl, cemi’ nekaisten münezzehtir. Maddiyatın mahiyatının istidatsızlığından neş’et eden nekaisten müberradır. Kâinatın mahiyat-ı mümkinesinden neş’et eden evsaf ve levazımatından mukaddestir.

لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ جَلَّ جَلاَلُهُ 1

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Onun benzeri hiçbir şey yoktur, celle celâluhu.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

arz-ı intizam : düzen ve intizamı sergileme
âsâr-ı namâdud : sayısız eserler
burhanü’t-temânü : kâinatta iki ilâh kabul edildiği takdirde, bunların birbirlerine engel olacakları ve dolayısıyla düzenin bozulacağından hareketle tevhide dair elde edilen delil
cevab-ı savab : doğru cevap
destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikat : hakikatin levh-i mahfuzunun tezgâhı, matbaası
deveran etme : dönme, dolaşma
eb’ad-ı nâmahdud : boyutları sınırsız
evrak : yapraklar, sayfalar
evsâf-ı kemâliye : mükemmel, noksansız sıfatlar
feyz-i kemâl : kemâlin, mükemmelliğin feyiz ve bereketi
hakikî : asıl, gerçek
Hâkim-i Ezel : Ezel Hâkimi; hakimiyeti sonsuz olan Allah
hâsse-i zâtiye : zâtî özellik; bizzat zâtında bulunan nitelik
iktibas edilmek : alınmak
istiklâl : bağımsız olma ve hiçbir şeye muhtaç olmama
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
kitab-ı âlem : kâinat kitabı lâfz-ı mânidar
lâyetenâhîlik : sonsuzluk, sınırsızlık
lâzıme-i zaruriye : varlığı zorunlu ve mutlaka gerekli olan zorunlu ve gerekli özellik
lebbeyk : “buyurun, emredin”
masnû : sanat eseri varlık
menar-ı neyyir : nur saçan ve çevresini aydınlatan lâmba
mevcud : varlık
mihver-i nizam : nizam ve intizam ekseni
minhac : meslek, yol
muânaka : birbirinin boynuna sarılma, kucaklaşma
muhteri : icad eden, yeni bir şey meydana getiren
mukarrer : kesin hatlarıyla ortaya konulmuş, şüphesiz
murad : kastedilen, istenen
muttasıf : sıfatlanmış
mücessem : cisimleşmiş, maddî yapıya bürünmüş
nâma’dud : sayılamayacak kadar çok
nâmahdud : sınırsız, hudutsuz
nida-yı ihtiyac : ihtiyacı olduğunu bildirmek
nisbî : göreceli
nokta-i vahidiye : tek bir nokta
sâni : san’atkâr
Sâni’in tevhidi : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah’ın tek oluşu, başka bir ortağının bulunmaması
Sâni-i Zülcelâl : sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan ve herşeyi san’atla yaratan Allah
sutur-u kâinat-ı dehr : kâinatın her biri asırlara karşılık gelen satırları, kâinat zamanlarının satırları
tasrih etme : açık şekilde bildirme
telvih : kinâye yoluyla işaret etme
temaşa etmek : bakmak, seyretmek
tenvir : aydınlatma, nurlandırma
teşabüh-ü âsâr : eserlerin birbirine benzemesi; varlıklardaki benzerlik
ulûhiyet : ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, İlâhlık
vahdaniyet : Allah’ın bir ve tek oluşu, ortağının bulunmayışı
Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
avâlim-i gayb : gayb âlemleri, gözle görünmeyen âlemler
berahin-i Sâni : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah’ın varlığının delilleri
cemî : bütün
dibace : önsöz, başlangıç
evsaf : vasıflar, nitelikler
evsâf-ı cemâliye ve kemâliye : sonsuz güzelliğe ve mükemmelliğe ait sıfatlar
fer’ : dal, kol, bir aslın kolu
hüsn : güzellik
hüsün ve cemâl : güzellik ve hoşluk
îcâb : zorunlu kılma; bir fiilin yapılmasını isteme ve onun terk edilmesini yasaklama
icad : var etme, vücuda getirme
ihsan : bağış, ikram, lütuf
istidatsızlık : kàbiliyetsizlik
kâbe-i kemâlât : mükemmel ve eşsiz özelliklerin merkezi
kelâm : ifade, söz
kelime-i şehadet : “Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim” sözü
kemâl : mükemellik
lâyuhadd : hadsiz, sınırsız
levazımat : bir varlıkta olması gerekli olan özellikler
lisan-ı sâdık : doğru söyleyen lisan
maddiyat : maddi varlıklar
mahiyat : mahiyetler, nitelikler
mahiyat-ı mümkine : mümkin olan mâhiyetler; varlığı da yokluğu da eşit olan varlıkların temel özellikleri
makam : konum
mâkes : yansıma yeri, ayna
mârifetullah : Allah’ı bilme ve tanıma
meşhud : hakkında şâhidlikte bulunulan
metin : sağlam, sarsılmaz
minhac : meslek, yol
mişkât : kandil
mukaddeme : giriş, başlangıç, önsöz
mukaddes : her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış, kutsal
muttasıf : sıfatlanmış
müberra : arınmış, temiz
münezzeh : kusur ve eksiklikten yüce
müstakim : istikametli, dosdoğru
neam : evet, öyledir
nekais : eksiklikler, kusurlar
neş’et etme : meydana gelme, doğma, kaynaklanma
ruh-u hidayet : hidayetin ve istikâmetin ruhu, özü
sâdık : doğru, gerçek
Sahib-i Medine-i Münevvere : Medine-i Münevvere’nin sahibi, efendisi; Hz. Peygamber efendimiz (a.s.m.)
Sâni : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
Sâni-i Zülcelâl : sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan ve herşeyi san’atla yaratan Allah
servet : zenginlik
şâhid : şâhidlik yapan
tahsin : güzelleştirme
tarik-i hadid-i beyzâ : nurlu ve parlak demir yolu
vücûb : varlığı zorunlu olma; fiilin terki hâlinde kınama ve cezaya müstehak olma
vücud : varlık
zıll-i zalîl : gölgenin gölgesi, zayıf gölge (güneşin aynadaki görüntüsüne “güneşin gölgesi” denir)
zücace : camdan yapılmış lâmba
Yükleniyor...