Hâtimenin hâtimesi

Asya’nın bahtını, İslâmiyetin talihini açacak yalnız meşrutiyet ve hürriyettir-fakat şeriat-ı garrânın terbiyesinde kalmak şartıyla...

Tenbih: Mehasin-i medeniyet denilen emirler, şeriatın başka şekle çevrilmiş birer meselesidir...

Onuncu Mukaddeme

Bir kelâmda, her fehme gelen şeylerde mütekellim muahaze olunmaz. Zira mesûk-u lehülkelâmdan başka mefhumlar irade ile deruhte eder. İrade etmezse, itab olunmaz. Fakat garaz ve maksada mutlaka zâmindir. Fenn-i beyanda mukarrerdir: Sıdk ve kizb, mütekellimin kast ve garazının arkasında gidiyorlar. Demek maksut ve mesâk-ı kelâmda olan muâhaze ve tenkit, mütekellime aittir. Fakat “kelâmın müstetbeâtı” tabir olunan telvihat ve telmihatında ve “suver-i maânî” ve “tarz-ı ifade” ve “maânî-i ûlâ” tabir olunan vesail ve uslûp garazında olan günah ve muâhaze, mütekellimin zimmetinde değil, belki örf ve âdete ve kabul ü umumiye aittir. Zira, tefhim için, kabul-ü umumî ve örf ihtiram olunur. Hem de eğer hikâye ise, halel ve hatâ mahkîyun anh’a aittir.

Evet, mütekellim suver ve müstetbeâtta muâhaze olunmaz. Zira onlara el atmak, semeratını almak için değildir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

baht : talih, kader
deruhte etmek : üstüne almak
ehl-i dünya : dünyada yaşayanlar
fehm : akıl, zekâ, anlama kabiliyeti
fenn-i beyan : beyan ilmi; mecâz, teşbih, kinaye gibi ifade ve anlatım üslûplarını ele alan belâgat ilminin bir dalı
garaz : kastedilen şey, maksat, amaç
hâdim : hizmetçi
halel : eksiklik, zarar
hâtimenin hâtimesi : sonucun neticesi, son sözün son sözü
Hizbü’l-Kur’ân : Kur’ân taraftarları
ihtiram : saygı gösterme
itab : kınama, azarlama
kabul-ü umumî : bir fikrin genel kabul görmesi
kizb : yalan
maânî-i ûlâ : ilk mânâlar
mahkîyun anh : anlatılan, söz konusu olan; hikâyenin konusu olan şey, kimse
maksut : istenilen, hedeflenen
meclisin ehli : meclisin bireyleri
mefhum : bir sözden çıkarılan mânâ, kavram
mehasin-i medeniyet : medeniyetin güzellikleri, iyilikleri
mesâk-ı kelâm : kelâmın sevk edildiği gaye, mevzû, maksad
mesûk-u lehülkelâm : kelâmın söyleniş gayesi, maksadı
meşrutiyet : meclise dayalı yönetim şekli
muâhaze : sorgulama, tenkit, kınama
mukaddeme : başlangıç, giriş
mukarrer : kesinlik kazanmış, kararlaştırılmış, şüphesiz
müstetbeât : söze tabi olan mânâlar; telvih ve telmih yoluyla işaret edilen mânâlar gibi; çağrışımlar
mütekellim : konuşan
refik : yoldaş, arkadaş, eş
sıdk : doğruluk
suver : suretler
suver-i maânî : mânâ şekilleri, biçimleri
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyet
şeriat-ı garrâ : büyük ve parlak şeriat, İslâmiyet
tabir : açıklama, ifade
talih : kader, kısmet
tarz-ı ifade : ifade, anlatım tarzı
tefhim : anlatma
telmihat : söz arasında; bir kıssa, fıkra, atasözü veya tarihî bir hadiseye işarette bulunmalar
telvihat : mânâlı ifadeler; kinaye yoluyla işaret etmeler; ince işaretler
tenbih : ikaz, uyarı
tenkit : eleştiri
tevfik : yardım, Cenâb-ı Hakkının kuluna yardım etmesi
tezahür etme : ortaya çıkma
velhasıl : kısacası
vesail : vesileler, sebepler
vesait-i muhabere ve müdavele : iletişim ve basım-yayın araçları
zâmin : kefil
zimmet : sorumluluk
Yükleniyor...