Şimdilik sana bir mevzu söyleyeceğim ki, o kütübün bir zemin-i icmâlîsini, tabir-i diğerle küçük bir fotoğrafını veya icmâlî bir haritasını teşkil eder. Hem de o kütüpte sekiz-dokuz meseleyi, acele edip sana takdim edeceğim. Üçüncü Makaleden sonra eğer meşîet-i İlâhiyye taallûk etse ve tevfik-i Rabbanî refik olsa, tafsilâtını zikretmek fikrindeyim. İşte mevzu ve zemin budur:

Kur’ân’ın gösterdiği vesail ile, doğru hikmetin kuvvetiyle, bir seyr-i rûhânî olarak semâvâtın ulûmlarına çıkacağım. Tâ, oradan temaşa edip göreceğiz ki, küre i arz hol veya top veya fırfıra veya sapan taşı gibi, Sâni-i Hakîm dest-i kudretle döndürüp, atmakla çeviriyor. Tâ, parça parça ederek daha iyisine tebdil edeceğine nazar-ı hikmetle göreceğiz. Sonra da semavattan asılıp, cevvden geçeceğiz. Tedricen, beşiğimiz olan ve beşerin yatıp ve istirahat eylemesi için Hâlık-ı Rahmân, sathını serip müheyyâ ve mümehhed etmiş olan küre-i arza ineceğiz. Sonra da beşer, çocukluğundan çıktığı gibi, beşiğini atıp harap etmekle beşeri saadet-saray-ı ebediyyeye gönderilmesine nazar-ı dikkatle temaşa edeceğiz. Bunu tamamen temaşa ettiğimizden sonra, zaman ve mekân ile mukayyed olmayan seyr-i ruhaniyle zaman-ı mazi kıt’asına girip, ebnâ-yı cinsimiz olan, ebnâ-yı maziyle seyyale-i berkiye-i tarihiye ile muhabere edeceğiz. O mağrib-i ihtifânın köşesinde vukua gelen hâdisâtı öğrenip, ondan fikir için bir şimendiferi yapacağız. Sonra dönüp gelmek üzere olan ebnâ-yı cinsimizi ziyaret ve istikbal için saâdetin fecr-i sadıkını uzaktan görmek ve göstermekle maşrık-ı istikbale müteveccih olarak, şimendifer-i terakkîye ve tevfik denilen sefine-i sa’ye bindiğimizle beraber, ellerimizde olan burhanın misbahıyla, o bidayeti karanlık görülen, fakat arkası gayet parlak olan zamana dahil olacağız. Tâ ebnâ-yı müstakbel ile musafaha edip saâdetlerini tebrik edeceğiz.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

beşer : insan
bidayet : başlangıç
burhan : güçlü ve sarsılmaz kesin delil
cevv : atmosfer, yer ile gök arası
dest-i kudret : Allah’ın kudret eli
ebnâ-yı cins : kendi cinsinden olanlar
ebnâ-yı mazi : geçmişin insanları, geçmişte yaşayan insanlar
ebnâ-yı müstakbel : geleceğin insanları
fecr-i sadık : sabahleyin gerçek aydınlğın çıkmaya başlama zamanı
fırfıra : topaç
hâdisât : hâdiseler, olaylar
Hâlık-ı Rahmân : rahmeti herşeyi kaplayan, yaratıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran yaratıcı, Allah
icmâlî : kısaca, özetle, özet şekilde
istikbal : karşılama, gelen bir kimseyi karşılamaya çıkma
küre-i arz : yerküre, dünya
kütüb : kitaplar
mağrib-i ihtifâ : kaybolup gizlenme yeri olan batı (tarih, güneşin gizleip kaybolduğu yer olan, batıya benzetilmiş)
maşrık-ı istikbal : geleceğin doğusu; istikbâlin doğuş yeri
meşîet-i İlâhiye : Allah’ın dilemesi, irâdesi
mevzu : bahis, konu
misbah : lâmba, ışık
muhabere : haberleşme, konuşma
mukayyed : kayıtlı, sınırlı
musafaha etmek : el sıkışmak
müheyyâ etmek : hazırlamak
mümehhed : düzenlenmiş, hazırlanmış
müteveccih : yönelik, yönelmiş
nazar-ı dikkat : dikkatli göz, dikkatle bakma
nazar-ı hikmet : hikmetli bakış; varlıklardaki gaye, anlam ve ince sırları araştıran bakış
refik : yardımcı
saadet : mutluluk
saadet-saray-ı ebediye : sonsuzluğun mutluluk sarayı (cennet)
Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yapan Allah
sath : yüzey, bir şeyin üstü
sefine-i sa’y : çalışma gemisi (çalışmak, gemiye benzetilmiş)
semâvât : semâlar, gökler
seyr-i rûhânî : ruhanî ve mânevî âlemlerdeki seyir, ruhî gezinti
seyyale-i berkiye-i tarihiye : tarihe ait elektrik akıntısı, telgraf
şimendifer : tren
şimendifer-i terakkî : ilerleme treni; yükselme vasıtası
taallûk etmek : bağlanmak, münasebeti olmak
tabir-i diğer : başka bir deyiş, başka bir ifâde
tafsilât : ayrıntılar
tebdil etmek : değiştirmek
tedricen : derece derece, yavaş yavaş
temaşa etmek : seyretmek, bakmak
teşkil etmek : oluşturmak, meydana getirmek
tevfik : muvaffak olma, Allah’ın yardımıyla başarılı olma
tevfik-i Rabbanî : Allah’ın yardımı, muvaffak kılması
ulûm : ilimler
vesail : vesileler, sebepler
vukua gelme : gerçekleşme, meydana gelme
zaman-ı mazi : geçmiş zaman
zemin-i icmâlî : genel alt yapı
zikretmek : dile getirmek, anmak
Yükleniyor...