Amma harabiyet-i sed; bazı, kıyamette ve bazı, kıyamete yakın ve bazı, emaresi olmak şartıyla uzaktır ve bazı, harap olmuştur. Fakat dekk olmamış. Kıyle’ler çok. Herhalde nokta-i ittifak, seddin inhidamı, yerin sakalına bir beyaz düşmek ve oğlu olan nev-i beşer de ihtiyar olmasına bir alâmettir. Eğer bu müzakeratı muvazene ve muhakeme etmişsen caizdir, tecviz edesin, sedd-i Kur’ân, sedd-i Çindir ki, çok fersahlarla uzun ve acaib-i seb’a-i meşhureden bir müeyyed min indillâhın irşadıyla bina olunmuş, o zamanın ehl-i medeniyeti, ehl-i bedeviyetin şerlerinden temin eylemiştir.

Evet, o vahşîlerden Hun kabilesi Avrupa’yı hercümerc ettiği gibi, onlardan Moğol taifesi de Asya’yı zîr ü zeber eylemiştir. Sonra seddin harabiyeti kıyamete alâmet olur. Bahusus dekk, ondan başkadır. Peygamber, “Eşrat-ı saattenim. Ben ve kıyamet bu iki parmak gibiyiz” dese, neden istiğrab olunsun ki, harabiyet-i sed, zaman-ı saâdetten sonra alâmet-i kıyamet olsun?

Hem de seddin inhidamı, ömr-ü arza nispeten, yerin yüzünde ihtiyarlıktan bir buruşukluktur. Belki, tamam-ı nehara nispeten vakt-ı ısfırar gibidir—eğerçi binler sene de fâsıl olsa... Kezalik Ye’cüc ve Me’cücün ihtilâlleri, nev-i beşerin şeyhuhetinden gelme bir hummâ ve sıtması hükmündedir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acaib-i seb’a-i meşhure : dünyanın yedi harikası
alâmet : belirti, işaret
alâmet-i kıyamet : kıyamet alâmeti
bahusus : özellikle
bina olunmak : inşa edilmek
caiz : sakıncasız, doğru
cihet-i ittifakî : görüş birliğiyle kabul edilen yön, taraf
dekk : ufalanma, parça parça olma
ecel-i kaza : Allah'ın tarafından takdir edilen şeylerin gerçekleşme vakti
eğerçi : her ne kadar, olsa da, ise de
ehl-i bedeviyet : göçebeler, köylüler
ehl-i garet ve fesad : baskın yapıp yağmalayan çapulcu ve bozguncu güruh
ehl-i hadâret ve medeniyet : şehirlerde yaşayanlar, medenîler
ehl-i medeniyet : medenî insanlar
emare : belirti, işaret
eşrat-ı saat : kıyamet alâmetleri
fâsıl : ara; zaman aralığı
fersah : üç mil, beş kilometre veya dört saatlik mesafe, muhtelif mesafelere tekabül eden bir uzunluk ölçüsü
gayr-ı âdemî : insan türünden olmayan
harabiyet : yok oluş, yıkılış
harabiyet-i sed : seddin yıkılışı, yok oluşu
hercümerc : alt üst olma
hummâ : yüsek ateşli hastalık, nöbet
ihtilâl : ayaklanma, karışıklık
inhidam : yıkılma, harab olma
irşad : doğru yol gösterme
istiğrab : garip görme, hayret etme
kezalik : böylece, bunun gibi
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
kıyle : “denildi, söylendi” anlamına gelen bu kelime, bir mesele hakkındaki farklı rivayetleri fade eder
mahlûk : yaratık, yaratılmış
muhakeme : değerlendirme, tartma
muvazene : karşılaştırma
müeyyed min indillah : Allah tarafından tasdik edilen, Allah'ın yardımıyla desteklenen
müzakerat : bir mesele hakkında karşılıklı görüş alışverişleri
nev-i beşer : insanlar, insanlık türü
nispeten : göre, kıyaslayarak, oranla
nokta-i ittifak : üzerinde görüş ve fikir birliği olan nokta
nokta-i kat’iye : kesin olan nokta
ömr-ü arz : yerin (dünyanın) ömrü
sedd-i Kur’ân : Kur’ân seddi
şer : kötülük, fenalık
şeyhuhet : yaşlılık, ihtiyarlık
tâife-i mahlûkullah : Allah’ın yarattığı taife, grup
tamam-ı nehar : gündüzün tamamı
tecviz : caiz görme, izin verme, cevaz verme
vakt-ı ısfırar : gün batımına doğru güneşin sararma vakti
Ye’cüc ve Me’cüc : Kur'ân-ı Kerimde bahsi geçen, ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi
zaman-ı saâdet : saadet zamanı, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem olan asr-ı saadet dönemi
zîr ü zeber : alt üst, yerle bir etme
Yükleniyor...