İşaret
Bu tasviratla beraber, hiss-i zahire istinaden, zahir, mutaassıbane bir cümud-u bâridi göstermek, nasıl ki belâgatin hararet ve letafetine münafidir. Öyle de, delil-i Sâni olan nizam-ı âlemin esası olan hikmetullahın şahidi olan istihsan-ı aklîye cârih ve muhaliftir. Şöyle:
Meselâ, Sübhan Dağına çok fersahla uzak bir mesafeden müteveccih olsan ve istesen ki, Sübhan senin cihât-ı erbaana mukabil gelse, veyahut her cihete mukabil olarak görmüşsün. Bu tebdil ve tebeddüle lâzım olan rahat bir sebebi olan kaç hareket-i vaz’iye ile birkaç adım atmak gibi en kısa yolu terk ve Sübhan Dağı gibi dehşetli bir cirm-i azîmi seni hayrette bırakacak bir daire-i azîmeyi kat etmesini tahayyül veya teklif etmek gibi gayet uzun yolu ve israf ve abesiyete acip bir misali nizam-ı âleme esas tutmak, bence nizama cinayet etmektir. Şimdi insafla, nazar-ı hakikatle bu taassub-u barideye bak: Nasıl istikra-i tâmmın şehadetiyle sabit olan bir hakikat-i bâhireye muaraza ediyor. O hakikat ise budur:
Hilkatte israf ve abes yoktur. Ve hikmet-i ezeliye, kısa ve müstakim yolu terk etmez. Uzun ve müteassif yolu ihtiyar etmez. Öyleyse, acaba istikrâ-i tâmmın mecaza karine olmasından ne mani tasavvur olunur ve neden câiz olmasın?
Bu tasviratla beraber, hiss-i zahire istinaden, zahir, mutaassıbane bir cümud-u bâridi göstermek, nasıl ki belâgatin hararet ve letafetine münafidir. Öyle de, delil-i Sâni olan nizam-ı âlemin esası olan hikmetullahın şahidi olan istihsan-ı aklîye cârih ve muhaliftir. Şöyle:
Meselâ, Sübhan Dağına çok fersahla uzak bir mesafeden müteveccih olsan ve istesen ki, Sübhan senin cihât-ı erbaana mukabil gelse, veyahut her cihete mukabil olarak görmüşsün. Bu tebdil ve tebeddüle lâzım olan rahat bir sebebi olan kaç hareket-i vaz’iye ile birkaç adım atmak gibi en kısa yolu terk ve Sübhan Dağı gibi dehşetli bir cirm-i azîmi seni hayrette bırakacak bir daire-i azîmeyi kat etmesini tahayyül veya teklif etmek gibi gayet uzun yolu ve israf ve abesiyete acip bir misali nizam-ı âleme esas tutmak, bence nizama cinayet etmektir. Şimdi insafla, nazar-ı hakikatle bu taassub-u barideye bak: Nasıl istikra-i tâmmın şehadetiyle sabit olan bir hakikat-i bâhireye muaraza ediyor. O hakikat ise budur:
Hilkatte israf ve abes yoktur. Ve hikmet-i ezeliye, kısa ve müstakim yolu terk etmez. Uzun ve müteassif yolu ihtiyar etmez. Öyleyse, acaba istikrâ-i tâmmın mecaza karine olmasından ne mani tasavvur olunur ve neden câiz olmasın?
Bölümler
- Birinci Makale, Birinci Mukaddeme
- Birinci Makale, İkinci Mukaddeme
- Birinci Makale, Üçüncü Mukaddeme
- Birinci Makale, Dördüncü Mukaddeme
- Birinci Makale, Beşinci Mukaddeme
- Birinci Makale, Altıncı Mukaddeme
- Birinci Makale, Yedinci Mukaddeme
- Birinci Makale, Sekizinci Mukaddeme
- Birinci Makale, Dokuzuncu Mukaddeme
- Birinci Makale, Onuncu Mukaddeme
- Birinci Makale, On Birinci Mukaddeme
- Birinci Makale, On İkinci Mukaddeme
- Birinci Makale, Birinci Mesele
- Birinci Makale, İkinci Mesele
- Birinci Makale, Üçüncü Mesele
- Birinci Makale, Dördüncü Mesele
- Birinci Makale, Beşinci Mesele
- Birinci Makale, Altıncı Mesele
- Birinci Makale, Yedinci Mesele
- Birinci Makale, Sekizinci Mesele
- İkinci Makale, Birinci Mesele
- İkinci Makale, İkinci Mesele
- İkinci Makale, Üçüncü Mesele
- İkinci Makale, Dördüncü Mesele
- İkinci Makale, Beşinci Mesele
- İkinci Makale, Altıncı Mesele
- İkinci Makale, Yedinci Mesele
- İkinci Makale, Sekizinci Mesele
- İkinci Makale, Dokuzuncu Mesele
- İkinci Makale, Onuncu Mesele
- İkinci Makale, On Birinci Mesele
- İkinci Makale, On İkinci Mesele
- Üçüncü Makale, Unsuru’l-Akîde
- Üçüncü Makale, Birinci Maksat
- Üçüncü Makale, İkinci Maksat
- Üçüncü Makale, İkinci Maksat, Mukaddeme
- Üçüncü Makale, Birinci Meslek
- Üçüncü Makale, İkinci Meslek
- Üçüncü Makale, Üçüncü Meslek
- Üçüncü Makale, Dördüncü Meslek
- Üçüncü Makale, Beşinci Meslek
- Üçüncü Makale, Üçüncü Maksat



