Dördüncü Mesele

Kelâmın kuvvet ve kudreti ise, kelâmın kuyûdâtı birbirine cevap vermek ve keyfiyatı birbirine muavenet etmekle, umumen karınca kaderince, asıl garaza işaret ve herbiri parmağını maksat üzerine bırakmakla, 1 عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَحُسْنُكَ وَاحِدٌ - وَكُلٌّ اِلَى ذَاكَ الْجَمَالِ يُشِيرُ düsturuna timsal olmaktır. Demek, kuyûdât zenav gibi veyahut dereler gibi, maksat ise ortalarından istimdad edici bir havuz gibi olmak gerektir.

Elhasıl: Zihnin şebekesi üstünde tersim olunan ve nazar-ı akıl ile alınan suret-i garaz, müşevveş olmamak için, tecavüb ve teavün ve istimdad lâzımdır.

İşaret
Bu noktadan intizam neş’et etmekle tenasüp tevellüd edip hüsün ve cemâl parlar. Eğer istersen, Rabb-i İzzetin kelâmına teemmül et. Ezcümle: Zerresi büyük bir taş kadar büyük olan azaptan tahvif ve insanı, kalâk ve tahammülsüz olduklarını göstermek için sevk edilen وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ2 olan âyete bak...

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “İbarelerimiz ayrı ayrı ise de, senin hüsnün birdir. Hepsi de o hüsne işaret ediyorlar.”
2 : “And olsun ki, Rabbinin azabından küçük bir esinti onlara hafifçe dokunacak olsa...” Enbiyâ Sûresi, 21:46.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bedel : karşılık
binaen : bu sebepten, buna dayanarak
cemâl : güzellik (mânevî güzellik)
derece-i tesir : etki derecesi
düstur : kâide, kural
âheste : yavaş, ağır
câiz : sakıncasız, doğru, yerinde
cüz’ : kısım, parça
desâis-i harbiye : harp hileleri
ezcümle : meselâ, örneğin
garaz : gaye, maksat, hedef
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
ihtizaza getirme : sarsma, titretme, harekete geçirme
istişmam : koklama, hissetme; ince meseleleri sezme, anlama
kaide : düstur, prensip
keyfiyat : nitelikler, durumlar, özellikler
kudret : güç, iktidar
kuvve-i şâmme : koku alma duyusu (sezme kabiliyeti)
kuyûdât : kayıtlar; bir sözün bütününü meydana getiren harf, kelime gibi parçalarıyla bunların sarf ve nahiv (dilbilgisi) yönünden özellikleri; meselâ, erkeklik-dişilik, belirlilik-belirsizlik, isim-sıfat gibi
küll : bütün, genel
lâfz : söz, kelime
lâtif : ince, şirin, hoş
levazım : gerekli şeyler; bir bütünden ayrılmayan, bir işte beraber bulunması gereken şeyler
merâtib : mertebeler, dereceler
mestur : gizli
meydan-ı harb : harp meydanı, savaş alanı
muavenet etmek : yardım etmek
muhatab : dinleyen, kendisine hitap edilen
mübâreze : vuruşma için meydana çıkma, düello yapma
mütefâvit : birbirinden farklı, çeşitli
mütekellim : konuşan, söz söyleyen
nesîm-i seher : seher rüzgârı, tan yeli, tatlı sabah rüzgârı
rakik : ince, nazik
sabit : ispatlanmış, kesin bir delil ile doğruluğu kanıtlanmış olan
sinematograf : sinema makinesi
şive-i ifade : ifade, anlatım tarzı, üslûbu
tahrik etmek : harekete geçirmek
umumen : bütünüyle
velev : eğer, gerçi
elhasıl : kısaca, özetle
esas-ı maksad : maksadın esası
ezcümle : meselâ, örneğin
hüsün : güzellik (suret güzelliği)
îmâ-i rahmet : rahmete işaret etme, üstü kapalı olarak rahmeti gösterme
in’ikâs : yansıma, aksetme
intizam : disiplin, düzenlilik
istimdad : yardım dileme, isteme
kaide-i beyâniye : belâgat ilminin bir dalı olan ve teşbih, istiâre, mecaz, kinâye gibi konuları ele alan beyân ilminin bir kuralı
kalâk : endişe, sıkıntı, huzursuzluk
kelâm : ifade, söz (âyet-i kerimeler)
kıllet : azlık
kuyûdât : kayıtlar; bir sözün bütününü meydana getiren harf, kelime gibi parçalarıyla bunların sarf ve nahiv (dilbilgisi) yönünden özellikleri; meselâ, erkeklik-dişilik, belirlilik-belirsizlik, isim-sıfat gibi
lâfz : söz, kelime
müşevveş : dağınık, karışık, düzensiz
nazar-ı akıl : akıl gözü; aklın görüşü, kavraması
nekâl : şiddetli ceza, şiddetli azap
neş’et etmek : doğmak, meydana gelmek
Rabb-i İzzet : izzet, şeref ve yücelik sahibi olan Allah
sîga : kip
suret-i garaz : gaye ve maksadın resmi, görüntüsü
şebeke : ağ
tahfif : hafifletme, azaltma
tahkir : küçültme
tahvif : korkutmak, sakındırmak
taklil : azaltma, azaltılma
teavün : yardımlaşma, dayanışma
teb’iz : tamamını değil de bazısını, bir kısmını gösterme
tecavüb : birbirinin ihtiyacına cevap verme
teemmül : düşünme, inceden inceye araştırma
tehvil : dehşetli göstermek, korkutmak
tehvin : hafifleştirme, hafif gösterme
tenasüp : uygunluk, ahenk
tenkir : belirsiz kılma
tersim olunan : resimlenen
teşkik : şüphede bırakma
tevellüd : doğma, meydana gelme
timsal : görüntü, nümune, örnek
umumen : bütünüyle
zenav : havuz, suların biriktiği yer
Yükleniyor...