İşte bu silsilenin borularından ismin müsemmâsı ve fiilin mânâsı ve harfin medlûlü ve nazmın mazrufu ve heyetin mefhumu ve keyfiyatın mermuzu ve müstetbeatın müşarünileyhleri ve hitabı teşyi eden etvarın muharrikleri, hem de “Dâllün bil-ibare”nin maksudu ve “dâllün bi’l-işaret”in medlûlü ve “dâllün bi’l-fehvâ”nın mefhum-u kıyasîsi ve “dâll-bi’l-iktizâ”nın mânâ-yı zarurîsi ve daha başka mefahim, umumen bu silsilenin birer tabakasından in’ikad eder ve şu madenden çıkar. Eğer seyretmek istersen, kendi vicdanına bak, şu meratibi göreceksin. Şöyle:

Senin mahbubun, vaktâ gözünüzün penceresinden şua ve berk-i hüsnünü vicdanınıza ilka ederse, o aşk denilen nâr-ı mûkade birden yandırmaya başladığından, hissiyat iltihaba başlamakla, âmâl ve müyûlât dahi heyecana gelip birden o âmâller, üst kattaki hayalin tabanını deler. İmdat istediklerinden, o hazinetü’l-hayalde safbeste-i hareket ve mahbubun mehasinini ellerinde tutmuş veyahut onun mehasinini hatıra getirmekle tasvir eden, başkasının mehasiniyle işbâ olunmuş olan hayalât ise o âmâlin imdadına koşarlar; beraber hücum edip hayalden lisana kadar inmekle beraber, zülâl-i visale olan meyli arkalarında ve firaktan olan teellümü sağda ve tâzim ve tedip ve iştiyakı sola, ve terahhum ve lûtfu iktiza eden mahbubun mehasinini önlerine, ve hediye olarak medihanın gerdanını ve senanın dürlerini ellerine almakla beraber, o 1 اَلنَّارُ الْمُوقَدَةُ عَلَى اْلاَفْئِدَةِ ıtlakına şayan olan o ateşi söndürmek için zülâl-i visali celb eden tavsif-i bi’l-fezâil ile arz-ı hacet ederler.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’ın tutuşturduğu, tâ kalplerin üstüne çıkacak bir ateş.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

dâll bi’l-fehvâ : sözün veya ifadenin kavramı ile bir şeyi göstermesi, işaret etmesi
dâllün bi’l-işaret : işaret yoluyla gösteren
dâllün bil-ibare : bir metindeki ibare ve lâfız ile gösteren
etvar : tavırlar, hâl ve hareketler
fehva : mânâ, anlam, mefhum, kavram
hevaî : hava gibi hafif ve lâtif karakterde olan şeyler
heyet : (cümlenin, sözün) genel yapısı, iskeleti
hitabı teşyi etme : bir konuşma ve seslenişi iletme, yayma, duyurma
ihtisasat : hisler, duyular, algılar
ihtizaza gelmek : titremek, harekete geçmek
ihtizazât : sarsmalar, titretmeler
istiab : içine alma, kaplama
kamet : boy, endam
kelâm : ifade, söz
kelâm-ı mahsus : özel bir söz, ifade
keyfiyat : durumlar, özellikler
keyfiyet-i kelâm : ifadenin, sözün niteliği
maâni-i mütefavite : birbirinden farklı mânâlar
maksud : kast edilen şey, gaye
mâyi : sıvı
mazruf : bir zarf ve kalıbın içinde olanlar
medlûl : işaret edilen, gösterilen şey, mânâ
mefâhim-i mütefavite : birbirinden farklı anlayışlar
mefhum : bir sözden çıkarılan mânâ
mermuz : remz edilen; işaret ve remz ile anlatılan, şifreli
muharrik : harekete geçirici, tahrik edici
muhtasar : kısa, özet
müallâk kalma : boşlukta durma
müsemmâ : isimlendirilen, isim sahibi
müstetbeât : söze tabi olan mânâlar; telvih ve telmih yoluyla işaret edilen mânâlar gibi çağrışımlar
müşarünileyh : kendine işaret edilen, ismi evvelce söylenmiş olan, sözü edilen
mütekellim : konuşan
mütenevvi : çeşit çeşit
mütesallib : sertleşmiş, katılaşmış
müteşahhıs : gözle görünür hâle gelen, şahsı fark edilmiş olan, ayırt edilmiş olan
müteveccih etme : yöneltme
müyülât : meyiller, eğilimler
nazar : dikkat
nazm : diziliş, tertip ve düzen
rağbet : ilgi, istek
raptetmek : bağlamak, iliştirmek
refakat : arkadaşlık, beraberlik
resm-i mahsus : kendine has bir biçim
silsile : zincir, sıra, dizi
suret-i mahsusa : özel bir şekil, görüntü
suret-i teşekkül : meydana gelen şekil, görüntü
tabakât-ı mütefavite : farklı aşamalar, safhalar, tabakalar
tahassul etme : meydana gelme, ortaya çıkma, elde edilme
takattur etme : damlama, damla damla akma
tasallüp : sertleşme, kalıba girme
tasavvurât : tasarılar, tasavvurlar
tebahhur : buharlaşma
tecellî : yansıma, görünme
tekâsüf etmek : yoğunlaşmak
temâyülât : temayüller, eğilimler meyiller
temessül : görünme, belirme
teressübât : tortular, artıklar
tesirat-ı hariciye : dıştan gelen etkiler, dış tesirler
teşekkülât : oluşumlar
tevellüt : doğma, meydana gelme
üslûp : ifade, anlatım tarzı
âmâl : emeller, arzular
arz-ı hacet : ihtiyacını bildirme
berk-i hüsn : güzelliğin parıltısı
celb eden : çeken, getiren
dâll-bi’l-iktizâ : iktiza ile delalet etme, sözün gereklilik yolu ile delâlet etmesi
dür : inci, inci tanesi
firak : ayrılık
hayalât : hayaller
hazinetü’l-hayal : hayal hazinesi
hissiyat : duygular, hisler
ıtlak : isimlendirme, denilme
iktiza etme : gerektirme
ilka : bırakma, kalbe bırakılma
iltihab : alevlenme, tutuşma
in’ikad : bir şeye bağlı olarak ortaya çıkma, doğma
işbâ : doyma, doyurulma, tatmin olma
iştiyak : aşırı özlem, arzu, istek
lûtf : iyilik, bağış
maânî : mânâlar, anlamlar
mahbub : sevgili, sevilen
mânâ-yı zarurî : zarurî olarak anlaşılan mânâ
mediha : methiye, övgü
mefahim : mefhumlar, anlaşılan şeyler; kavramlar
mefhum-u kıyâsî : kıyâsî kavram; bir ölçüye göre yapılmış kavram, kalıplaşmış kavram
mehasin : güzellikler
meratib : mertebeler, dereceler, aşamalar
meyl : eğilim, istek ve arzu
müyûlât : meyiller, eğilimler
nâr-ı mûkade : tutuşturulmuş ateş
safbeste-i hareket : harekete geçmek üzere saf bağlayıp hazır olan
sena : övgü, yüceltme
silsile : zincir
şayan : lâyık, yaraşır
şua : ışık, ışın
tabakat : tabakalar, dereceler
tasvir : anlatım, ifade etme
tavsif-i bi’l-fezâil : faziletlerini, iyiliklerini tasvir ederek anlatma
tâzim : saygı, hürmet; yüceltme, büyütme
tedip : edeplendirme
teellüm : elem duyma, kederlenme
terahhum : merhamet etme, acıma
umumen : bütünüyle
vaktâ : ne zaman, ne vakit
zülâl-i visal : tatlı bir suya benzeyen vuslat, kavuşma
Yükleniyor...