Sual: Çok âlim ve şairler, zamanlarında büyük hâkimleri ifratla senâ etmişler. Hâlbuki o hâkimlerin çoğuna müstebid nazarıyla bakıyorsun? Demek iyi etmemişler.
Cevap:
1

وَلَوْلاَ خِلاَلٌ سَنَّهَا الشِّعْرُ مَادَرٰى بُنَاةُ الْمَعَالِى كَيْفَ تُبْنٰى الْمَكَارِمُ

kâidesince, onların niyetleri ümerâyı seyyiattan lâtif bir hile ile vazgeçirmek ve onlara hasenat arkasında müsabaka için garip bir bahşiş-i şairâneyi ortaya koymak... Lâkin o bahşiş koca bir milletin sırtından alındığından, istibdatkârâne hareket etmişlerdir. Demek çendan niyette iyi etmişler, lâkin amelde yanlış gitmişler.

Sual: Neden?
Cevap: Zira, kaside ve bazı teliflerinde büyük bir kavmin mehâsinini mânen garat edip, bir müstebide verip ve ondan gösterdiklerinden şu noktadan bilmeyerek istibdadı alkışlamışlar.

Sual: Biz Türkler ve Kürtler, bizde kalbimizin dolusu, belki cesedimiz mâlâmâl, belki inbisat edip şu derelerde dağ olarak tahaccür etmiş kalemiz olan bir şecaat vardır. Ve başımızın dolusu zekâvetimiz var. Ve sinemizi mâlâmâl edecek gayret vardır. Ve bedenimizi ve âzâlarımızı dolduracak itaat vardır. Ve dereleri hayatlandıracak ve dağları müzeyyen edecek efradımız var. HAŞİYE-1 Neden böyle sefil ve müflis ve zelil kaldık ki, hem yol üstünde de kaldık. Terakkiye binenler bizi çiğneyip istikbale doğru koşup gidiyorlar. Komşumuz olan milletler bizden az iken, kuvvetleri bizden çok kısa iken, üzerimize tetavül ediyorlar? HAŞİYE-2

اِنَّ رِكْسَهُمْ يَغْلِبُ طَاهِرَناَ

2

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE-1 : Demek kuvve-i mâneviyeleri kırılmamış.
HAŞİYE-2 : İstersen dikkat et. O zaman Ermeni meb’usu Vartakis ve Hakkâri meb’usu Seyyid Molla Tâhir’e işaret eder.
1 : Şiirin koyduğu o kaide ve yollar olmasaydı, yüce şeyleri yapan ustalar o şeylerin nasıl yapılacağını bilemezlerdi (Suriyeli Ebû Temâm).
2 : Onların kirlisi, bizim temizimize (Tahir’e) galebe ediyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âli : yüce, yüksek
âzâ : uzuvlar, organlar
efrad : fertler, bireyler (bk. f-r-d)
Ermeni : (bk. bilgiler – Ermeniler)
galî : kıymetli, değerli
garat etme : yağmalama
Hakkâri : (bk. bilgiler)
hamiyet-furuş : hamiyetlilik taslayan; hamiyet ve gayret iddiasında bulunan
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hîn-i meşrutiyet : Meşrutiyet zamanı; Meşrutiyet’in ilân edilmesinin ardından gelen dönem (bk. bilgiler – Meşrutiyet)
inbisat etme : genişleme, yayılma
istibdat : baskı, diktatörlük, despotluk
istikbal : gelecek zaman
kaside : övgü şiiri (bk. ḳ-ṣ-d)
kavm : kavim, millet, halk
kuvve-i mâneviye : mânevî güç, moral (bk. a-n-y)
mâlâmâl : ağzına kadar dolu, dopdolu
mâzur : özürlü, mazeretli
meb’us : milletvekili (bk. b-a-s̱)
mehâsin : güzellikler, iyilikler (bk. ḥ-s-n)
muhalif : aykırı, zıt (bk. ḫ-l-f)
müflis : iflâs etmiş
müstebid : baskıcı, diktatör, despot
müteşeyyih : şeyhlik taslayan, şeyhlik iddia eden
müzeyyen : süslü (bk. z-y-n)
rüesâ : reisler, idareciler
sabık : geçmişte kalan
sefil : yoksul; sefalet ve sıkıntı içinde olan
seyyiat : kötülükler, yanlış uygulamalar, günahlar
sine : göğüs, kalp
sünnet-i seniye : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler (bk. s-n-n)
sünnet-i seyyie : insanları kötülüğe yönelten yol ve yöntemler (bk. s-n-n)
şecaat : yiğitlik, cesaret
ta’nif : şiddetli azarlama
tahaccür etme : katılaşarak taş haline gelme; gözle görülür hâle gelme
tedennî : alçalma, gerileme
telif : yazılı hâle getirilen kitap
terakki : ilerleme, yükselme
tetavül etme : uzanma, musallat olma, ele geçirme
tevbih : azarlama, kınama
velâyet : velilik; mânevî mertebeler aşarak Allah’ın yakınlığını ve dostluğunu elde etme (bk. v-l-y)
zekâvet : zekilik, akıllı olma
zelil : aşağı, düşkün
Yükleniyor...