Sual:

مَا تَقُولُ فِى اْلاِحْسَانَاتِ الشَّخْصِيَّةِ فِى السَّلَفِ اُمَنَآءِ اْلاُمَّةِ وَرُشَدَاۤئِهَا وَسُيُوفِ الدَّوْلَةِ وَصَلاَحِهَا تَجَلَّتِ الْعُبُوسِيَّةُ بِمَكاَرِمِهَا بِاِهْدَاۤءِ عَشَرَةِ دَناَنِيرَ لِشِعْرٍ لاَيُوَازِنُ شَعِيرَةً

1

Cevap: HAŞİYE

فِيهِ مَا فِيهِ... مَعَ اَنَّهَا بِالنِّهَايَةِ قَدِ انْجَرَّتْ اِلَى النَّوْعِ وَالْمِلَّةِ ِلاَنَّ اللِّسَانَ الَّذِى خَدَمَهُ الشِّعْرُ خَيْطُ الْمِلِّيَّةِ مَعَ اَنَّ هٰذَا الزَّمَانَ هُوَ الَّذِى كَشَفَ عَنْ اِحْتِيَاجِ الْمِلِّيَّةِ وَفَتَحَ الْباَبَ لِهٰذَا الْمَقْصَدِ الْعَالِى

2

Sual: Mütegallip başlar, kendi kendilerine düştüler. Zulmün kapısı, onların yüzlerine yüzüne karşı kapatıldı. Düşenlere ayak vurulmaz. Sekeratta olanları bırak kendi haline; sekeratını tamam etsin.
Cevap: İsterim ki, meşrutiyet ve hürriyet-i şer’iyenin sünnetini onlara ezber ettireyim. Eğer ölmedilerse temessül etsinler. Evet, yalnız istibdadın kuvvetiyle terbiye olan başlar, bil’istihkak düştüler. Lâkin, içlerinde gayet hamiyetli adamlar var; onlara teşekkür ederiz. Bazı mütekâsil var; onlardan şikâyet ederiz. Bazı mütehayyir, mütereddit var; onları irşad etmek isteriz. Bazı ölmüşler var; miraslarını muhafaza etmek isteriz. Ta yeni çıkmalar almasınlar.

نَعَمْ اَنَّ بَيْنَهُمْ حُمَاةً لِلْمِلِّيَّةِ فَنَشْكُرُهُمْ، وَمُتَكَاسِلِينَ فَنَشْكُوهُمْ، وَمُتَحَيِّرِينَ فَنُرْشِدُهُمْ، وَاَمْوَاتًا فَنُحَافِظُ عَلٰى مِيرَاثِهِمْ لِئَلاَّ يَاْخُذَهُ مَنْ

3

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ümmetin emin ve reşid kişileri, devletin de kılıç ve salâhı olan selefin, bir arpa tanesi etmeyen bir şiire on dinar bağışta bulunmak gibi ihsanat-ı şahsiyelerinde ortaya çıkan ekşi duruma ne dersin?
HAŞİYE : Şu ibare, kendine hediye olunan ve mevzuun fabrikasından çıkan yerli bir üslûbu giymiştir.
2 : Buna bakmak lâzım... Bununla beraber bu bağışlar, nev’e ve millete döner; çünkü şiirin hizmet ettiği lisân, milliyetin ipidir. Nitekim bu zaman, milliyet ihtiyacını ortaya çıkarmış ve bu maksad-ı âlinin kapısını açmıştır.
3 : Bu Arapça ibarenin tercümesi üst paragraftaki “Lâkin…” kelimesinden itibaren sonuna kadardır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ağaiyet : ağalık
aşâir : aşiretler
bil’istihkak : hak etmek sûretiyle (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
cehâlet-i avrâ : tek gözü kör cehalet, insanların hakikatleri görmesini engelleyen cahillik
dâvâ etmek : iddia etmek (bk. d-a-v)
hamiyet : din, aile, vatan, millet gibi değerleri koruma duygusu ve gayreti
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hürriyet-i şer’iye : sınırlarını İslâmiyetin çizdiği hürriyet, özgürlük (bk. ş-r-a)
ibare : metin, ifade (bk. a-b-r)
irşad : doğru yolu gösterme, uyarma (bk. r-ş-d)
istibdat : baskı, despotluk
itaat-i amyâ : körü körüne itaat; bilinçsiz ve şuursuz bir şekilde itaat etme
meşrutiyet : başında hükümdar bulunmakla birlikte seçimle kurulan bir yasama meclisine dayanan, yürütmesi denetime açık anayasal idare şekli; Osmanlılarda 1876 anayasasıyla başlayan, 1908 değişikliğiyle devam eden hukukî ve siyasî döneme verilen ad
mevzu : konu, bahis
muhafaza : koruma, saklama (bk. ḥ-f-ẓ)
mütegallib : hak ve hukuka uymadan insanlar üzerine hâkimiyet kuran, zorbalıkla üstün gelmeye çalışan
mütehayyir : şaşkın, ne yapacağını şaşırmış olan
mütekâsil : tembelce davranan
mütereddit : teredütte kalan, kararsız
necâbet : soyluluk, asillik
rüesâ : reisler, idareciler
sekerat : can çekişme ânı
sünnet : kanun, kural
temessül etme : görünme, kendini gösterme (bk. m-s̱-l)
teşeyyuh : şeyh olduğunu iddia etme, şeyhlik taslama
üslûp : ifade ve söyleme tarzı
zulüm : haksızlık, eziyet, işkence (bk. ẓ-l-m)
Yükleniyor...