Bence taassubun en dehşetlisi, bazı Avrupa mukallitlerinde ve dinsizlerinde bulunur ki, sathî şüphelerinde muannidane ısrar gösteriyorlar. Burhan ile temessük eden ulemânın şânı değildir.

Üçüncüsü: Mehâsin-i meşrutiyeti neşir için bir kapı açmaktır. Evet, aşâirde Meşrutiyeti incitecek niyet yoktur. Fakat istihsan edilmezse istifade edilmez; o daha zararlıdır. Hasta tiryakı zehir-alûd zannetse, elbette istimal etmez.

Dördüncüsü: Maarif-i cedideyi medârise sokmak için bir tarik ve ehl-i medresenin nefret etmeyeceği saf bir menba-ı fünun açmaktır. Zira, mükerreren söylemişim: Fena bir tefehhüm, meş’um bir tevehhüm şimdiye kadar set çekmiştir.

Beşincisi: Yüz defa söylemişim, yine söyleyeceğim: Ehl-i medrese, ehl-i mektep, ehl-i tekkenin musalâhalarıdır. Tâ, temayül ve tebadül-ü efkâriyle lâakal maksatta ittihad eylesinler. Teessüfle görülüyor ki, onların tebâyün-ü efkârı, ittihadı tefrik ettiği gibi; tehâlüf-ü meşâribi de terakkiyi tevkif etmiştir. Zira her biri mesleğine taassup, başkasının mesleğine sathiyeti itibarıyla tefrit ve ifrat ederek, biri diğerini tadlil, öteki de berikini teçhil eyliyor.

Elhasıl: İslâmiyet hariçte temessül etse, bir menzili mektep, bir hücresi medrese, bir köşesi zaviye, salonu dahi mecmaü’l-küll, biri diğerinin noksanını tekmil için bir meclis-i şûrâ olarak, bir kasr-ı meşîd-i nuranî timsalinde arz-ı dîdar edecektir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i muhakeme : bir konu üzerinde derinlemesine düşünmeme ve araştırma yapmama (bk. ḥ-k-m)
aşâir : aşiretler
burhan : delil, kanıt
cehil : cahillik, bilgisizlik
ehl-i medrese : medrese ehli; Osmanlı döneminde dinî ilimlerin tahsil edildiği yüksek eğitim kurumlarına mensup olanlar
ehl-i mektep : mektep ehli; Osmanlı döneminde ağırlıklı olarak fen ilimlerinin tahsil edildiği kurumlara mensup olanlar (bk. k-t-b)
ehl-i tekke : tekkeye giden ve oradaki zikirleri yapan kişiler; Osmanlı döneminde, sadece tasavvuf ve tarikat eğitimi verilen tekkelerde mânevî ilim tahsil edenler
fena : kötü, hatâlı
hikâyât : hikâyeler, menkîbe şeklinde anlatılan hâdiseler
ifrat : aşırılık
iltizam-ı hak : hakka sarılma ve bağlanma (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
İsrailiyat : İslâmın temel meselelerine uymayan ve Yahudilerin kitaplarında nakledilen hikâye ve menkîbeler (bk. bilgiler)
istifade : faydalanma, yararlanma
istihsan etme : beğenme, güzel bulma (bk. ḥ-s-n)
istimal etme : kullanma
itibariyle : açısından
ittihad : birleşme, birlik (bk. v-ḥ-d)
lâakal : en az
maarif-i cedide : yeni eğitim ve öğretim sistemi (bk. a-r-f)
medâris : medreseler; Osmanlı döneminde dinî ilimlerin tahsil edildiği yüksek eğitim kurumları
mehâsin-i meşrutiyet : meşrutiyet sisteminin ortaya çıkardığı güzel neticeler (bk. ḥ-s-n)
menba-ı fünun : ilim ve fenlerin kaynağı
meslek : bir hedefe ulaşmaya yönelik takip edilen yöntem, tarz
meş’um : kötü, uğursuz
Meşrutiyet : Osmanlılarda 1876 anayasasıyla başlayan, 1908 değişikliğiyle devam eden hukukî ve siyasî döneme verilen ad (bk. bilgiler)
metanet : sağlamlık, kararlılık
muannidane : inatçı bir şekilde
mukallit : taklitçi
musalâha : barışma, uzlaşma (bk. ṣ-l-ḥ)
mükerreren : defalarca, tekrarla
neş’et eden : doğan, meydana gelen
neşir : yayma
salâbet-i diniye : dinin emirlerini korumak ve tatbik etmekteki ciddiyet ve kararlılık
sathî : sığ, yüzeysel
sathiyet : yüzeysellik
sebat : kararlılık, sabit olma
sed çekme : engel olma
şân : özellik, nitelik
şe’n : özellik, durum (bk. ş-e-n)
taassubat-ı bâride : soğuk taassuplar; taassup
taassup : aşırı derecede, körükörüne bağlılık
tadlil : doğru yoldan çıkmakla itham etme, dalâlette görme (bk. ḍ-l-l)
tarik : yol, yöntem (bk. ṭ-r-ḳ)
tebadül-ü efkâr : fikir ve düşünce alışverişinde bulunma (bk. f-k-r)
tebâyün-ü efkâr : fikirlerin aykırılığı, düşüncelerin farklı olması (bk. f-k-r)
teçhil etme : cahillikle suçlama
teessüf : eseflenme, üzüntü duyma
tefehhüm : anlayış
tefrik etme : ayırma, parçalama (bk. f-r-ḳ)
tefrit : tersine aşırılık, normalden aşağı olma
tehâlüf-ü meşârib : meşreplerin ve takip edilen yöntemlerin birbirine farklı ve aykırı olması (bk. ḫ-l-f)
temayül : eğilim
temessük : sarılma, bağlanma
terakki : ilerleme, yükselme
tevehhüm : kuruntuya kapılma, olmayan şeyi var zannetme
tevkif etme : durdurma, engelleme
tiryak : ilâç
ulemâ : âlimler (bk. a-l-m)
zehir-alûd : zehirli, zehir karışmış
Yükleniyor...