Sual: Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?

Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rastgelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı 1

لاَ تَقْنَطُوا

kılıncını istimal ediniz.

Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylüttefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz

كُونُوا ِللّٰهِ

2 hakikatini o düşmana gönderiniz.

Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz, 3

اِصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا

’yu siper ediniz.

Sonra da, medeni-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de, 4

خَيْرُ النَّاسِ اَنْفَعُهُمْ لِلنَّاسِ

olan mücahid-i âlî-himmeti mübarezesine çıkarınız.

Sonra, başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de, 5

عَلَى اللّٰهِ (لاَ غَيْرِهِ) فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ

olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ümidinizi kesmeyin.” Zümer Sûresi, 39:53.
2 : Allah için olunuz.
3 : “İbadette, musibette ve günahtan kaçınmakta sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; her an cihada hazırlıklı bulunun ve murabıt olun.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:200.
4 : “İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır.” el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:463; el- Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:481, no: 4044.
5 : “Tevekkül etmek isteyenler, sadece Allah’a tevekkül etsinler (başkalarına değil).” İbrahim Sûresi, 14:12.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aculiyet : acelecilik, sabırsızlık
âmâl : emeller, arzular
düşman-ı şedît : şiddetli ve korkunç düşman
ebnâ-yı cins : aynı cinsin çocukları, aynı cinsten gelenler
evvel : önce
fikr-i infiradî : tek başına olma fikri, bireysel düşünce, sadece kendini düşünme
hak : doğru, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikat : gerçek; birşeyin gerçek mahiyeti (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hısn-ı hasîn : çok sağlam ve güvenli kale
himmet : ciddî çaba ve gayret
hukuk : haklar (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
ilel-i müteselsile : zincir gibi birbirine bağlı olup devam eden sebepler, illetler
istibdat : baskı ve zulüm
istimal etme : kullanma
kuvve-i mâneviye : mânevî kuvvet, moral gücü (bk. a-n-y)
matiyye : binek hayvanı
medeni-i bittab : yaratılış îtibariyle medenî olan
melce : sığınak
meyl’üt-tefevvuk : başkalarına nisbetle üstünlük elde etme meyli, eğilimi
muhafaza : koruma, saklama (bk. ḥ-f-ẓ)
mübareze : karşı koyma, çarpışma
mübareze-i hayat : hayat mücâdelesi
mücahid-i âlî-himmet : yüksek gayret sahibi mücâhid
mükellef : yükümlü
müşevveş : dağınık, karışık, düzensiz
müzahemetsiz : zahmet ve zorluğu olmayan
rastgelme : rastlama
şevk : çok istek ve arzu, coşku
tasavvur-u şahsî : kendi şahsî tasavvuru, düşüncesi, sadece kendini düşünme
tekâsül : üşenme, tembellik
terettüb : birbiriyle bağlantılı olarak sıralanma
yeis : ümitsizlik
zaptetmek : ele geçirmek
zindan-ı atâlet : zindan gibi toplumu mânevî hapiste yaşatan tembellik ve faaliyetsizlik
Yükleniyor...