Birinci Makam

Saadet-i Ebediyeye muktazi vardır. O muktazinin vücuduna burhan, on menâbiden süzülen ve tehallub eden bir hadsdir.

Birincisi: İşte kâinatta bir nizam-ı ekmel-i kasdî var. Her cihette reşahat-ı ihtiyar, lemeât-ı kasd görünüyor. Herşeyde bir nur-u kasd, her şe’nde bir ziyâ-yı irade, her harekette bir lem’a-yı ihtiyar, her terkipte bir şû’le-i hikmet, nazar-ı dikkate çarpıyor. Evet saadet-i ebediye olmazsa, “nizam” bir sûret-i zaife-i vâhiyeden ibaret kalır. Yalancı bir nizam olur. Nizamın ruhu olan mâneviyat ve revâbıt ve niseb hebâ olur. Demek nizamın nazzâmı saadet-i ebediyedir.

İkinci Menba: Hilkatte bir hikmet-i tâmme var. Evet inâyet-i ezeliyenin timsâli olan hikmet-i İlâhiye kâinattaki riayet-i mesâlih ve iltizam-ı hikem lisâniyle saadet-i ebediyeyi ilân eder. Zira saadet-i ebediye olmazsa, kâinatta bilbedahe sâbit olan hikem ve fevâidi mükâbere ile inkâr etmek lâzım gelir.

Üçüncü Menba: Akıl ve hikmet ve istikrâın şehâdetleriyle sabit olan hilkatteki adem-i abesiyet; hem Sâniin fıtratta, herşeyde en kısa yolu ve en yakın ciheti ve en hafif sûreti ve en güzel keyfiyeti ihtiyar ve intihab etmesiyle sâbit olan adem-i israf, saadet-i ebediyeye işaret eder. Zira adem-i sırf herşeyi abes eder. Fıtratta, ezcümle insanda fenn-i menâfiu’l-âzâ şehâdetiyle sâbit olan adem-i israf gösterir ki; insanda olan istidâdât-ı mâneviye ve âmâl ve efkâr ve müyûlât dahi israf edilmeyecektir. O meyl-i tekemmül, bir kemâlin vücudunu ve o meyl i saadet, bir saadet-i ebediyeye namzed olduğunu kat’î olarak ilân eder. Öyle olmazsa, insanın mâhiyet-i hakikiyesini teşkil eden mâneviyat ve âmâl kurur, hebaen gider. Acaba kıymettar bir cevherin kılıfına o derece dikkat ve itina edilse ki, gubarın konulmasına da müsaade etmeyen sahibi, nasıl ve ne sûretle o cevher-i yegâneyi kırıp mahveder. Şu üç menbadaki üç şahidi tezkiye eden her birinin mevzuunun nev’indeki nizamına şâhid-i sâdık olan cemî-i fünunun istikrâ-i tâmmesidir. Ki o intizam-ı kâmili ihtilâlden halâs eden, meyl-i tekemmülü tatmin eden yalnız saadet-i ebediyedir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abes : anlamsız, faydasız
adem-i abesiyet : boş ve anlamsız olmama
adem-i israf : israfsızlık
adem-i sırf : tam anlamıyla yokluk, mutlak yokluk
âmâl : emeller, arzular, istekler
bilbedahe : apaçık bir şekilde
cevher : değerli taş, mücevher
cevher-i yegâne : tek, eşsiz cevher
cihet : yön
efkâr : fikirler, düşünceler
ezcümle : örneğin, meselâ
fenn-i menâfiu’l-âzâ : organların yararlarını inceleyen fen, anatomi; canlıların yapısını ve bu yapıyı oluşturan organları inceleyen bilim dalı
fevâid : faydalar
fıtrat : yaratılış
gubar : toz
hebâ : faydasız, boş
hebaen gitme : boşu boşuna gitme
hikem : hikmetler; fayda ve gayeler
hikmet : varlıkların hakikatlerini ve sırlarını varlık âlemindeki keyfiyetlerine göre açıklayan ilimler ve bilimler
hikmet-i İlâhiye : İlâhî hikmet; Cenâb-ı Hakkın herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı, san’atlı ve tam yerli yerinde yaratma sıfatı
hikmet-i tâmme : tam ve mükemmel hikmet; belli gayelere yönelik anlam, fayda, san’at ve tam yerindelik
hilkat : yaratılış
ihtiyar : tercih
iltizam-ı hikem : hikmetlere sarılma, hikmetlere bağlılık
inayet-i ezeliye : ezelî inayet; bütün yararların, huzur ve güvenin kaynağı olan düzen
intihab etmek : seçmek
istidâdât-ı mâneviye : mânevî istidatlar, mânevî yetenekler
istikrâ : tümevarım; cüz’î olaylardan küllî kanunlara, eserden müessire, yani eserden eseri yapana ulaşma metodu; dumandan ateşe varmak gibi
itina edilme : özen gösterilme
kâinat : evren, yaratılmış varlıklar
kat’î : kesin
kemâlin vücudu : mükemmelliğin, olgunluğun varlığı
keyfiyet : durum, nitelik, özellik
lisân : dil
mahiyet-i hakikiye : gerçek mahiyet, iç yüz
mâneviyat : akıl, sır, kabiliyet gibi insanın mânevî yapısını oluşturan unsurlar, iç yüzündeki yetenekler
menba : kaynak
meyl-i saadet : saadete yönelim, mutlu olma eğilimi
meyl-i tekemmül : olgunlaşma, mükemmelleşme eğilimi
mükâbere : göz göre göre inkâr etme, büyüklenme
müsaade etmeyen : izin vermeyen
müyûlât : meyiller, eğilimler
namzet : aday
nazzâm : nizam veren, düzenleyen, tanzim eden
niseb : irtibatlar, bağlar
nizam : düzen
revâbıt : rabıtalar, bağlar
riâyet-i mesâlih : yararları gözetme
saadet-i ebediye : sonu olmayan sonsuz mutluluk
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sûret : biçim, şekil
sûret-i zaife-i vâhiye : zayıf ve yıkılmaya mahkum görüntü, şekil
şehâdet : tanıklık, şahitlik
tehallub : damlama, sağılma
teşkil etme : oluşturma
timsâl : görüntü, nümune, örnek
vücud : varlık
Yükleniyor...