Bak! Envâ-ı hayatın en ednâsı olan hayat-ı nebat ve onun en birinci derecesi olan çekirdekteki ukde-i hayatiyenin tenebbühü, o derece zuhur, kesret, mebzuliyet, ülfetle zaman-ı Âdem’den beri hikmet-i beşer nazarından gizli kalmış. Hakikati keşfedilememiş. Hem o kadar nezihdir ki, dest-i kudret ile onun arasında sebeb-i zahirî vaz edilmemiş. Zira mülk ve melekûtu, iki vechi temiz, pak, şeffaftır. Nazar-ı zahirîde umur-u hasise ile perdesiz mübaşeretinden teâlî eden izzet-i kudret, esbab-ı zâhiriye yalnız mülk cihetinde bulunmasını başka şeyde ister, bunda istemez. Hattâ denilebilir; “hayat olmazsa vücud vücud değildir. Hayat ruhun ziyasıdır.”

Mademki, hayat bu derece ehemmiyetlidir. Madem âlemde bir intizam-ı kâmil var. Bir itkan-ı muhkem var. Madem bu bîçare perişan küremiz, bu kadar zevi’l-ervâh ile dolmuştur. Öyle ise bir hads-i sâdıkla hükmolunur ki; şu kusûr-u semâviye ve şu burûc-u sâmiyenin dahi kendilerine münasip sükkânı vardır. Nar nuru yakmaz. Nurânî dahi şemste yaşar (Balık suda gibi.)

Madem Kudret-i Ezeliye âdi ve en kesif bir maddeden zevi’l-ervâhı halkeder. Elbette nur gibi, esir gibi ruha yakın sair seyyâlât-ı lâtife maddelerini ihmal etmez, meyyit bırakmaz.

Temsil: Melâikeyi, ruhaniyâtı tasdik etmeyen; vahşi bir adama benzer ki; büyük muhteşem bir medenî şehre gidiyor. Şehrin uzak köşesinde pis, perişan, küçük bir haneye rast gelir ki, sefil insanlarla dolu. Etrafı da zevi’l-ervâh ile memlu. Onlara mahsus şerait-i hayatiye vardır ki; bazısı âkilü’n-nebat, bazısı âkilü’s-simaktir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdi : basit, sıradan
âlem : dünya; evren, kâinat
bîçare : çaresiz
burûc-u sâmiye : yüksek burçlar
dakik : ince
dest-i kudret : kudret eli
ednâ : en basit, en küçük
ehemmiyet : önem
envâ-ı hayat : hayat çeşitleri, türleri
esbab-ı zâhiriye : görünürdeki sebepler
esir : kâinatı kapladığına inanılan ince ve lâtif madde
hads-i sadık : doğru sezgi
hafî : gizli
hakikat : gerçek mâhiyet, asıl ve esas, iç yüz
halk etme : yaratma
hayat-ı nebat : bitki hayatı
hikmet-i beşer : insanlığın hikmeti, ilmî düşüncesi
intizam-ı kâmil : mükemmel düzenlilik
itkân-ı muhkem : kusursuz sağlamlık
izzet-i kudret : kudretin izzeti; Allah’ın herşeye gücü yeten sonsuz iktidarının haşmet ve haysiyeti
kesif : yoğun, katı, saydam olmayan
kesret : çokluk
Kudret-i Ezeliye : Ezelî Kudret; Allah’ın başlangıcı olmayan sonsuz kudreti, güç ve iktidarı
kusûr-u semâviye : gök sarayları
küre : dünya
mebzuliyet : bolluk
melâike : melekler
melekût : birşeyin iç yüzü, görünmeyen iç tarafı, ruhu, özü
meyyit : ölü
mübaşeret : temas etme, meşgul olma
mülk ciheti : dış yönü, maddî yüzü
mülk : birşeyin dış yüzü, görünen maddî yönü, dış tarafı
münasip : uygun
nakş-ı nezih : kusursuz san’at nakşı
nar : ateş
nazar : göz, bakış, dikkat
nazar-ı zahirî : dışa ait kısmı gören bakış, görüş
nezih : kusurdan uzak, temiz, hoş
nimet : iyilik, lütuf, ihsan
nurânî : nurdan yaratılmış, nurlu
ruhaniyât : maddî yapısı olmayan ruh âlemine ait varlıklar
sair : diğer, başka
sebeb-i zahirî : görünürdeki sebep
seyyâlât-ı lâtife : ince ve akıcı özelliğe sahip olan varlıklar
sükkân : sakin olanlar, ikâmet edenler, oturanlar
şems : güneş
tasdik : doğrulama, onaylama
teâlî etmek : yükselmek, yücelmek
tecellî-i merhamet : merhametin tecellîsi, yansıması
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
tenebbüh : uyanış; filizlenip hayat belirtisi kazanma
ukde-i hayatiye : hayat düğümü, çekirdeği
umur-u hasise : basit ve değersiz işler
ülfet : alışkanlık
vahşi : medenî olmayan, kaba
vaz edilme : konulma, yerleştirilme
vech : yüz, yön
vücud : varlık
zaman-ı Âdem : Hz. Âdem’in (a.s.) yaratılış zamanı
zevi’l-ervâh : ruh sahipleri, ruh taşıyan canlılar
ziya : ışık
zuhur : ortaya çıkma, görünme
Yükleniyor...