DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Mesele-i melâike, o mesâildendir ki, bir cüz’ün vücuduyla küllün tahakkuku bilinir. Bir şahsın rü’yetiyle nev’in vücudu malûm olur. Zira kim inkâr ederse, küllü inkâr eder.

Ey birader bak! Görmüyor musun, işitmiyor musun ki; bütün ehl-i edyân, bütün asırlarda zamân-ı Âdem’den şimdiye kadar melâikenin vücuduna ittifak ve insanın taifeleri birbirinden bahsi gibi, onlarla muhavere edilmesine ve onların müşahedesine ve onlardan rivayet etmesine icma etmişler. Acaba hiçbir fert onlardan görünmese, hem bizzarure bir şahıs veya eşhasın vücudu kat’î bilinmezse, hem onların bilbedahe vücutlarını hissetmezse, hiç mümkün müdür; böyle müsbet ve vücûdî bir emirde müstemirren ittifak devam etsin? Bununla beraber muhaldir ki, itikad-ı umumînin müvellidi olan mebâdi-i zaruriye olmadan, böyle bir vehim bütün inkılâbât-ı beşeriyede, akaid-i beşerde istimrar etsin, bekà bulsun. Öyle ise şu icmâın senedi bir hads-i kat’îdir ki, emarat-ı müteferrikadan tevellüd etmiştir. O emarât çok vâkıâtın müşahedâtından neş’et etmiştir. O vâkıât, kat’iyen bazı mebadi-i zaruriyeye istinad etmiştir. Öyle ise bu itikad-ı umumînin sebebi, tevatür-ü mânevî kuvvetini ifade eden pek çok kerrat ile müşahede ve rü’yetlerinden hâsıl olan mebadi-i zaruriyedir, esâsât-ı kat’iyedir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahsen : en güzel
akaid-i beşer : insanların inançları
âlemü’l-gayb : gayb dünyası; görünmeyen âlem
avâlimü’l-ervâh : ruhların âlemleri, ruhların dünyaları
bilbedahe : açıkça
birader : kardeş
bizzarure : ister istemez, zorunlu olarak
cüz’ : kısım, bölüm
ecsâm-ı lâtife-i nûrâniye : lâtif ve nurlu cisimler
ehl-i edyân : din sahipleri, dine inananlar
envâ-ı muhtelife : farklı, çeşitli türler
ervâh : ruhlar
eşhas : şahıslar
fert : birey
hamele : taşıyıcılar
ibâd-ı mükerrem : şerefli, saygın kullar
ibadullah : Allah’ın kulları
icma : görüş birliği, fikir birliğine varma
inhisar etme : yalnız birşeye ait veya onunla kayıtlı olma
inkılâbât-ı beşeriye : insanlığın köklü değişimleri
İrade-i Ezeliye : ezelî olan Allah’ın iradesi
istihsan : beğenme, güzel bulma
istimrar : devam etme
itikad-ı umumî : genelin inancı
ittifak : birleşme, görüş birliği
kat’î : kesin bir şekilde
keyfiyet : durum, nitelik, özellik
Kudret-i Fâtıra : Yaratıcı Kudret, Allah
küll : bütün, hep, birşeyin tamamı
malûm : bilinen
mânây-ı melâike : “melekler” mânâsı, “melek” anlamı
mebâdi-i zaruriye : zorunlu ilkeler
melâike : melekler
mesâil : meseleler, konular
mesele-i melâike : melekler meselesi, konusu
muhal : imkânsız, olmayacak şey
muhalefet etmek : aykırı davranmak
muhavere : karşılıklı konuşma
muvafık : lâyık, uygun
Müessir-i Hakikî : gerçek tesir sahibi ve varlıkların yaratıcısı olan Allah
mümessil : temsilci
mümtesil : imtisâl eden, aldığı emre uyan, boyun eğen
münhasır : birşeye bağlı, sınırlı ve kayıtlı olma
münkasım : kısımlara ayrılmış, bölünmüş
müsbet : olumlu, ispat ve kabule yönelik olan
müstemirren : sürekli, devamlı olarak
müşahede : görme, gözlemleme
müvellid : meydana getiren, doğuran
nevi : çeşit, tür
nükte : ince anlamlı söz
rivayet etme : aktarma, nakletme
rü’yet : görme
sıfat-ı İrade : İrade Sıfatı; Cenâb-ı Hakkın birçok ihtimaller arasında dilediğini dilediği şekilde yaratma, tercih etme sıfatı
sûret : biçim, şekil
şehâdet : tanıklık, şahitlik
şerh etme : izah etme, açıklama
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyet
şeriat-ı tekvîniye : Allah’ın kâinatta koyduğu yaratılış kanunları
tabakât-ı vücut : varlık tabakaları, katmanları
tâbi : bağlı, uyan
tahakkuk : gerçekleşme
taife : grup, topluluk
ukûl-u selime : doğru ve sağlıklı düşünen akıllar
umur : işler
ümmet : millet, topluluk
vehim : kuruntu, varsayım
vücud : varlık
vücûdî : varlıkla ilgili olan
zamân-ı Âdem : Âdem’in (a.s.) yaratılış zamanı
Yükleniyor...