Evet, Kur’ân gösterir ki, şu mevcudat-ı seyyale, Hâlık-ı Zülcelâlin esmâ-i hüsnâsının âyineleri ve kalem-i kudretinin elvah-ı mütehavvilesidir. Bunların tahvilinden, teceddüd-ü san’at-ı Rabbaniye ve cilve-i cemâl-i mücerred-i esmâ-i İlâhî müşahede edilir. Merâyânın tebeddülünde, cemâl-i esmâ tazelenir.

Sonra sağ tarafıma bakıyorum, görüyorum ki: Nihayetsiz bir fakr ve hadsiz bir ihtiyaçtan dehşetli bir çıban duruyor. Zira, en âciz bir hayvandan daha âciz ve bütün hayvanattan daha fakir olduğum halde, dünya kadar ihtiyacatım var. İktidarım ise, bir serçe kuşunun faaliyetinden çok aşağıdır. Eğer Kur’ân-ı Kerîmin şifa-i kâfisine itimat ederek tedavi etsem, o elîm müz’iç fakr, rahmetin ziyafetinden gelen leziz bir şevke ve semeratından gelen lâtif bir iştaha döner. Şu acz ve fakrın lezzeti, istiğna ve kuvvetten gelen lezzetin fevkinde bir lezzet verir. Yoksa o fakr, gayet müz’iç elemli zillet ve tezellüle vasıta bir yara olarak kalır.

Sonra sol tarafıma bakıyorum, görüyorum ki: Nihayetsiz bir acz ve o hadsiz aczden neş’et eden derin bir yaram var ki, o mutlak aczimle, kalb ve ruhumun ve aklımın cihetinden hadsiz darbeler bana vurulabilir. Şu elem ise, lezzet-i hayat-ı dünyeviyeyi cidden izale eder. Eğer teslimiyetle Kur’ân-ı Kerîmin dersini dinlesem, o aczim, bir tezkereye döner. Beni, sırr-ı tevekkül ile, öyle bir Kadîr-i Mutlaka istinada davet eder. Ve öyle bir nokta-i istinadı buldurur ki, o noktada bütün a’dâdan emn ü emânı temin eder. Evet, emr-i kün feyekûn’e mâlik ve bütün eşya ona musahhar ve hâdim olan bir Sultan-ı Cihana acz tezkeresiyle istinad eden adam, ne gibi şeyden perva eder? Yoksa müthiş aczimle, merhametsiz ve hadsiz düşmanlar içinde pek çok ıztırap çekmeye mecbur kalacağım.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz, savunmasız
acz : âcizlik, güçsüzlük
akl-ı beşer : insan aklı
cemâl-i esmâ : isimlerin güzelliği
Cenâb-ı Kadîr-i Zülcelâl : kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
cihet : taraf, yön
cilve-i cemâl-i mücerred-i esmâ-i İlâhî : İlâhî isimlerdeki mücerret (soyut) güzelliğin tecellîsi, yansıma ve görüntüsü
dehşetli : korkunç
elem : acı, keder, sıkıntı
elîm : acı ve sıkıntı veren
elvâh-ı mütehavvile : değişen levhalar
esmâ-i hüsnâ : Cenâb-ı Hakkın güzel isimleri
fakr : fakirlik, muhtaçlık
fevkinde : üstünde
gayet : son derece
hadsiz : sayısız, sınırsız
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük ve azamet sahibi, herşeyi yaratan Allah
hayvânat : hayvanlar
iktidar : güç, kuvvet
irşad-ı Kur’ânî : Kur’ân’ın irşadı, doğru ve hak yolu göstermesi
istiğna : ihtiyaç duymama, minnetsizlik
istinad : dayanma, güvenme
itimat etme : dayanma, güvenme
izale etmek : gidermek, yok etmek
Kadîr-i Mutlak : sınırsız kudret ve iktidar sahibi Allah
kalem-i kudret : Allah’ın kudret kalemi
lâtif : güzel, hoş
leziz : lezzetli
lezzet-i hayat-ı dünyeviye : dünya hayatının lezzeti
merâkib : binekler
merâyâ : aynalar
mevcudât-ı seyyale : akıp giden varlıklar; varlık dünyasına çıkıp sonra kaybolan
mutlak : sınırsız
müşahede etmek : seyretmek, gözlemlemek
müz’iç : sıkıntı veren, rahatsız edici
neş’et etmek : doğmak, kaynaklanmak
nihayetsiz : sınırsız, sonsuz
nokta-i istinad : dayanak noktası
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
semerat : meyveler, neticeler
sem-i îkan : iyi dinlemek, inanarak dinlemek
seyir : gezme
seyl : sel
sırr-ı tevekkül : Allah’a dayanıp güvenmenin gücü, esprisi
şifa-i kâfi : yeterli şifa; gerekli tedaviyi yapma
tahvil : dönüştürme
tebeddül : değişme, değişim
teceddüd-ü san’at-ı Rabbaniye : herşeyi terbiye ve idare eden Allah’ın san’atının yenilenmesi, tazelenmesi
tecelliyat-ı şuunat-ı san’at : san’at şe’nlerinin tecellileri; Cenâb-ı Hakkın yüce Zâtındaki san’ata dair vasıfların yansımaları
tenezzüh : gezinti, ferahlama, rahatlama
tezellül : alçalma, aşağılanma
tezkere : bilet, izin belgesi
zillet : alçalma, düşkünlük
zira : çünkü
Yükleniyor...