Evet, ey gururlu ve mağrur adam! Senin meşrebini ihtiyar edecek öyle bir sarhoş lâzım ki, ya şarâb-ı siyaset veya hırs-ı şöhret veya rikkat-i cinsiye veya zındıka-i felsefe veya sefahet-i medeniyet veya gurur ve enaniyet veya derd-i maişet gibi müskirat-ı mâneviyeyle zarar ve nef’ini fark etmeyecek derecede sarhoş olsun. Hâlbuki, insanın başına inen müthiş darbeler ve beliyyat ve beşerin yüzünü tokatlayan şu ehvâl ve musibât elbette şu sekri, beşerden kaçırıp, beşerin aklını başına toplattıracaktır.

Ey fasık ve sefih! Demek ki, “Ben de firenk gibi olacağım.” Dikkat et, sen firenk gibi olamazsın. Zira, bir firenk, Peygamberimizi (a.s.m.) kabul etmezse de İsa (a.s.) ve Musa (a.s.) ve sair enbiyaları bir derece kabul edebilir. Ruhunda, maâliyâta medar kendince bir esas kalabilir. Fakat, sen, Peygamber-i Âhirzamanın (a.s.m.) derslerini terk ettiğin dakikada, senin ruhunda nihayetsiz bir tahribat, bir boşluk, bir karanlık peyda olacaktır ki, hiçbir kemâlât ve ahvâl-i âliyeye ve mes’udiyete yer kalmayacaktır—meğer insaniyetini söndüresin ve zaman-ı hâl ile mukayyet sırf bir hayvan olasın ve hayvan gibi bir muvakkat muzahraf lezzeti göresin! Hâlbuki, insan, müstakbelin ehvâli ve mâzinin ahzanı ile giriftar olmuştur. Bu ikisi, onu pek ciddî düşündürür. Başını mütemadiyen döverler. İnsanı bu havf ve hüzünden kurtarıcı tek bir medetkâr var; o da Kur’ân-ı Azîmüşşandır.

Eğer bütün hayvanattan daha şakî, daha zelil, daha ahmak kalmamak istersen, sükût et. İmanın kulağıyla, Kur’ân’ın beşaretini ve şu ilânlarını dinle:

اَلاَۤ اِنَّ اَوْلِيَاۤءَ اللّٰهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ - اَلَّذِينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ - لَهُمُ الْبُشْرٰى فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِى اْلاٰخِرَةِ لاَ تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللّٰهِ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ 1
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Bilin ki, Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. Onlar iman eden ve Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınan takvâ ehlidir. Dünya hayatında da, âhirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik olmaz. En büyük kurtuluş işte budur.” Yûnus Sûresi, 10:62-64
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahvâl-i âliye : yüksek hâller; yüce ahlâk
ahzan : hüzünler, kederler
beliyyat : belâlar, sıkıntılar
beşaret : müjde
beşer : insan
derd-i maişet : geçim derdi, sıkıntısı
ehvâl : korkular, korkunç şeyler
enâniyet : benlik
enbiya : nebiler, peygamberler
fâsık : günahkâr
firenk : Avrupalı, Batılı
giriftar olmak : tutulmak
hatip : hitap eden, konuşan
havf : korku
hayvanât : hayvanlar
hırs-ı şöhret : şöhret hırsı
ihtiyar etmek : seçmek, tercih etmek
insaniyet : insanlık
İsa (a.s.) :
kemâlât : faziletler, olgun özellikler; ahlâk ve huy güzellikleri
Kur’ân-ı Azîmüşşan : şan ve şerefi büyük olan Kur’ân
maâliyât : yüce, değerli şeyler
mağrur : gururlu, kendini beğenmiş
mâzi : geçmiş
medar : dayanak, sebep
medetkâr : yardım edici, imdada koşan
mes’udiyet : mutluluk
meşrep : hareket tarzı, metot
mukayyet : kayıtlı, sınırlı
Musa (a.s.) :
musibât : musibetler, belâlar, dertler
muvakkat : geçici
muzahraf : sahte yaldızlı, aldatıcı süs
müskirat-ı mâneviye : sarhoş edici mânevî unsurlar, sarhoşluk verici soyut durumlar
müstakbel : gelecek
mütemadiyen : sürekli olarak
nef’ : fayda
nihayetsiz : sonsuz
peyda olmak : ortaya çıkmak, meydana gelmek
Peygamber-i Âhirzaman : âhirzaman peygamberi Hz. Muhammed (a.s.m.)
rikkat-i cinsiye : kendi cinsinden olana karşı duyulan acıma hissi
sair : diğer, başka
sefahet-i medeniyet : medeniyetin yasak zevk ve eğlencesi
sefih : yasak zevk ve eğlencelere aşırı düşkün olan; zararı ve yararı ayırt edemeyen, ahmak
sekr : sarhoşluk
sükût etmek : susmak
şakî : haydut, yol kesici
şarâb-ı siyaset : siyaset şarabı, içkisi
tâbi olmak : uymak, bağlanmak
tahribat : yıkımlar
zaman-ı hâl : şimdiki zaman
zelil : aşağı, alçak
zındıka-i felsefe : felsefeden gelen inkâr ve dinsizlik
zira : çünkü
Yükleniyor...