Sekizinci ders
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادِى عَنِّى فَاِنِّى قَرِيبٌ اُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ 1
اُدْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ 2
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاۤؤُكُمْ 3
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادِى عَنِّى فَاِنِّى قَرِيبٌ اُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ 1
اُدْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ 2
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاۤؤُكُمْ 3
Şu âyetler, duanın, mühim bir esas-ı ubudiyet olduğunu gösteriyor.
Ey hakikat-i hâlden gâfil müddei! Dâvâ ediyorsun ki: “Dua ediliyor, cevap verilmiyor. Âyet ise, âmmdır.”
Evvelen: Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Belki cevap vermek daimîdir. Fakat is’âf-ı hâcet, mücîbin hikmetine tâbidir. Meselâ, sen tabibi çağırıyorsun. Dersin ki: “Ey hekim!”
O da cevaben, “Lebbeyk” der.
Sonra dersin, “Bana şu taamı veyahut şu dermanı ver.”
Hekim bazan münasip gördüğü matlubu aynen verir; bazan istediğinden daha âlâsını verir; bazan da, senin hastalığına zarar olduğu için, cevap verdiği halde sana birşey vermez.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Kullarım senden Beni sordukları vakit de ki, muhakkak Ben çok yakınım. Bana duâ ettiği zaman, duâ edenin duâsına cevap veririm.” Bakara Sûresi, 2:186.
2 : “Bana dua edin, size cevap vereyim.” Mü’min Sûresi, 40:60.
3 : “De ki: Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?” Furkan Sûresi, 25:77.
2 : “Bana dua edin, size cevap vereyim.” Mü’min Sûresi, 40:60.
3 : “De ki: Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?” Furkan Sûresi, 25:77.


