BEŞİNCİ MUKADDEME: İnsanın fiil ve sa’y-i maddî cihetiyle daire-i tasarruf ve malikiyeti, bir hayvan-ı zayıf ve âcizin daire-i tasarruf ve malikiyetinden daha dardır. Çünkü insan, elini uzatsa ona yetişir. Fakat insan, infial ve dua ve sual cihetinde şu misafirhane-i dünyada, bir misafir-i azizdir. Hem öyle bir Kerîm’e misafirdir ki, o Kerîm, bütün hazain-i rahmetini insana açmış ve bedayi-i san’atını ona musahhar etmiş. Hem öyle bir daire-i azîmeyi onun tenezzühüne müheyya etmiş ki, nısf-ı kutru, medd-i nazarı kadar kılmış. Yani, gözü gidinceye kadar geniştir. Belki hayalinin gittiği yere kadar kabiliyet vermiş, belki daha geniş kılmış.

ALTINCI MUKADDEME: İnsan, hayat-ı hayvaniye lezzetinde ve kemâlinde ve selâmetinde ve metanetinde, serçe kuşundan üç derece aşağıdır. Zira, geçmiş zamanın hüzünleri, gelecek zamanın korkuları, insanın her bir lezzetinde bir elem izi bırakıyor. Hayvanda ise o yok. Lezzeti, elemsizdir. Fakat insan, sermaye cihetinde çok derece en âlâ kuştan daha âli, daha zengindir. Zira, cihazat-ı mâneviyesi pek çok. Ve akıl vasıtasıyla, hassalarında bir inkişaf, bir tafsil, bir vüs’at var. Ve kesret-i hâcât vasıtasıyla, hayvanda bulunmayan fevkalâde bir tenevvü-ü hissiyat ve camiiyet-i fıtrat içinde kesret-i makasıd ve vezaif vasıtasıyla inbisat-ı âlât ve enva-i ibâdâta müstaid; ve her bir tohuma câmi istidadatında, ekser-i meratib peyda olmuş.

İnsandaki şu tarz-ı zenginlik gösteriyor ki, insanın vazife-i asliyesi, aczini ve fakrını ve kusurunu derk ederek ubudiyetle ilân etmek; ve hâcâtının celbi için dua etmek; ve mevcudatın tesbihatını görüp müşahede ederek şehadet etmek; ve nimetleri görüp tefekkür içinde şükretmek; ve ibret içinde bakmaktır. En edna aklı olan anlar ki, şu cihazat, şu hayat-ı faniyenin idamesi için verilmemiştir. Belki bir hayat-ı bâkiyenin sermayesidir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, zayıflık
âlâ : en yüksek, en üstün
âli : yüksek, yüce
bedayi-i san’at : san’atın harikaları, eşsiz ve benzersiz ürünleri
câmi : kapsamlı
camiiyet-i fıtrat : yaratılışın kapsamlılığı
celb : çekim, çekme
cihazat : cihazlar, donanımlar; duygu ve lâtifeler
cihazat-ı mâneviye : mânevî cihazlar; duygular, lâtifeler vs.
cihet : taraf, yön
acz : âcizlik, güçsüzlük
ahmak : akılsız
âlâ : en üstün
celb ve gasp etmek : çekip zorla elde etmek
ednâ : basit, küçük, aşağı
eşya : şeyler, varlıklar
fehim : anlama ve kavrama
gàlip olmak : yenmek, üstün gelmek
hâdim : hizmetçi
hakikat : gerçek
hasretmek : sadece birşeyle sınırlamak, sadece birşeye vermek
haşarat : zararlı hayvanlar
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı âhiret hayatı
hayat-ı fâniye-i maddiye : maddî olan geçici hayat, dünya hayatı
hayat-ı istidad : yeteneklerin hayatı
hiddet : kızgınlık, öfke
hikmet-i Hâlık : yaratıcının hikmeti
iktidar-ı zâtî : kendi güç ve kudreti
istimdat etmek : medet isteme, yardım dilemek
kavî : güçlü, kuvvetli
kudret : güç, kuvvet ve iktidar
libas : elbise
mağlûp olmak : yenilmek
mahsus : has, özel
makàsıd : maksatlar, gayeler
matlub : istek, arzu
metâlib : istekler, arzular
mukaddeme : başlangıç, giriş
musahhar etme : boyun eğdirme, emrine verme
musahhar olma : emre hazır, emre boyun eğme
musahhariyet : emre verilmişlik, emre boyun eğilmişlik
muvaffak olmak : erişmek
nazdar : nazlı
nazenin : ince, duyarlı, nazlı
netice-i iktidar : güç ve kudretin sonucu
öşr-ı mi’şar : yüzde bir
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
saltanat-ı insaniyet : insanlık saltanatı; otorite ve egemenliği
sarf etmek : harcamak
semere : meyve
sermaye : servet, ana para
sermaye-i ömür : ömür sermayesi
takrip : yakınlaştırma, yaklaştırma
tazip : cezalandırma
tedip etmek : cezalandırmak
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
teshir-i Rabbânî : yaratılış gayelerine ulaşmaları için bütün mahlûkatın ihtiyaçlarını karşılayan ve onları egemenliği altında yöneten, idare eden Allah’ın emre boyun eğdirmesi, emre hazır hâle getirmesi
zaaf : zayıflık
zira : çünkü
daire-i azîme : büyük daire
derk etmek : anlamak, kavramak
edna : basit, küçük, aşağı
ekser-i meratib : mertebelerin çoğu, mertebe, derece çokluğu
elem : acı, keder, sıkıntı
envâ-i ibâdât : ibadet çeşitleri
fakr : fakirlik, muhtaçlık
fevkalâde : olağanüstü
hâcât : ihtiyaçlar
hassa : duyu
hayat-ı faniye : geçici, ölümlü dünya hayatı
hayat-ı hayvaniye : hayvanî hayat
hazâin-i rahmet : Allah’ın rahmet hazineleri
ibret : ders çıkarma, düşündürme
idame : devam ettirme
inbisat-ı âlât : âletlerin genişlemesi; dış dünyayı algılayıp idrak edebebilmek için ruhun kullandığı âletlerin, yani duyular, duygular ve sairelerin gelişip genişlemesi
inkişaf : gelişme, açılma
istidadat : istidatlar, yetenekler
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
Kerîm : çok ikram edici; cömertlik ve ikram sahibi olan Allah
kesret-i hâcât : ihtiyaçların çokluğu
kesret-i makasıd : maksat ve gayelerin çokluğu
medd-i nazar : görüş ufku; görüş mesafesi
metanet : sağlamlık, kararlılık
mevcudat : varlıklar, var edilenler
misafirhane-i dünya : dünya misafirhanesi
misafir-i aziz : aziz ve şerefli misafir
mukaddeme : başlangıç, giriş
musahhar etme : emrine verme
müheyya etme : hazırlama
müstaid : hazır, müsait, yetenekli
müşahede etmek : görmek, gözlemlemek
nısf-ı kutr : yarı çap
nimet : iyilik, lütuf, ihsan
peyda olmak : ortaya çıkmak, meydana çıkmak
selâmet : esenlik, güven
şehadet etmek : şahitlik, tanıklık yapmak
şükretmek : Allah’a karşı minnet duymak, teşekkür etmek
tafsil : detay, ayrıntı
tarz-ı zenginlik : zenginlik tarzı
tefekkür : Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde varlıklar üzerinde düşünme
tenevvü-ü hissiyat : duyguların çeşitliliği
tenezzüh : gezinti, seyretme
tesbihat : Allah’ı öven, kusurdan yüce tutan sözler ve varlıkların beden diliyle bu sözlerin anlamını ifade etmesi
ubudiyet : kulluk; Allah’a kullukta bulunmak
vazife-i asliye : asıl görev
vezaif : görevler, vazifeler
vüs’at : genişlik
zira : çünkü
Yükleniyor...