SEKİZİNCİ MUKADDEME: Evet insan, çendan nefsinde ve sûretinde hiçtir ve hiç hükmündedir. Fakat vazife ve mertebe noktasında, şu kâinat-ı muhteşemenin seyircisi ve şu mevcudatın lisân-ı nâtıkı ve şu kitab-ı âlemin mütâlaacısı ve şu müsebbih ve âbid mahlûkatın nâzırı ve ustabaşısı hükmündedir. Evet insan, şu dünyaya bir misafir olarak gönderilmiş. Ve insana mühim istidâdât ve o istidâdâta göre mühim vezâif tevdi edilmiş. Hem insan, insan olmak için, kendine göre bir derece bu gayeye çalışmalıdır. Bu gayeler ise:

Evvelen: Şu kâinatta saltanat-ı rububiyetini tasdikle, mehasin-i kemâlâtına nezaret etmektir.

Sâniyen: Esmâ-i kudsiye-i İlâhiyenin nukuş-u bedayikârânelerini birbirine gösterip dellâllık etmektir.

Sâlisen: Künûz-u mahfiye olan esmâ-i Rabbaniyenin cevherlerini mizan-ı idrakle tartmak ve kıymet vermektir.

Râbian: Kalem-i kudretin mektubatını mütâlaa ile tefekkür etmektir.

Hâmisen: Fıtratın letâif ve müzeyyenatını temâşa etmekle, Fâtırın mârifetine ve rüyetinin temaşasına iştiyak göstermektir.

Sadisen: Sâni-i Zülcelâlin san’atının mu’cizeleriyle kendini tanıttırmasına ve bildirmesine mukabil, iman ve mârifetle mukabele etmektir.

Sabian: Rahîm-i Kerîmin semerat-ı rahmetinin müzeyyenatıyla kendini teveddüd sûretinde sevdirmesine mukabil, Ona hasr-ı muhabbet ve taabbüd ile tahabbüb etmektir.

Saminen: Mün’im-i Hakikînin, maddî ve mânevî nimetlerin lezaiziyle insanı perverde etmesine mukabil, fiil ve hâl ve kal ile, hatta elinden gelse bütün havassı ve letâifiyle O Mün’im-i Hakikîye şükür ve hamd etmektir.

Tasian: Celîl-i Mutlakın (celle celâlühü) ve Cemîl-i Mutlakın (azze cemâlühü) kâinatın mezahirinde ve mevcudatın âyinelerinde kibriya ve kemâlini, celâl ve cemâlini izhar etmesine mukabil, tekbir ve tesbihle ve mahviyet içinde ubudiyetle ve hayret ve muhabbet içinde secdeyle mukâbele etmektir.

Aşiren: O Rahmân’ın rahmetinin derece-i vüs’atini ve servetinin derece-i kesretini ve ittikan ve intizam içinde cûd-u mutlakını göstermesine mukâbil, tahmid ve tâzim içinde iftikar ile sual etmektir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âbid : ibadet eden
acz : âcizlik, güçsüzlük
cevher : pırlanta, mücevher; pek değerli olan tecellî
çendan : gerçi, her ne kadar
aşiren : onuncu olarak
âyine : ayna
azze cemâlühü : Allah’ın sonsuz cemâli, güzelliği herşeyi kuşatmıştır
celâl : büyüklük, azamet, haşmet
Celîl-i Mutlak : sonsuz derecede haşmet, heybet ve görkem sahibi Allah
celle celâlühü : Allah’ın sonsuz haşmet ve azametinin tecellisi herşeyi kaplamıştır
cemâl : güzellik
Cemîl-i Mutlak : sınırsız güzellikleri yaratan ve güzelliği sınırsız olan Allah
cûd-u mutlak : sınırsız cömertlik
derece-i kesret : çokluğun derecesi
derece-i vüs’at : genişliğin derecesi
hamd etmek : minnet, teşekkür ve övgülerini sunmak
havas : duyular, hisler
iftikar : muhtaç olma; Allah’a karşı fakirliğini ve ihtiyacını hissetme ve gösterme
intizam : düzen, tertip
istihsan : beğenme, güzel bulma
ittikan : sağlamlık, kusursuzluk
izhar etmek : göstermek, açığa çıkarmak
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kàl : söz, dil
kasr-ı kâinat : kâinat sarayı
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
kibriya : azamet, büyüklük
letâif : lâtifeler; insanın yapısındaki ince duygular ve duygular; incelikler, şirin olan şeyler
lezaiz : lezzetler
mahviyet : tevazu, alçak gönüllülük
mârifet : Allah’ı bilme ve tanıma
mevcudat : varlıklar, var edilenler
mezahir : aynalar; görünme ve yansıma yerleri
mu’cize : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey
muhabbet : sevgi
mukabele etmek : karşılık vermek
mukabil : karşılık
Mün’im-i Hakikî : gerçek nimet verici olan Allah
müzeyyenat : süslemeler
nimet : lütuf, ihsan
Ona hasr-ı muhabbet ve taabbüd (etmek) : muhabbet ve kulluğu yalnızca Ona mahsus kılmak; yani sadece Onu sevmek ve Ona ibadet etmek
perverde etmek : terbiye etmek, beslemek
Rahîm-i Kerîm : sonsuz merhamet ve cömertlik sahibi Allah
Rahmân : yarattıklarını esirgeyip koruyan ve şefkatle rızıklandıran sonsuz rahmet sahibi Allah
rahmet : merhamet ve şefkat tecellîsi olan şeyler
sabian : yedinci olarak
sadisen : altıncı olarak
saminen : sekizinci olarak
Sâni-i Zülcelâl : Haşmet Sahibi San’atkâr; büyüklük ve haşmet sahibi olan ve herşeyi san’atlı bir şekilde yapan Allah
sath-ı zemin : yeryüzü
semerat-ı rahmet : rahmet meyveleri
sual etmek : istemek
sûret : biçim
şükür (etmek) : nimeti veren Allah’a karşı minnet duymak, Ona teşekkür etmek
taabbüd : ibadet etmek
tahabbüb etmek : kendini sevdirmek
tahmid : Allah’ı övme ve Ona şükürlerini ve minnetlerini sunma
tahsin : güzel bulma, birşeyin güzelliğini ilân etme
takdir : beğendiğini dile getirme
tasian : dokuzuncu olarak
tâzim : Allah’ın sonsuz azamet ve büyüklüğünü dile getirme
tekbir : “Allah en büyüktür, uludur” mânâsında “Allahu Ekber” demek
tesbih : Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
teşhir etmek : sergilemek
teveddüd : kendini sevdirme
ubudiyet : kulluk
dellâllık etmek : ilân etmek, başkalarına duyurmak
dergâh-ı ulûhiyet : İlâhlığın yüce katı
enâniyet : kendini beğenme, benlik
esmâ-i kudsiye-i İlâhiye : Allah’ın her türlü kusur ve eksiklikten yüce olan kutsal isimleri
esmâ-i Rabbaniye : herşeyi terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın isimleri
evvelen : ilk olarak
fâkat : ihtiyaç ve yoksulluk
fakr : fakirlik, muhtaçlık
Fâtır : harika san’atıyla yoktan yaratan Allah
fıtrat : yaratılış
hâmisen : beşinci olarak
istidâdât : yetenekler
istimdat : medet isteme, yardım dileme
iştiyak göstermek : şiddetli arzu etmek, istemek
kâinat : evren, yaratılan herşey
kâinat-ı muhteşeme : Allah’ın sonsuz haşmet ve yüceliğini gösteren muhteşem kâinat
kalem-i kudret : Allah’ın kudret kalemi
kitab-ı âlem : âlem kitabı, kâinat kitabı
künûz-u mahfiye : gizli hazineler
letâif : güzellikler, hoşluklar, incelikler
lisân-ı nâtık : konuşan dil
lisân-ı tazarru : yalvarma ve yakarış dili
mahlûkat : yaratıklar, yaratılanlar
marifet : Allah’ı tanıma ve bilme
mehasin-i kemâlât : olgunluk ve mükemmelliklerin güzellikleri
mektubat : mektuplar; her biri bir mektup ve kitap gibi mânâ ve mesaj yüklü olan varlıklar
mertebe : derece, makam
mevcudat : varlıklar, var edilenler
mizan-ı idrak : idrak terazisi, kavrayış terazisi
mukaddeme : başlangıç, giriş bölümü
müsebbih : tesbih eden, Allah’ı şânına lâyık ifadelerle anan
mütâlaa : dikkatlice okuyup düşünme
mütalâacı : etraflıca inceleyip düşünen
müzeyyenat : süslemeler
nâzır : bakan, gözeten
nefis : bir kimsenin kendisi
nezaret etmek : gözetmek, bakmak
nukuş-u bedayikârâne : eşsiz ve benzersiz şekildeki harika nakışlar
râbian : dördüncü olarak
rüyet : görme, görünüm
sâlisen : üçüncü olarak
saltanat-ı rububiyet : rububiyetin saltanatı, otoritesi; Allah’ın her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
sâniyen : ikinci olarak
sûret : biçim, görünüş
tasdik : kabul etme, doğrulama
tefekkür etmek : Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde düşünmek
temaşa : bakmak, seyretmek
tevdi edilmek : bırakılmak, emanet edilmek
ubudiyet : kulluk, ibadet
vezaif : vazifeler, görevler
zaaf : zayıflık
Yükleniyor...