Hem senin gaye-i hayatın bunlar olduğu gibi, mâhiyet-i hayatın da şunlardır:

1. Âsâr-ı esmâ-i İlâhiyenin garaibinin fihristesi.
2. Şuun ve sıfât-ı İlâhiyenin fehmine bir mikyas.
3. Âfâkî âlemlere bir mizan.
4. Âlem-i kebîrin bir enmuzeci.
5. Kâinatın bir haritası.
6. Şu kitab-ı kebîrin bir fezlekesi.
7. Defain ve künûz-u mahfiyeyi açacak anahtarların mahzenidir. İşte mahiyet i hayatın budur.

Hayatın sûreti ise şudur: Hayatın, bir kelime-i mektube ve hem mesmuadır. Esmâü’l-Hüsnâya delâlet eder.

Hakikat-i hayatın da budur: Tecellî-i ehadiyete âyinelik etmektir. Hayatın saadet ve kemâli ise, hayatın âyinesine temessül edene karşı, şuurla muhabbet ve şevkle ibadet etmektir.

Ey Said-i bîçare! Hayat, böyle gâyâta müteveccih olduğu halde, ne akıl ve ne insafla hayatını hiç ender hiç hükmünde olan huzuzat-ı nefsaniyeye sarf ediyorsun? Sair zevilhayat, hatta nebâtat dahi, bahsettiğimiz gayelerin bazısında sana şeriktirler. Evet, nar, elma ve dut gibi musannâ meyveler birer kelime-i kudrettirler. Esmâ-i İlâhiyeyi ilân edip okutturuyorlar. Onların hayatlarının gayeleri bu gibi emirlerdir. Yoksa, bu meyvelerin sûretlerinin gayeleri olan yenilmek, gaye-i hayatları değildir. Ancak, gaye-i mevtleri olabilir. Yani ölümlerinin bir gayesidir. Fakat sair zevilhayat, bütün gayelerde sana müsavi olamaz. Çünkü, câmi âyine sendedir. Sen dahi, senden çok aşağı olanlardan daha aşağı olma. Mü’minin kıymetini ilân eden şu hadis-i kudsî sana kâfidir.
لاَيَسَعُنِى اَرْضِى وَلاَ سَمَاۤئِى وَلٰكِنْ يَسَعُنِى قَلْبُ عَبْدِىَ الْمُؤْمِنِ 1
Ve hem yine bu beyte nazar et.
مَنْ نَكُنْجَمْ دَرْ سَمٰوَاتُ زَمِين - اَزْ عَجَبْ كُنْجَمْ بِقَلْبِ مُؤْمِنِينَ 2
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ben göklere ve yere sığmam, fakat mü’min kulumun kalbine sığarım.” el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:165; İmam-ı Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, 3:14.
2 : Bu beyit yukarıdaki hadis-i kudsînin Farsça ifadesidir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, zayıflık
âfâkî : dış dünyaya ait
âlem-i kebîr : büyük âlem, kâinat
âsâr-ı esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimlerinin eserleri, varlıklardaki izleri, yansımaları
âyine : ayna
beyit : iki mısradan oluşan manzume
câmi : kapsamlı, büyük, geniş
hadîs-i kudsî : Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Cenâb-ı Haktan “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur” diyerek rivayet ettiği (naklettiği) Kur’ân-ı Kerîm dışındaki sözler
kâfi : yeterli
mü’min : iman eden, Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
müsavi : eşit
nazar et : göz at, bak
sair : diğer
zevilhayat : hayat sahipleri, canlılar
acz : âcizlik, zayıflık
âfâkî : dış dünyaya ait
âlem-i kebîr : büyük âlem, kâinat
âsâr-ı esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimlerinin eserleri, varlıklardaki izleri, yansımaları
âyine : ayna
defain : defineler, örtülü hazineler
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
derecat : dereceler
enmuzec : örnek, model
esmâ-i İlâhiye : İlâhî isimler; Cenâb-ı Hakkın isimleri
esmâü’l-Hüsnâ : Cenâb-ı Hakkın güzel isimleri
fakr : fakirlik, ihtiyaç hâli
fehim : anlayış, kavrayış
fehmetmek : anlamak
fezleke : netice, özet
fihriste : liste, içindekiler
garaib : hayret verici şeyler
gayât : gayeler, amaçlar
gaye-i hayat : hayatın gayesi
gaye-i mevtleri : ölümlerinin gayesi
gayr-ı mütenâhi : sınırsız, sonsuz
gınâ : zenginlik
hakikat-i hayat : hayatın hakikati, gerçeği
hiç ender hiç : hiç içinde hiç
huzûzat-ı nefsaniye : nefsin hoşlandığı şeyler, zevkler ve hazlar
insaf : akıl ve vicdana dayanan adalet
kâinat : bütün yaratılmışlar, evren
kelime-i kudret : kudret kelimesi; kudret kalemiyle yazılmış varlık
kelime-i mektube : yazılmış kelime
kemâl : mükemmellik
kitab-ı kebîr : büyük kitap, kâinat
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
künûz-u mahfiye : gizli hazineler
mâhiyet-i hayat : hayatının mahiyeti, asıl yapısı, içyüzü
mahzen : depo
mesmua : işitilen ve duyulan
mikyas : ölçü
mizan : ölçü, terazi, tartı
muhabbet : sevgi
musannâ : san’atla yapılmış
müteveccih olma : yönelik olma
nebâtat : bitkiler
saadet : mutluluk
sair : diğer
sarf etmek : harcamak
sıfât-ı İlâhiye : Allah’ın sıfatları, mukaddes özellikleri, nitelikleri
sûret : biçim, görünüş
şerik : ortak
şevk : şiddetli arzu ve istek
şuûn : Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler
şuur : bilinç, anlayış
tecellî-i ehadiyet : Allah’ın birliğinin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellisi, yansıması
temessül etmek : yansımak, görünmek
zevilhayat : hayat sahipleri, canlılar
âyine : ayna
defain : defineler, örtülü hazineler
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
derecat : dereceler
enmuzec : örnek, model
esmâ-i İlâhiye : İlâhî isimler; Cenâb-ı Hakkın isimleri
esmâü’l-Hüsnâ : Cenâb-ı Hakkın güzel isimleri
fakr : fakirlik, ihtiyaç hâli
fehim : anlayış, kavrayış
fehmetmek : anlamak
fezleke : netice, özet
fihriste : liste, içindekiler
garaib : hayret verici şeyler
gayât : gayeler, amaçlar
gaye-i hayat : hayatın gayesi
gaye-i mevtleri : ölümlerinin gayesi
gayr-ı mütenâhi : sınırsız, sonsuz
gınâ : zenginlik
hakikat-i hayat : hayatın hakikati, gerçeği
hiç ender hiç : hiç içinde hiç
huzûzat-ı nefsaniye : nefsin hoşlandığı şeyler, zevkler ve hazlar
insaf : akıl ve vicdana dayanan adalet
kâinat : bütün yaratılmışlar, evren
kelime-i kudret : kudret kelimesi; kudret kalemiyle yazılmış varlık
kelime-i mektube : yazılmış kelime
kemâl : mükemmellik
kitab-ı kebîr : büyük kitap, kâinat
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
künûz-u mahfiye : gizli hazineler
mâhiyet-i hayat : hayatının mahiyeti, asıl yapısı, içyüzü
mahzen : depo
mesmua : işitilen ve duyulan
mikyas : ölçü
mizan : ölçü, terazi, tartı
muhabbet : sevgi
musannâ : san’atla yapılmış
müteveccih olma : yönelik olma
nebâtat : bitkiler
saadet : mutluluk
sair : diğer
sarf etmek : harcamak
sıfât-ı İlâhiye : Allah’ın sıfatları, mukaddes özellikleri, nitelikleri
sûret : biçim, görünüş
şerik : ortak
şevk : şiddetli arzu ve istek
şuûn : Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler
şuur : bilinç, anlayış
tecellî-i ehadiyet : Allah’ın birliğinin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellisi, yansıması
temessül etmek : yansımak, görünmek
zevilhayat : hayat sahipleri, canlılar
Yükleniyor...