Metindeki Lügatları
Bu Risaleye Ait Soru Cevaplar
Lügat Listesi
Lügatler :
aleyhissalâtü vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Âmenna ve saddaknâ : “İnandık ve tasdik ettik”
âsâr-ı meşhude : görünen eserler
âyet-i kübrâ : büyük delil
acz-i mutlak : sınırsız âcizlik, güçsüzlük
acz-i zâtî : varlığın öz niteliği olan âcizlik (ateşin öz niteliği olan sıcaklık gibi)
âlî : yüce, yüksek
adem : hiçlik, yokluk
âlî : yüce, yüksek
asır : yüzyıl
bâkî : ölümsüz, devamlı, kalıcı
beka : devamlılık ve kalıcılık
burhan-ı ehadiyet : Allah’ın her bir varlıkta görünen birlik delili
burhan-ı vâhidiyet : Allah’ın bütün varlıkları kaplayan birlik delili
celâlli : insanları dehşete düşüren özelliklere sahip olan
cemâlli : güzellik sahibi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cilve : görüntü, yansıma, akis
dâimî : devamlı, sürekli
devir : çağ
ehadiyet : Allah’ın birliği ve İlâhî isimlerin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
esbab : sebepler
esbab-ı zahirî : görünürdeki sebepler
eşya : şeyler, varlıklar
ezeliyet : başlangıcı olmayan sonsuzluk
fena : geçicilik, ölümlülük
fevkalâde : olağanüstü
gurub : güneşin batışı; yok olma, ortadan kaybolma
imtinâ : imkânsızlık
in’idam : yok olma
isnad edilmek : dayandırılmak
istimrar : devamlılık
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kat’iyen : kesinlikle
katarat : damlalar
lem’a : parıltı
masnûât-ı cemile : san’at eseri olan güzel varlıklar
mebzuliyet : bolluk, çokluk
memat : ölüm
mevcudat-ı seyyâle : su gibi akıp giden varlıklar; ard arda dünyaya gelip giden varlıklar
mevt : ölüm
misâlî : aynalarda yansıyan; yansıma şeklindeki
müstemirrü’t-tecellî : yansıması devamlı, kesintisiz
müteceddid : sürekli yenilenen, tazelenen
nehr-i câri : suyu devamlı akan nehir
nev’i : tür, cins
sermediyet : kesintisi olmayan devamlılık, süreklilik
sikke-i vahdet : Allah’ın birliğini gösteren mühür
suhulet peyda etmek : kolaylık kazanmak
suubet peydâ etmek : zorluk kazanmak, zorlaşmak
suubet : zorluk, güçlük
şeffafat : şeffaf ve saydam şeyler
şehadet etmek : şahitlik yapmak
teceddüd etme : yenilenme
tecellî-i ziya : ışığın yansıması
uful : sönüp gözden kaybolmak (güneşin sönüp kaybolması gibi)
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
velhasıl : kısacası
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık, var oluş
zeval : geçip gitme, sona erme
zira : çünkü
zuhur : görünme, ortaya çıkma
beka : devamlılık ve kalıcılık
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
cemâl-i mücerred : cismânî olmayan, yalın, soyut güzellik
cemile : çok güzel
Cemîl-i Mutlak : sınırsız güzellik sahibi olan Allah
cüz : parça, bölüm
dâimü’t-tecellî : tecellîsi daimî, sürekli olan
deruhte etmek : yerine getirmek, bir görevi üstlenmek
ecza : parçalar, bölümler
elsine : lisânlar, diller
esbab-ı süfliye : aşağı sebepler; yani müsebbebin yanında olan ve onunla beraber görünen sebepler (su ile bitkiler gibi; su sebeptir, onunla bitkilerin yeşermesi ise müsebbebdir.)
esmâ : isimler
evsâf-ı kemâliye ve cemâliye ve celâliye : Cenâb-ı Allah’ın sınırsız mükemmel, güzel ve haşmetli olan sıfatları
fehmetmek : anlamak
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Zülcelâl : herşeyi yaratan sonsuz büyüklük ve azamet sahibi Allah
hâtem : mühür
icmalen : kısaca, özetle
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
Katre : “damla” anlamına gelen ve Mesnevî-i Nuriye adlı eserde yer alan bir risale, bir bölüm
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i zâtî : Allah’ın zâtî mükemmelliği, Zâtına ait sonsuz mükemmellik
kudsiyye : kutsal, kusursuz ve yüce
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet, mu’cize ve faydalar bulunan Kur’ân
lem’a : parıltı
lisânla : dille
mevcudat : varlıklar
mevcudat-ı lâtife : şirin varlıklar
müracaat etmek : başvurmak
müsebbabat : sebeplerin sonuçları olan şeyler; sebeplerle yaratılan varlıklar
müteakip : birbiri ardından gelen
mütebeddil : değişken
müteceddid : yenilenen, tazelenen
müteharrik : hareketli, hareket hâlinde olan
mütehavvil : değişken, sürekli değişen
nam : ad, isim
nizam-ı umumî : varlıkları kaplayan nizam, genel düzen
noksaniyetsiz : noksansız, eksiksiz
Risale-i Arabî : Arapça risale, kitap
sermedî : devamlı, sürekliliği kesilmeyen
seyyarat : gezegenler
sikke : damga (madenî paralara vurulan damga)
şehadet etmek : şahitlik yapmak, tanıklık etmek
şumus : güneşler
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vahdet : birlik, teklik
vezaif : vazifeler, görevler
vücub : varlığının zorunlu olması
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık
Zât-ı Ehad ve Samed : birliği her bir varlıkta kendisini gösteren ve herşey Kendisine muhtaç olduğu hâlde Kendisi hiçbirşeye muhtaç olmayan Zât, Allah
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük ve azamet sahibi olan Zât, Allah
zerrat : zerreler, atomlar
zeval bulan : geçip giden, yok olan
bedahaten : çok açık bir şekilde
bihakkılyakîn : tecrübeyle kesinleşmiş olan bir şüphesizlikle
bilbedahe : ap açık bir şekilde
bilmüşahede : görüldüğü gibi, şahit olunduğu gibi
bilyakîn : şüphesiz, tereddütsüz şekilde
bizzarure : kaçınılmaz şekilde, zorunlu olarak
burhan-ı nâtık : konuşan sarsılmaz delil; her hâliyle ve konuşmalarıyla Allah’ın varlığına delil olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ef’âl : fiiler, işler
esmâ : isimler
fâil : fiili yapan
fütursuz : eksiksiz, noksansız
hadsen : sezgiyle; hemen sonucu kavramak şeklinde
Hâtemü’l-Enbiyâ : peygamberlerin en sonuncusu, Hz. Muhammed (a.s.m.)
kasr : saray
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i ef’âl : fiillerin mükemmelliği
kemâl-i esmâ : isimlerin mükemmelliği
kemâl-i sıfât : vasıf ve özelliklerdeki mükemmellik
kemâl-i şuûn : şe’nlerin mükemmelliği; yani, yaratıcılık, rızık vericilik gibi Cenâb-ı Hakkın Zâtında bulunan sayısız kutsal özelliklerin mükemmelliği
kemâl-i zâtı : zâtının mükemmelliği
kitab-ı kâinat : kâinat kitabı
kitab-ı kebîr : büyük kitap, kâinat
Kur’ân-ı Azimüşşan : şanı çok yüce olan Kur’ân
küllî : geniş, kapsamlı
lem’a : parıltı
Mevsûf : sıfatın sahibi, sıfatla nitelenmiş olan, Allah
muarrif : tanıtıcı, tarif edici
müessir : tesir sahibi; eseri yapan ve var eden
mükemmeliyet : kusursuzluk, noksansızlık
müsemmâ : bir isimle anılan, isimlendirilen
nakkaş : herşeyi san’atlı bir şekilde nakış nakış işleyen Allah
nebze : az miktar
nukuş : nakışlar, işlemeler
reşha : sızıntı, damla
sıfât : nitelikler, özellikler
şe’n : sıfatların mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden zâta ait özellikler (meselâ, insan ruhuna konulmuş olan konuşma, yazma, marangozluk gibi istidatlar)
şehadet : şahitlik, tanıklık
şuûn : şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikleri
şuûn-u zâtiye : zâtî şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikler
tazammun etme : içine alma
tezyinat : süslemeler
zarureten : zorunlu olarak
Zîşuûn : şe’nlerin sahibi; yaratıcılık, rızık vericilik gibi sayısız zâtî özelliklerin sahibi
Âmenna ve saddaknâ : “İnandık ve tasdik ettik”
âsâr-ı meşhude : görünen eserler
âyet-i kübrâ : büyük delil
acz-i mutlak : sınırsız âcizlik, güçsüzlük
acz-i zâtî : varlığın öz niteliği olan âcizlik (ateşin öz niteliği olan sıcaklık gibi)
âlî : yüce, yüksek
adem : hiçlik, yokluk
âlî : yüce, yüksek
asır : yüzyıl
bâkî : ölümsüz, devamlı, kalıcı
beka : devamlılık ve kalıcılık
burhan-ı ehadiyet : Allah’ın her bir varlıkta görünen birlik delili
burhan-ı vâhidiyet : Allah’ın bütün varlıkları kaplayan birlik delili
celâlli : insanları dehşete düşüren özelliklere sahip olan
cemâlli : güzellik sahibi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cilve : görüntü, yansıma, akis
dâimî : devamlı, sürekli
devir : çağ
ehadiyet : Allah’ın birliği ve İlâhî isimlerin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
esbab : sebepler
esbab-ı zahirî : görünürdeki sebepler
eşya : şeyler, varlıklar
ezeliyet : başlangıcı olmayan sonsuzluk
fena : geçicilik, ölümlülük
fevkalâde : olağanüstü
gurub : güneşin batışı; yok olma, ortadan kaybolma
imtinâ : imkânsızlık
in’idam : yok olma
isnad edilmek : dayandırılmak
istimrar : devamlılık
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kat’iyen : kesinlikle
katarat : damlalar
lem’a : parıltı
masnûât-ı cemile : san’at eseri olan güzel varlıklar
mebzuliyet : bolluk, çokluk
memat : ölüm
mevcudat-ı seyyâle : su gibi akıp giden varlıklar; ard arda dünyaya gelip giden varlıklar
mevt : ölüm
misâlî : aynalarda yansıyan; yansıma şeklindeki
müstemirrü’t-tecellî : yansıması devamlı, kesintisiz
müteceddid : sürekli yenilenen, tazelenen
nehr-i câri : suyu devamlı akan nehir
nev’i : tür, cins
sermediyet : kesintisi olmayan devamlılık, süreklilik
sikke-i vahdet : Allah’ın birliğini gösteren mühür
suhulet peyda etmek : kolaylık kazanmak
suubet peydâ etmek : zorluk kazanmak, zorlaşmak
suubet : zorluk, güçlük
şeffafat : şeffaf ve saydam şeyler
şehadet etmek : şahitlik yapmak
teceddüd etme : yenilenme
tecellî-i ziya : ışığın yansıması
uful : sönüp gözden kaybolmak (güneşin sönüp kaybolması gibi)
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
velhasıl : kısacası
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık, var oluş
zeval : geçip gitme, sona erme
zira : çünkü
zuhur : görünme, ortaya çıkma
beka : devamlılık ve kalıcılık
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
cemâl-i mücerred : cismânî olmayan, yalın, soyut güzellik
cemile : çok güzel
Cemîl-i Mutlak : sınırsız güzellik sahibi olan Allah
cüz : parça, bölüm
dâimü’t-tecellî : tecellîsi daimî, sürekli olan
deruhte etmek : yerine getirmek, bir görevi üstlenmek
ecza : parçalar, bölümler
elsine : lisânlar, diller
esbab-ı süfliye : aşağı sebepler; yani müsebbebin yanında olan ve onunla beraber görünen sebepler (su ile bitkiler gibi; su sebeptir, onunla bitkilerin yeşermesi ise müsebbebdir.)
esmâ : isimler
evsâf-ı kemâliye ve cemâliye ve celâliye : Cenâb-ı Allah’ın sınırsız mükemmel, güzel ve haşmetli olan sıfatları
fehmetmek : anlamak
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Zülcelâl : herşeyi yaratan sonsuz büyüklük ve azamet sahibi Allah
hâtem : mühür
icmalen : kısaca, özetle
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
Katre : “damla” anlamına gelen ve Mesnevî-i Nuriye adlı eserde yer alan bir risale, bir bölüm
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i zâtî : Allah’ın zâtî mükemmelliği, Zâtına ait sonsuz mükemmellik
kudsiyye : kutsal, kusursuz ve yüce
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet, mu’cize ve faydalar bulunan Kur’ân
lem’a : parıltı
lisânla : dille
mevcudat : varlıklar
mevcudat-ı lâtife : şirin varlıklar
müracaat etmek : başvurmak
müsebbabat : sebeplerin sonuçları olan şeyler; sebeplerle yaratılan varlıklar
müteakip : birbiri ardından gelen
mütebeddil : değişken
müteceddid : yenilenen, tazelenen
müteharrik : hareketli, hareket hâlinde olan
mütehavvil : değişken, sürekli değişen
nam : ad, isim
nizam-ı umumî : varlıkları kaplayan nizam, genel düzen
noksaniyetsiz : noksansız, eksiksiz
Risale-i Arabî : Arapça risale, kitap
sermedî : devamlı, sürekliliği kesilmeyen
seyyarat : gezegenler
sikke : damga (madenî paralara vurulan damga)
şehadet etmek : şahitlik yapmak, tanıklık etmek
şumus : güneşler
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vahdet : birlik, teklik
vezaif : vazifeler, görevler
vücub : varlığının zorunlu olması
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık
Zât-ı Ehad ve Samed : birliği her bir varlıkta kendisini gösteren ve herşey Kendisine muhtaç olduğu hâlde Kendisi hiçbirşeye muhtaç olmayan Zât, Allah
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük ve azamet sahibi olan Zât, Allah
zerrat : zerreler, atomlar
zeval bulan : geçip giden, yok olan
bedahaten : çok açık bir şekilde
bihakkılyakîn : tecrübeyle kesinleşmiş olan bir şüphesizlikle
bilbedahe : ap açık bir şekilde
bilmüşahede : görüldüğü gibi, şahit olunduğu gibi
bilyakîn : şüphesiz, tereddütsüz şekilde
bizzarure : kaçınılmaz şekilde, zorunlu olarak
burhan-ı nâtık : konuşan sarsılmaz delil; her hâliyle ve konuşmalarıyla Allah’ın varlığına delil olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ef’âl : fiiler, işler
esmâ : isimler
fâil : fiili yapan
fütursuz : eksiksiz, noksansız
hadsen : sezgiyle; hemen sonucu kavramak şeklinde
Hâtemü’l-Enbiyâ : peygamberlerin en sonuncusu, Hz. Muhammed (a.s.m.)
kasr : saray
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i ef’âl : fiillerin mükemmelliği
kemâl-i esmâ : isimlerin mükemmelliği
kemâl-i sıfât : vasıf ve özelliklerdeki mükemmellik
kemâl-i şuûn : şe’nlerin mükemmelliği; yani, yaratıcılık, rızık vericilik gibi Cenâb-ı Hakkın Zâtında bulunan sayısız kutsal özelliklerin mükemmelliği
kemâl-i zâtı : zâtının mükemmelliği
kitab-ı kâinat : kâinat kitabı
kitab-ı kebîr : büyük kitap, kâinat
Kur’ân-ı Azimüşşan : şanı çok yüce olan Kur’ân
küllî : geniş, kapsamlı
lem’a : parıltı
Mevsûf : sıfatın sahibi, sıfatla nitelenmiş olan, Allah
muarrif : tanıtıcı, tarif edici
müessir : tesir sahibi; eseri yapan ve var eden
mükemmeliyet : kusursuzluk, noksansızlık
müsemmâ : bir isimle anılan, isimlendirilen
nakkaş : herşeyi san’atlı bir şekilde nakış nakış işleyen Allah
nebze : az miktar
nukuş : nakışlar, işlemeler
reşha : sızıntı, damla
sıfât : nitelikler, özellikler
şe’n : sıfatların mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden zâta ait özellikler (meselâ, insan ruhuna konulmuş olan konuşma, yazma, marangozluk gibi istidatlar)
şehadet : şahitlik, tanıklık
şuûn : şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikleri
şuûn-u zâtiye : zâtî şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikler
tazammun etme : içine alma
tezyinat : süslemeler
zarureten : zorunlu olarak
Zîşuûn : şe’nlerin sahibi; yaratıcılık, rızık vericilik gibi sayısız zâtî özelliklerin sahibi
ON ÜÇÜNCÜ LEM’A
Evet, herşey, zerrattan ta seyyarata, ta şumusa kadar, acz-i zâtîsiyle, Hâlıkın vücub-u vücuduna şehadet ettiği gibi; o acz-i mutlakla beraber nizam-ı umumîde hayret verici vezaifi deruhte etmeleri, o Vacibü’l-Vücudun vahdetine şehadet eder.
Hem bununla beraber, kâinatın bütün eczaları, her bir cüz elli beş lisânla Zât-ı Ehad ve Samede şehadet eder. Kur’ân-ı Hakîmden fehmettiğim o elsineleri icmalen Katre namında bir Risale-i Arabîde beyan etmişim. İstersen ona müracaat et.
Meselâ, nasıl ki kusursuz bir kasrın mükemmel nukuş ve tezyinatı, arkalarındaki ef’âlin mükemmeliyetini gösterir. O ef’âlin mükemmeliyeti, fâilin esmâsının mükemmeliyetini gösterir. Esmânın mükemmeliyeti, sıfâtın mükemmeliyetini gösterir. Sıfâtın mükemmeliyeti, müsemmânın şuûn-u zâtiyesinin mükemmeliyetini gösterir. Şuûnun mükemmeliyeti, o nakkaşın zâtının mükemmeliyetini gösterir.
Aynen öyle de, şu kusursuz, fütursuz âsâr-ı meşhudedeki kemâl, bilmüşahede Müessirin kemâl-i ef’âline delâlet eder. Kemâl-i ef’âl ise, bilbedahe fâilin kemâl-i esmâsına; kemâl-i esmâ ise, bizzarure müsemmânın, kemâl-i sıfâtına; kemâl-i sıfât ise, bilyakîn Mevsufun kemâl-i şuûnuna; kemâl-i şuûn ise, bihakkılyakîn Zîşuûnun kemâl-i zâtına delâlet eder. Âmenna ve saddaknâ.
Evet, herşey, zerrattan ta seyyarata, ta şumusa kadar, acz-i zâtîsiyle, Hâlıkın vücub-u vücuduna şehadet ettiği gibi; o acz-i mutlakla beraber nizam-ı umumîde hayret verici vezaifi deruhte etmeleri, o Vacibü’l-Vücudun vahdetine şehadet eder.
Hem bununla beraber, kâinatın bütün eczaları, her bir cüz elli beş lisânla Zât-ı Ehad ve Samede şehadet eder. Kur’ân-ı Hakîmden fehmettiğim o elsineleri icmalen Katre namında bir Risale-i Arabîde beyan etmişim. İstersen ona müracaat et.
Meselâ, nasıl ki kusursuz bir kasrın mükemmel nukuş ve tezyinatı, arkalarındaki ef’âlin mükemmeliyetini gösterir. O ef’âlin mükemmeliyeti, fâilin esmâsının mükemmeliyetini gösterir. Esmânın mükemmeliyeti, sıfâtın mükemmeliyetini gösterir. Sıfâtın mükemmeliyeti, müsemmânın şuûn-u zâtiyesinin mükemmeliyetini gösterir. Şuûnun mükemmeliyeti, o nakkaşın zâtının mükemmeliyetini gösterir.
Aynen öyle de, şu kusursuz, fütursuz âsâr-ı meşhudedeki kemâl, bilmüşahede Müessirin kemâl-i ef’âline delâlet eder. Kemâl-i ef’âl ise, bilbedahe fâilin kemâl-i esmâsına; kemâl-i esmâ ise, bizzarure müsemmânın, kemâl-i sıfâtına; kemâl-i sıfât ise, bilyakîn Mevsufun kemâl-i şuûnuna; kemâl-i şuûn ise, bihakkılyakîn Zîşuûnun kemâl-i zâtına delâlet eder. Âmenna ve saddaknâ.
Lügatler :
aleyhissalâtü vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Âmenna ve saddaknâ : “İnandık ve tasdik ettik”
âsâr-ı meşhude : görünen eserler
âyet-i kübrâ : büyük delil
acz-i mutlak : sınırsız âcizlik, güçsüzlük
acz-i zâtî : varlığın öz niteliği olan âcizlik (ateşin öz niteliği olan sıcaklık gibi)
âlî : yüce, yüksek
adem : hiçlik, yokluk
âlî : yüce, yüksek
asır : yüzyıl
bâkî : ölümsüz, devamlı, kalıcı
beka : devamlılık ve kalıcılık
burhan-ı ehadiyet : Allah’ın her bir varlıkta görünen birlik delili
burhan-ı vâhidiyet : Allah’ın bütün varlıkları kaplayan birlik delili
celâlli : insanları dehşete düşüren özelliklere sahip olan
cemâlli : güzellik sahibi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cilve : görüntü, yansıma, akis
dâimî : devamlı, sürekli
devir : çağ
ehadiyet : Allah’ın birliği ve İlâhî isimlerin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
esbab : sebepler
esbab-ı zahirî : görünürdeki sebepler
eşya : şeyler, varlıklar
ezeliyet : başlangıcı olmayan sonsuzluk
fena : geçicilik, ölümlülük
fevkalâde : olağanüstü
gurub : güneşin batışı; yok olma, ortadan kaybolma
imtinâ : imkânsızlık
in’idam : yok olma
isnad edilmek : dayandırılmak
istimrar : devamlılık
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kat’iyen : kesinlikle
katarat : damlalar
lem’a : parıltı
masnûât-ı cemile : san’at eseri olan güzel varlıklar
mebzuliyet : bolluk, çokluk
memat : ölüm
mevcudat-ı seyyâle : su gibi akıp giden varlıklar; ard arda dünyaya gelip giden varlıklar
mevt : ölüm
misâlî : aynalarda yansıyan; yansıma şeklindeki
müstemirrü’t-tecellî : yansıması devamlı, kesintisiz
müteceddid : sürekli yenilenen, tazelenen
nehr-i câri : suyu devamlı akan nehir
nev’i : tür, cins
sermediyet : kesintisi olmayan devamlılık, süreklilik
sikke-i vahdet : Allah’ın birliğini gösteren mühür
suhulet peyda etmek : kolaylık kazanmak
suubet peydâ etmek : zorluk kazanmak, zorlaşmak
suubet : zorluk, güçlük
şeffafat : şeffaf ve saydam şeyler
şehadet etmek : şahitlik yapmak
teceddüd etme : yenilenme
tecellî-i ziya : ışığın yansıması
uful : sönüp gözden kaybolmak (güneşin sönüp kaybolması gibi)
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
velhasıl : kısacası
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık, var oluş
zeval : geçip gitme, sona erme
zira : çünkü
zuhur : görünme, ortaya çıkma
beka : devamlılık ve kalıcılık
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
cemâl-i mücerred : cismânî olmayan, yalın, soyut güzellik
cemile : çok güzel
Cemîl-i Mutlak : sınırsız güzellik sahibi olan Allah
cüz : parça, bölüm
dâimü’t-tecellî : tecellîsi daimî, sürekli olan
deruhte etmek : yerine getirmek, bir görevi üstlenmek
ecza : parçalar, bölümler
elsine : lisânlar, diller
esbab-ı süfliye : aşağı sebepler; yani müsebbebin yanında olan ve onunla beraber görünen sebepler (su ile bitkiler gibi; su sebeptir, onunla bitkilerin yeşermesi ise müsebbebdir.)
esmâ : isimler
evsâf-ı kemâliye ve cemâliye ve celâliye : Cenâb-ı Allah’ın sınırsız mükemmel, güzel ve haşmetli olan sıfatları
fehmetmek : anlamak
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Zülcelâl : herşeyi yaratan sonsuz büyüklük ve azamet sahibi Allah
hâtem : mühür
icmalen : kısaca, özetle
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
Katre : “damla” anlamına gelen ve Mesnevî-i Nuriye adlı eserde yer alan bir risale, bir bölüm
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i zâtî : Allah’ın zâtî mükemmelliği, Zâtına ait sonsuz mükemmellik
kudsiyye : kutsal, kusursuz ve yüce
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet, mu’cize ve faydalar bulunan Kur’ân
lem’a : parıltı
lisânla : dille
mevcudat : varlıklar
mevcudat-ı lâtife : şirin varlıklar
müracaat etmek : başvurmak
müsebbabat : sebeplerin sonuçları olan şeyler; sebeplerle yaratılan varlıklar
müteakip : birbiri ardından gelen
mütebeddil : değişken
müteceddid : yenilenen, tazelenen
müteharrik : hareketli, hareket hâlinde olan
mütehavvil : değişken, sürekli değişen
nam : ad, isim
nizam-ı umumî : varlıkları kaplayan nizam, genel düzen
noksaniyetsiz : noksansız, eksiksiz
Risale-i Arabî : Arapça risale, kitap
sermedî : devamlı, sürekliliği kesilmeyen
seyyarat : gezegenler
sikke : damga (madenî paralara vurulan damga)
şehadet etmek : şahitlik yapmak, tanıklık etmek
şumus : güneşler
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vahdet : birlik, teklik
vezaif : vazifeler, görevler
vücub : varlığının zorunlu olması
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık
Zât-ı Ehad ve Samed : birliği her bir varlıkta kendisini gösteren ve herşey Kendisine muhtaç olduğu hâlde Kendisi hiçbirşeye muhtaç olmayan Zât, Allah
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük ve azamet sahibi olan Zât, Allah
zerrat : zerreler, atomlar
zeval bulan : geçip giden, yok olan
bedahaten : çok açık bir şekilde
bihakkılyakîn : tecrübeyle kesinleşmiş olan bir şüphesizlikle
bilbedahe : ap açık bir şekilde
bilmüşahede : görüldüğü gibi, şahit olunduğu gibi
bilyakîn : şüphesiz, tereddütsüz şekilde
bizzarure : kaçınılmaz şekilde, zorunlu olarak
burhan-ı nâtık : konuşan sarsılmaz delil; her hâliyle ve konuşmalarıyla Allah’ın varlığına delil olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ef’âl : fiiler, işler
esmâ : isimler
fâil : fiili yapan
fütursuz : eksiksiz, noksansız
hadsen : sezgiyle; hemen sonucu kavramak şeklinde
Hâtemü’l-Enbiyâ : peygamberlerin en sonuncusu, Hz. Muhammed (a.s.m.)
kasr : saray
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i ef’âl : fiillerin mükemmelliği
kemâl-i esmâ : isimlerin mükemmelliği
kemâl-i sıfât : vasıf ve özelliklerdeki mükemmellik
kemâl-i şuûn : şe’nlerin mükemmelliği; yani, yaratıcılık, rızık vericilik gibi Cenâb-ı Hakkın Zâtında bulunan sayısız kutsal özelliklerin mükemmelliği
kemâl-i zâtı : zâtının mükemmelliği
kitab-ı kâinat : kâinat kitabı
kitab-ı kebîr : büyük kitap, kâinat
Kur’ân-ı Azimüşşan : şanı çok yüce olan Kur’ân
küllî : geniş, kapsamlı
lem’a : parıltı
Mevsûf : sıfatın sahibi, sıfatla nitelenmiş olan, Allah
muarrif : tanıtıcı, tarif edici
müessir : tesir sahibi; eseri yapan ve var eden
mükemmeliyet : kusursuzluk, noksansızlık
müsemmâ : bir isimle anılan, isimlendirilen
nakkaş : herşeyi san’atlı bir şekilde nakış nakış işleyen Allah
nebze : az miktar
nukuş : nakışlar, işlemeler
reşha : sızıntı, damla
sıfât : nitelikler, özellikler
şe’n : sıfatların mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden zâta ait özellikler (meselâ, insan ruhuna konulmuş olan konuşma, yazma, marangozluk gibi istidatlar)
şehadet : şahitlik, tanıklık
şuûn : şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikleri
şuûn-u zâtiye : zâtî şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikler
tazammun etme : içine alma
tezyinat : süslemeler
zarureten : zorunlu olarak
Zîşuûn : şe’nlerin sahibi; yaratıcılık, rızık vericilik gibi sayısız zâtî özelliklerin sahibi
Âmenna ve saddaknâ : “İnandık ve tasdik ettik”
âsâr-ı meşhude : görünen eserler
âyet-i kübrâ : büyük delil
acz-i mutlak : sınırsız âcizlik, güçsüzlük
acz-i zâtî : varlığın öz niteliği olan âcizlik (ateşin öz niteliği olan sıcaklık gibi)
âlî : yüce, yüksek
adem : hiçlik, yokluk
âlî : yüce, yüksek
asır : yüzyıl
bâkî : ölümsüz, devamlı, kalıcı
beka : devamlılık ve kalıcılık
burhan-ı ehadiyet : Allah’ın her bir varlıkta görünen birlik delili
burhan-ı vâhidiyet : Allah’ın bütün varlıkları kaplayan birlik delili
celâlli : insanları dehşete düşüren özelliklere sahip olan
cemâlli : güzellik sahibi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cilve : görüntü, yansıma, akis
dâimî : devamlı, sürekli
devir : çağ
ehadiyet : Allah’ın birliği ve İlâhî isimlerin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
esbab : sebepler
esbab-ı zahirî : görünürdeki sebepler
eşya : şeyler, varlıklar
ezeliyet : başlangıcı olmayan sonsuzluk
fena : geçicilik, ölümlülük
fevkalâde : olağanüstü
gurub : güneşin batışı; yok olma, ortadan kaybolma
imtinâ : imkânsızlık
in’idam : yok olma
isnad edilmek : dayandırılmak
istimrar : devamlılık
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kat’iyen : kesinlikle
katarat : damlalar
lem’a : parıltı
masnûât-ı cemile : san’at eseri olan güzel varlıklar
mebzuliyet : bolluk, çokluk
memat : ölüm
mevcudat-ı seyyâle : su gibi akıp giden varlıklar; ard arda dünyaya gelip giden varlıklar
mevt : ölüm
misâlî : aynalarda yansıyan; yansıma şeklindeki
müstemirrü’t-tecellî : yansıması devamlı, kesintisiz
müteceddid : sürekli yenilenen, tazelenen
nehr-i câri : suyu devamlı akan nehir
nev’i : tür, cins
sermediyet : kesintisi olmayan devamlılık, süreklilik
sikke-i vahdet : Allah’ın birliğini gösteren mühür
suhulet peyda etmek : kolaylık kazanmak
suubet peydâ etmek : zorluk kazanmak, zorlaşmak
suubet : zorluk, güçlük
şeffafat : şeffaf ve saydam şeyler
şehadet etmek : şahitlik yapmak
teceddüd etme : yenilenme
tecellî-i ziya : ışığın yansıması
uful : sönüp gözden kaybolmak (güneşin sönüp kaybolması gibi)
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
velhasıl : kısacası
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık, var oluş
zeval : geçip gitme, sona erme
zira : çünkü
zuhur : görünme, ortaya çıkma
beka : devamlılık ve kalıcılık
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
cemâl-i mücerred : cismânî olmayan, yalın, soyut güzellik
cemile : çok güzel
Cemîl-i Mutlak : sınırsız güzellik sahibi olan Allah
cüz : parça, bölüm
dâimü’t-tecellî : tecellîsi daimî, sürekli olan
deruhte etmek : yerine getirmek, bir görevi üstlenmek
ecza : parçalar, bölümler
elsine : lisânlar, diller
esbab-ı süfliye : aşağı sebepler; yani müsebbebin yanında olan ve onunla beraber görünen sebepler (su ile bitkiler gibi; su sebeptir, onunla bitkilerin yeşermesi ise müsebbebdir.)
esmâ : isimler
evsâf-ı kemâliye ve cemâliye ve celâliye : Cenâb-ı Allah’ın sınırsız mükemmel, güzel ve haşmetli olan sıfatları
fehmetmek : anlamak
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Zülcelâl : herşeyi yaratan sonsuz büyüklük ve azamet sahibi Allah
hâtem : mühür
icmalen : kısaca, özetle
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
Katre : “damla” anlamına gelen ve Mesnevî-i Nuriye adlı eserde yer alan bir risale, bir bölüm
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i zâtî : Allah’ın zâtî mükemmelliği, Zâtına ait sonsuz mükemmellik
kudsiyye : kutsal, kusursuz ve yüce
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet, mu’cize ve faydalar bulunan Kur’ân
lem’a : parıltı
lisânla : dille
mevcudat : varlıklar
mevcudat-ı lâtife : şirin varlıklar
müracaat etmek : başvurmak
müsebbabat : sebeplerin sonuçları olan şeyler; sebeplerle yaratılan varlıklar
müteakip : birbiri ardından gelen
mütebeddil : değişken
müteceddid : yenilenen, tazelenen
müteharrik : hareketli, hareket hâlinde olan
mütehavvil : değişken, sürekli değişen
nam : ad, isim
nizam-ı umumî : varlıkları kaplayan nizam, genel düzen
noksaniyetsiz : noksansız, eksiksiz
Risale-i Arabî : Arapça risale, kitap
sermedî : devamlı, sürekliliği kesilmeyen
seyyarat : gezegenler
sikke : damga (madenî paralara vurulan damga)
şehadet etmek : şahitlik yapmak, tanıklık etmek
şumus : güneşler
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vahdet : birlik, teklik
vezaif : vazifeler, görevler
vücub : varlığının zorunlu olması
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : beden, varlık
Zât-ı Ehad ve Samed : birliği her bir varlıkta kendisini gösteren ve herşey Kendisine muhtaç olduğu hâlde Kendisi hiçbirşeye muhtaç olmayan Zât, Allah
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük ve azamet sahibi olan Zât, Allah
zerrat : zerreler, atomlar
zeval bulan : geçip giden, yok olan
bedahaten : çok açık bir şekilde
bihakkılyakîn : tecrübeyle kesinleşmiş olan bir şüphesizlikle
bilbedahe : ap açık bir şekilde
bilmüşahede : görüldüğü gibi, şahit olunduğu gibi
bilyakîn : şüphesiz, tereddütsüz şekilde
bizzarure : kaçınılmaz şekilde, zorunlu olarak
burhan-ı nâtık : konuşan sarsılmaz delil; her hâliyle ve konuşmalarıyla Allah’ın varlığına delil olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ef’âl : fiiler, işler
esmâ : isimler
fâil : fiili yapan
fütursuz : eksiksiz, noksansız
hadsen : sezgiyle; hemen sonucu kavramak şeklinde
Hâtemü’l-Enbiyâ : peygamberlerin en sonuncusu, Hz. Muhammed (a.s.m.)
kasr : saray
kemâl : mükemmellik, kusursuzluk
kemâl-i ef’âl : fiillerin mükemmelliği
kemâl-i esmâ : isimlerin mükemmelliği
kemâl-i sıfât : vasıf ve özelliklerdeki mükemmellik
kemâl-i şuûn : şe’nlerin mükemmelliği; yani, yaratıcılık, rızık vericilik gibi Cenâb-ı Hakkın Zâtında bulunan sayısız kutsal özelliklerin mükemmelliği
kemâl-i zâtı : zâtının mükemmelliği
kitab-ı kâinat : kâinat kitabı
kitab-ı kebîr : büyük kitap, kâinat
Kur’ân-ı Azimüşşan : şanı çok yüce olan Kur’ân
küllî : geniş, kapsamlı
lem’a : parıltı
Mevsûf : sıfatın sahibi, sıfatla nitelenmiş olan, Allah
muarrif : tanıtıcı, tarif edici
müessir : tesir sahibi; eseri yapan ve var eden
mükemmeliyet : kusursuzluk, noksansızlık
müsemmâ : bir isimle anılan, isimlendirilen
nakkaş : herşeyi san’atlı bir şekilde nakış nakış işleyen Allah
nebze : az miktar
nukuş : nakışlar, işlemeler
reşha : sızıntı, damla
sıfât : nitelikler, özellikler
şe’n : sıfatların mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden zâta ait özellikler (meselâ, insan ruhuna konulmuş olan konuşma, yazma, marangozluk gibi istidatlar)
şehadet : şahitlik, tanıklık
şuûn : şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikleri
şuûn-u zâtiye : zâtî şe’nler; zâtın kendinde olan istidat ve kabiliyetler; mimarlık, ressamlık gibi özellikler
tazammun etme : içine alma
tezyinat : süslemeler
zarureten : zorunlu olarak
Zîşuûn : şe’nlerin sahibi; yaratıcılık, rızık vericilik gibi sayısız zâtî özelliklerin sahibi