Bir insî tarafından soruldu:1 اَلْحَقُّ يَعْلُو وَلاَ يُعْلٰى عَلَيْهِHâlbuki kâfir Müslümana galebe eder.”

Elcevap:Sıfat-ı kelâmdan gelen evâmir-i teşriiyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, sıfat-ı iradeden gelen evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Evvelkide mükâfat ve mücazat galiben âhirette olur; ikincisinde ağlebi dünyada olur.

Meselâ, sabrın mükâfatı zaferdir. Ataletin mücazatı sefalettir. Sa’y ve sebatın sevabı, servet ve galebedir. Şu halde, kâfirin evamir-i tekviniyeye karşı itaati, Müslümanın evamir-i tekviniyeye karşı isyanına galebe etmiştir. Bir müslim, her bir sıfatı Müslüman olmak lâzım gelmediği gibi, bir kâfirin her bir sıfatı kâfir olmak ve küfründen neş’et etmek lâzım değildir. Veyahut galebesi ona istidraçtır, Müslümana tathîrdir.

“Şu âlemin ihtilâli nedir?”
“Sa’yin sermaye ile mücadelesidir.”

“Acaba ikisini barıştırmak çaresi yok mudur?”
“Evet, vücub-u zekât ve hurmet-i ribâ, karz-ı hasen şerâit-i sulhiyedir. Şu ribâ taşını altından çeksen, şu zâlim medeniyet kasrı çökecektir.”

“Gâvurlardaki iki cereyanları nasıl görüyorsun?”
“Şimdilik biri necis, biri encestir. Tâhir-i mutlak yalnız desatir-i İslâmiyettir.”

“Öyleyse iki cereyana da lânet!”
“Evet. Lâkin bize bulaşmış olan encesin temizliği hesabına, onun izalesine çalışan necise necis demekle onu da kendimize sıçratmak, maslahat olmasa gerektir. Meselâ, bir hınzır seni boğuyor. Bir ayı da onu boğuyor. Ayının bağrına dürtmekle kendine musallat etmek, akıldan ziyade cünundur. Zaten bir cinnet-i müstevliye dünyaya dağılmıştır.”

“Küfrün inşikakından ne görüyorsun?”
“İttihad-ı İslâm.”

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Hak daima üstün gelir; hakka galebe edilmez” Bu hakikatin Buharî, Cenâiz: 79’daki rivayeti şu şekildedir: اَ ْلاِسلاَمُ يَعْلُو وَلاَيُعْلٰى
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ağlebi : çoğunluğu
âhiret : öldükten sonra yaşanacak olan sonsuz hayat
atâlet : tembellik, hareketsizlik
cereyan : akım, hareket
cinnet-i müstevliye : istilâ eden, ortalığı kaplayan delilik
cünun : delilik
desatir-i İslâmiyet : İslâmiyetin düsturları
ences : daha pis ve çirkin olan
evâmir-i tekviniye : Cenâb-ı Hakkın varlıklar âlemini dilediği şekil ve tarz ile yaratmaya yönelik emirleri
galebe : üstün gelme
galiben : ağırlıklı olarak, çoğunlukla
gâvur : Müslüman olmayan kişi
hınzır : domuz
hurmet-i ribâ : faizin haram oluşu, dinen yasak oluşu
ihtilâl : ayaklanma, kargaşa çıkarma
inşikak : bölünme, parçalanma
istidraç : inkârcı veya günahkâr kimselere Cenâb-ı Hakkın verdiği olağanüstü özellikler
itaat : emre uyma
ittihad-ı İslâm : İslâm birliği
izale : giderme, ortadan kaldırma
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin şeylerden birini inkâr eden kimse
karz-ı hasen : güzel borç, faizsiz verilen borç
kasr : köşk, saray
küfür : inkâr, inançsızlık; Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin bir hükmü inkâr etme
maslahat : fayda
musallat etmek : sataştırmak, başa belâ etmek
mücazat : ceza
mükâfat ve mücazat : ödüllendirme ve cezalandırma
mükâfat : ödül
müslim : Müslüman
necis : pis ve çirkin
neş’et etme : doğma, meydana gelme
ribâ : faiz
sa’y : çalışma, emek
sebat : kararlılık
sefalet : perişanlık, yoksulluk
sermaye : servet, kapital
sıfat : özellik, vasıf, nitelik
sıfat-ı irade : Cenâb-ı Hakkın dilediğini dilediği şekilde yerine getirme sıfatı
şerâit-i sulhiye : barışı ve barış ortamını meydana getiren şartlar
tâhir-i mutlak : bütün yönleriyle temiz olan, temizliğine en küçük halel getirecek bir pislik olmayan
tathîr : temizleme
vücub-u zekât : zekâtın farz oluşu
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...