İşte o Esma-i Sittenin devamından tereşşüh eden ve o Esmanın lemeatı olan Risale-i Nur, ve o Risale-i Nur kendi şakirtleri ile lâakal yüzer kalemle yüz parça Risale-i Nur’un eczalarıyla ve intişar eden yirmi bin nüshasıyla lâakal yüz bin adamı huruf-u Kur’âniye lehine ve sünnet-i seniyeye ittibaa ve imanlarının takviyesine ve Hz. Ali’nin (r.a.) hiddet ettiği iki cereyana karşı tamamıyla mukavemet ettiklerinden elbette Hz. Ali’nin (r.a.) 1 يَا اَيُّهَا اْلاِخْوَانُ tabir ettiği ihvanları içinde hususî bir surette onlara bakıyor.

Evet, Hz. Ali’nin (r.a.) bu zahir keramet-i gaybiyesi Hz. Peygamberin (a.s.m.) irşadıyla olduğu için başka şekilde bir mu’cize-i Peygamberiye olduğu münasebetiyle aynı keramet-i Gavsiye ve işarat-ı harika-i Aleviye gibi beşinci asırla, on dördüncü asrın fitnelerine işaret eden ve gizli kalıp mânâsı anlaşılmayan bir mu’cize-i gaybiye-i Nebeviyeyi beyan etmeye münasebet geliyor. Şöyle ki: Hadis-i sahihte vardır ki Resul-i Ekrem (a.s.m.) ferman etmiş: 2 اِنِ اسْتَقَامَتْ اُمَّتِى فَلَهَا يَوْمٌ وَاِلاَّ فَنِصْفُ يَوْمٍ evkemakâl... Şu hadis-i şerife her nasılsa kıyamete işaret suretinde mânâ verilmiş, mu’cize-i Nebeviye gizlenmiş, anlaşılmamış. Hem Şeyh-i Geylânî, hem Hz. Ali’nin (r.a.) irşad-ı Nebevî ile beşinci ve altıncı ve on dördüncü asırların fitnelerinden kerametkârane bahisleri gösteriyor ki, bu hadis-i şerif onların bu zamana bakmak için bir teleskoplarıdır ki bu iki asra bakıyorlar.

Evet hadiste 3 يَوْمٌ tabiri 4 اِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ âyetinin delaletiyle bin seneden ibarettir. Hilafet-i İslamiye ve hükümet-i Arabiye hadîs mûcibince tam istikâmetle gitmediği için tam nısf-ı yevm olan beş yüz küsur senede HAŞİYE Hülâgu hücumuyla hâtime verildi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ey kardeşler!
2 : “Eğer ümmetim istikamet üzere olursa ömrü (İslâmiyet’in hâkimiyeti) bir tam gündür (bin sene), aksi halde ancak yarım gündür (beş yüz yıl).” bk. İbni Kesir, 1:13; Mu’cemü’t-Taberânî, el-Kebîr, 22:573, 576.
3 : Gün.
4 : “Lâkin Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir.” Hac Sûresi, 22:47.
HAŞİYE : Hadîsin hükmüyle hükümet-i Arabiye beş yüz sene yaşayacak. Halbuki beş yüzden bir miktar geçer. Bunun sırrı şudur ki: Yezid, Velid, Haccâc-ı Zâlim gibi zalemenin ve Ebu Müslim-i Horasâni’nin tahakkümü ve Emevilerin inkirazından sonra Abbâsilerin tam takarruruna kadar olan zaman hükümet-i Arabiyenin fetret zamanı sayıldığından bu fetret zamanı tayyedilmekle tam beş yüz kalır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bahis : konu
beyan : açıklama
cereyan : akım, hareket
delâlet : delil olma, gösterme
evkemakâl : veya söylediği gibi…
beyan : açıklama
bid’a : aslen dinde olmayıp sonradan ortaya çıkan ve dine zarar verici yeni âdet ve uygulamalar
cebr : zorlama, baskı yapma
cemaat : topluluk, grup
ecnebi : yabancı
ecza : cüzler, bütünü oluşturan parçalar
ehl-i İslâm : Müslümanlar
elhasıl : özetle, sonuç olarak
emare : belirti, işaret
Esmâ : Allah’ın isimleri
Esmâ-ı Sitte : Allah’ın altı büyük ismi; Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddüs
gaybî : bilinmeyen, geleceğe ait
hatt-ı Kur’âniye : Kur’ân hattı yazısı
hiddet : öfke, kızgınlık
hitap : konuşma
huruf : harfler
hurufat : harfler
irşad : doğru yol gösterme
irşadkârâne : doğru yolu gösteren bir şekilde
İsm-i Âzam : Cenab-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olanı
istikbal : gelecek
karine-i hal : durumun gösterdiği alâmet, belirti
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hal ve fiil
kerremallahü vechehü : “Allah yüzünü şerefli, şerefini yüksek kılsın” anlamında Hz. Ali için söylenen bir ifade
kesbetmek : kazanmak
kuvve-i maneviye : mânevî güç, moral
lâakal : en azından
lafz-ı umumi : genel söz
lemeat : parıltılar
maksad : amaç, kastedilen şey, gaye
muayyen : belirlenmiş
muhafaza : koruma
muhatap : hitap edilen
mukteza-yı hal : halin gerektirdiği şekilde, icabına göre
müteharrik : hareket eden
neşir : yayma
sandukça : küçük sandık; sandıkçık
şakirt : öğrenci, talebe
Şeceat-ı Haydarane : Hz. Ali’ye yakışır bir cesaret
taltif : iyilik ve lütufta bulunma
tamim : herkese duyurma, yayma
teessüf : hayıflanma, üzülme
tereşşüh : sızıp gelme, oluşma
ulema : âlimler
ulemaü’s-su’ : kötü âlimler, dünya için âhiretini unutan, dünyayı dine tercih eden âlimler
umum : bütün
zahir : açık, görünen
ferman : buyruk, emir
fitne : ahlâkta ve toplum düzeninde azgınlık ve bozgunculuk; baştan çıkarma
hadis-i sahih : sahih hadis; Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin bilinen ve doğru sened ve güçlü râvîlerle nakledilen hadis
hadis-i şerif : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hiddet : öfke, kızgınlık
hilafet-i İslamiye : İslâm halifeliği
huruf-u Kur’âniye : Kur’ân’ın harfleri
hükümet-i Arabiye : Arap hükümeti
ihvan : kardeşler
intişar : yayılma
irşad : doğru yol gösterme
irşad-ı Nebevî : Hz. Peygamberin doğru yolu, hidayet yolunu gösteren uyarıları, öğütleri
istikâmet : doğru yolda olma
işarat-ı harika-i Aleviye : Hz. Peygamberden (a.s.m.) aldığı derse binaen Hz. Ali’nin (r.a.) harika işaretleri
ittiba : tabi olma, uyma
kerâmat-ı gaybiye : gaybla, gelecekle ilgili kerâmet
keramet-i Gavsiye : Seyyid Abdülkadir Geylâni’nin kerâmeti
kerâmetkârane : keramet göstererek
lâakal : en azından
mu’cize-i gaybiye-i Nebeviye : Peygamberimizin (a.s.m.) gayba ve geleceğe ait mu’cizesi
mu’cize-i Nebeviye : Peygambere ait mu’cize
mu’cize-i Peygamberiye : Peygambere ait mu’cize
mûcib : icap ettiren, gerektiren
mukavemet : direnç, dayanıklılık
münasebet : bağlantı, ilgi
nısf-ı yevm : yarım gün
nüsha : kopya
sünnet-i seniye : Peygamberimizin (a.s.m.) söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
zahir : açık, görünen
Yükleniyor...