Ve elbette, hiç şüphe yok ki: Bin üç yüz altmış senede, her asırda üç yüz elli milyon şakirdi bulunan ve her hükmüne ve dâvâsına milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan ve her dakikada milyonlar hafızların kalbinde kudsiyet ile bulunup lisanlarıyla beşere ders veren ve hiçbir kitapta emsali bulunmayan bir tarzda beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren ve bütün beşerin yaralarını tedavi eden Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarihan ve işareten on binler defa dâvâ edip haber veren ve sarsılmaz, kat’î delillerle, şüphe getirmez hadsiz hüccetlerle hayat-ı bâkiyeyi kat’iyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi; elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyamet başlarında kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere’nin Kur’ân’ın kabulüne çalışan meşhur hatipleri ve Amerika’nın din-i hakkı arayan çok ehemmiyetli cemiyeti gibi rû-yi zeminin kıt’aları ve hükûmetleri Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü bu hakikat noktasında, kat’iyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mu’cize-i ekberin yerini tutamaz.

Saniyen: Madem Risale-i Nur, bu mu’cize-i kübrânın elinde bir elmas kılıç hükmünde hizmetini göstermiş ve en muannid düşmanları teslime mecbur etmiş. Hem kalbi, hem ruhu, hattâ hissiyatı tam tenvir edecek ve ilâçlarını verecek bir tarzda hazine-i Kur’âniyenin dellâllığını yapan ve ondan başka me’haz ve mercii olmayan ve bir mu’cize-i mâneviyesi bulunan Risale-i Nur o vazifeyi yapıyor. Ve aleyhindeki dehşetli propagandalara ve gayet muannid zındıklara tam galebe çalmış. Ve dalâletin en sert, kuvvetli kal’ası olan tabiatı, Tabiat Risalesi ile parça parça etmiş. Ve gafletin en kalın ve boğucu ve geniş daire-i âfâkında ve fennin en geniş perdelerinde Asâ-yı Mûsâ’daki Meyvenin Altıncı Meselesi ve Birinci, İkinci, Üçüncü, Sekizinci Hüccetleriyle gayet parlak bir tarzda gafleti dağıtıp nur-u tevhidi göstermiş.

Elbette bizlere lâzım ve millete elzemdir ki; şimdi resmen izin verilen din tedrisatı için hususî dershaneler açılmasına ve izin verilmesine binaen, Nur şakirtleri, mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Takdim / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Mektuptan Mühim Parçalar
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

şakird : talebe, öğrenci
ehl-i hakikat : hak ve doğru yolda olanlar
kudsiyet : kusur ve noksandan uzak oluş, kutsallık
beşer : insanlar
emsal : benzerler
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
âyât : âyetler
sarihan : açıkça
hadsiz : sayısız
hüccet : delil
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
hatip : konuşmacı
din-i hak : hak din, İslâmiyet
cemiyet : dernek
rû-yi zemin : yeryüzü
hükûmet : yönetim, idare
misil : benzer
mu’cize-i ekber : en büyük mu’cize
saniyen : ikinci olarak
mu’cize-i kübrâ : en büyük mu’cize
muannid : inatçı
hissiyat : hisler, duygular
tenvir : nurlandırma, aydınlatma
hazine-i Kur’âniye : Kur’ân hazinesi
dellal : davetçi, ilâncı
me’haz : kaynak
merci : başvurulacak, sığınılacak yer
mu’cize-i mâneviye : Kur’ân’ın mu’cizeliği
zındık : dinsiz
galebe çalmak : üstün gelmek
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
Tabiat Risalesi : Yirmi Üçüncü Lem’a
gaflet : umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma
daire-i âfâk : çok büyük ve geniş daire
fen : bilim dalı
nur-u tevhid : Allah’ın birliğini gösteren nur
nev-i beşer : insanlık, insan türü
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı hayat
elzem : çok gerekli
tedrisat : eğitim ve öğretim kurumları
hususî : özel
binaen : dayanarak
dershane-i Nuriye : Risale-i Nur’un okunduğu yerler
Yükleniyor...