Hulusi Bey’in bir fıkrasıdır.
Lâhika’nın bu defa irsal buyurulan kısmını aldım. Lehülhamd kudsî vazifede istihdamımız devam ediyor. Hakikaten insan, seyyidinin mütenevvi hizmetleri arasında böyle nurlu ve nuranî hizmette bulundurulmasını hissedince, zaten ücretini peşin alan bir köle olduğunu da nazar-ı dikkate alınca, bütün zerrat-ı kâinat kadar dil ile hamdetmek istiyor. Yani kalbinde yanan Elhamdü lillâh kandili, herşeyi müsebbih ve hâmid gösteriyor ve güzel bir niyetle, o hâmidlerin hamdini ve müsebbihlerin tesbihini ve o şâkirlerin şükrünü beraberce seyyidine takdime bir iştiyak hissediyor.

Nurlu ve kudsî mektuplarınız yekdiğerini takip ettikçe, hakikaten tahkikî imanın kemâle doğru seyran ettiği görülüyor. Bu aciz kardeşiniz şüphesiz bir surette iman ettim ki: Şeriat-ı Garra-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın hakaikine, ruhuna nüfuz etmenin en kısa, en hatarsız, en zevkli tariki, Risalei’n-Nur’a intisapladır.

Evet, bahtiyar odur ve ona derler ki: Risaletü’n-Nur’a intisap etmiş, bütün mü’minleri kendisine tam hakiki kardeş bilip bu zulmetli asırda imân-ı tahkikî nuruyla cadde-i kübrâ-yı Ahmediyeyi (a.s.m.) buluyor. Nihayetsiz şekillere, karışıklıklara rağmen Bismillâh ile açılan Risaletü’n-Nur kapısından girince, tıfıl iken “Ümmetî” diyen Şefîini ciddi sevmek, yani sünnet-i seniyesine ittiba eylemenin muaccel mükâfatı olarak buluyor. Her emri işlerken, bu emri cânib-i Haktan bu ümmete getireni; her nehyi yapmamaya cebrederken, bu nehyi taraf-ı İlâhiden bu ümmete getireni düşüne düşüne, derslerde geçtiği gibi, bütün ömür dakikaları ibadet olabilir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
bahtiyar : talihli
cadde-i kübrâ-yı Ahmediye : Resul-ü Erkemin (a.s.m.) gittiği ve tarif ettiği büyük cadde, yol, Kur’ân ve sünnet yolu
cânib-i Hak : Allah tarafından
cebretme : zorlama
Elhamdü lillâh : “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur”
fıkra : kısa yazı, makale, mektup
Habib-i Hüda : Allah’ın en sevgili kulu; Hz. Peygamber (a.s.m.)
hakaik : gerçek mahiyetler, asıl ve esaslar
hakikaten : gerçekten
hamd etmek : şükür ve övgülerini sunmak
hâmid : hamd eden
hatarsız : tehlikesiz
imân-ı tahkikî : tahkiki iman, imana dair bütün meseleleri inceleyip delil ve bürhan ile inanma
intisap : bağlanma, mensup olma
irsal buyurulan : gönderilen
istihdam : çalıştırma
iştiyak : arzu, istek
ittiba : tabi olma, uyma
kemal : mükemellik, olgunluk
kudsî : kutsal, mukaddes
Lâhika : ek; Yirmi Yedinci Mektup
lehülhamd : “Allah’a şükürler olsun” mânâsını taşıyan dua ifadesi
muaccel : peşin, hemen verilen
mü’min : Allah’a ve Ondan gelen her şeye inanan
müsebbih : tesbih eden, Allah’ı anan
mütenevvi : çeşit çeşit
nazar-ı dikkat : dikkat içeren bakış
nehy : yasak; yasaklanmış olan şey
nuranî : aydınlık, ışık saçan
seyran etmek : seyretmek
seyyid : efendi, sahip
sünnet-i seniyye : Peygamberimizin (a.s.m.) söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şâkir : Allah’a şükreden
Şefî : suçluların bağışlanması için Allah’a dua eden, şefaatçi Hz. Muhammed (a.s.m.)
Şefî-i Rûz-i Cezâ : herkesin yaptığı tüm amellerin karşılığını alacağı mahşer gününde, mü’minlere şefaat edecek olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
Şeriat-ı Garra-i Ahmediye : Hz. Muhammed (a.s.m.) getirmiş olduğu parlak ve nurlu şeriat
tahkikî : araştırarak ve kesin delillere dayanarak
takdim : sunma
taraf-ı İlâhî : Allah tarafı
tarik : yol
tesbih : Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
tıfıl : küçük çocuk, bebek
ümmet : Hz. Peygamberin (a.s.m.) getirdiği dine muhatap olan bütün insanlar
ümmetî : “Ümmetim!”
yekdiğer : bir diğeri
zerrat-ı kâinat : kâinatın zerreleri, atomları
zulmetli : karanlık
Yükleniyor...