Ve o Habib-i Hüda, o Şefî-i Rûz-i Cezâyı her işinde nümune etmek azminden mütevellid muhabbet, o Habîbin bulunduğu âleme göçmeyi sevdirecek hale getiriyor ve böylece 1 مُوتُوا قَبْلَ اَنْ تَمُوتُوا sırrı tezahür ediyor.

Tezekkür-ü mevt veya rabıta-i mevt 2 تَفَكُّرُ سَاعَةٍ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ سَنَةٍ Elhasıl: Ne ararsak, hep Risaletü’n-Nur’da güneş gibi görünüyor. Risaletü’n-Nur şakirtleri dikkat etseler, daha bu fâni âlemde iken livâü’l-Hamd-i Ahmedî (aleyhissalâtü vesselâm) altında bulunduklarını inayet-i Hakla anlarlar. Acizane fehmedebildiğim, şu anda kalbime gelen hakikatlara istinaden diyeceğim ki:

Bu dalâlet ve bid’aların ve dinsizliğin tâun ve vebâdan daha ziyade ve daha şiddetli sârî illetlerine karşı Risaletü’n-Nur’un getirdiği ve tâlim ve tefhim ettiği çok hakikatlerden Sünnet-i Ahmediyeye (a.s.m.) temessük dersini en hakikî olarak alan, Risaletü’n-Nur şakirtleridir. Onlar bu temessük ve intisaplarının, iki kere iki dört eder kat’iyetinde mazhar oldukları inayet-i Rabbaniye şehadetiyle, muaccel mükâfatlarını görüyorlar. Yani, burada sünneti ile, dalâlet ve bid’at ve dinsizlik ateşlerinden kurtaran mensup olduğumuz şeriatın mübelliği; burada halâs ve mukavemetle, âhir hayatımızda imân ile, haşr-i ekberde şefaatıyla inşaallah ebedî sevindirecektir diyorlar, diye biliyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ölüm gelip çatmadan evvel, şehvanî ve nefsanî hislerinizi terk etmek suretiyle bir nevi ölünüz.” el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:29. (İbn-i Hâcer el-Askalânî: “Senedli, vesikalı bir hadis değil derim” demiş, Ali el-Karî ise “Mânâsı doğrudur” demiştir.)
2 : “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.” el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 4:409 (Kitâbu’t-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid,1:78.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acizane : aciz ve güçsüz bir şekilde
âhir : son
aleyhissalâtü vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
bid’a/bid’at : aslen dinde olmayıp sonradan dine aykırı şekilde ortaya çıkan şeyler
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
ebedî : sonsuz
elhasıl : kısaca, özetle
fâni : geçici olan, ölümlü
fehmetmek : anlamak
Habîb : Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
hakikat : asıl, gerçek, doğru
hakikî : asıl, gerçek
halâs : kurtuluş
haşr-i ekber : en büyük diriliş, öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
illet : esas sebep
inayet-i Hak : Allah’ın yardımı
inayet-i Rabbaniye : Allah’ın yardımı, Cenâb-ı Hakkın mahlûkatın terbiye, tedbir ve idaresinde onlara yapmış olduğu lütuflar, himâyeler, yardımlar
intisap : bağlanma, mensup olma
istinaden : dayanarak
kat’iyet : kesinlik
livâü’l-Hamd-i Ahmedî : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) bayrağı, kıyametten sonra Müslümanların altında toplanacakları sancak
mazhar : erişme, nail olma
muaccel : peşin, hemen verilen
muhabbet : sevgi
mukavemet : direnç, dayanıklılık
mübelliğ : tebliğ edici, bildirici
mütevellid : doğan, çıkan
nafile : farz ve vacip ibadetinin dışında kalan ibadetler
nümune : örnek, misal
rabıta-i mevt : her an ölümü düşünüp ahiret için çalışmak
sârî : sirayet eden, bulaşıcı olan
Sünnet-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) sünneti, hal, söz, tavır ve tasdikleri
şakirt : talebe, öğrenci
şefaat : af için aracılık
şehadet : şahitlik, tanıklık
şeriat : Allah tarafından bildirilen emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi
tâlim : öğretme
tâun : salgın ve ölümcül hastalık
tefekkür : Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde düşünme
tefhim : anlatma
temessük : sarılma, tutunma
tezahür : belirme, ortaya çıkma
tezekkür-ü mevt : ölümü hatırlama, ölümden ibret alma
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...