Bir perde açıp söyledi Hak gizli kelâmdan,
Ol âteşe bahseyledi hem berd ü selâmdan.

“Dostum ve Resulüm yüce İbrahim’i, ey nâr,
At âdetini, yakma bugün, sen onu zinhar!”

Bir gizli hitap geldi de ol dem yine Haktan
Bir abd-i mükerrem dahi kurtuldu bıçaktan.

Ol nurdan için Yûnus’u hıfzeyledi ol hût,
Ol nur ile kahreyledi hem kavmini ol Lût.

Ol hüsn-ü cemal, eyledi âlemleri hayran,
Nerden onu bulmuş, acaba Yûsuf-u Ken’an?

Hikmet nedir, ol dertlere sabreyledi Eyyûb,
Hem sırrı nedir, Yûsuf için ağladı Yakub.

Öldükçe dirildikçe neden duymadı bir his?
Ol namlı nebi, şanlı şehid Hazret-i Cercis.

Hasretle neden ağladılar Âdem ve Havvâ?
Kimdendi bu yıllarca süren koskoca dâvâ?

Hem âh, neden terk edilip Ravza-i Cennet?
Bir dâr-ı karar oldu neden âlem-i mihnet?

Nur şehri olan Tûr’da o dem Hazret-i Mûsa
Esrâr-ı kelâm hep çözülüp buldu tecellâ.

Bir parça Zebur’dan okusa Hazret-i Dâvud,
Başlardı hemen sanki büyük mahşer-i mev’ud.

Bilmem ki neden, yel ve sular hep onu dinler,
Bilmem ki neden, hep işiten âh diye inler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd-i mükerrem : ikram edilen, saygı gösterilen kul
âlem : dünya, evren
âlem-i mihnet : dert ve zahmet dünyası
berd ü selâm : serin ve selâmetli, güvenli
dâr-ı karar : karar kılınacak, durulacak yer
dâvâ : iddia
dem : an, vakit
esrâr-ı kelâm : kelâmın sırları; vahiy, İlâhi kelam
Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
Havvâ : ilk insan ve ilk peygamebr olan Hz. Âdem’in (a.s.) eşi, beşeriyetin anası ve ilk kadındır
hıfz eylemek : himaye etmek, korumak
hikmet : gaye, fayda, sır
hitap : konuşma, nida, sesleniş
hût : balık
hüsn-ü cemal : güzellik ve cemal
kavim : topluluk
kelâm : ifade, söz
mahşer-i mev’ud : büyük kalabalık, topluluk
nâr : ateş
nebî : peygamber, elçi
nur : aydınlık, ışık
ol : Osmanlıca’da üçüncü tekil şahıs olan “o” kelimesini ifade eder
Ravza-i Cennet : Cennet bahçesi
Resul : Cenâb-ı Hakkın insanlara gönderdiği elçi
şehid : Allah yolunda canını feda eden Müslüman
tecellâ : yansıma, görünme
yel : rüzgâr
azinhar : “sakın”
Yükleniyor...