Vallah cemilsin, yeter artık bu celâlin!
Göster bize ey nur-u Muhammed, bir kere cemalin!

Dergâhını aç, et bize ihsan, yine ey nur-u Risalet!
Biz dertli kuluz, kıl bize derman, yine ey nur-u hakikat!

Emmâre olan nefsimizin emrine uyduk,
Ver bizlere sen nur ile îkan, yine ey nur-u Kur’ân!

Hırs âteşi sönsün de gönül gülşene dönsün,
Saç nurunu, hem feyzini her an, yine ey nur-u iman!

Sen nur-u Bedi’, nur-u Rahîmsin, bize lûtfet,
Hep isteğimiz aşk ile iman, yine ey nur-u İlâhî!

Dinin çekilip, dev gibi saldırmada vahşet,
Rahmet bizi, gark etmeye tufan, yine ey nur-u Rahmânî!

Pürnura boyansın bütün âfâk-ı cihanın,
Her yerde okunsun da bu Kur’ân, yine ey nur-u Sübhânî!

Mahbubuna uyduk, hepimiz ümmeti olduk,
Ağlatma yeter, et bizi handân, yine Ey nur-u Rabbânî!

Ol Ravza-i Pâk-i Ahmedi (a.s.m.) göster bize bir dem,
Artık olalım hep ona kurban, yine Ey nur-u Samedânî!

İslâma zafer ver bizi kurtar, bizi güldür,
A’dâmızı et hâk ile yeksan, yine ey nur-u Furkanî!
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a'dâ : düşmanlar
âfâk-ı cihan : dünyanın etrafını saran ufuklar
celâl : heybet, haşmet
cemal : güzellik
cemil : güzel
dem : an, vakit
dergâh : yüksek bir şahsiyetin bulunduğu yüce makam
derman : ilâç, tâkat, güç, kurtuluş sebebi
emmâre olan nefis/nefs-i emmâre : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
feyiz : manevî bolluk, bereket, lütuf
gark etme : kaplama, sarma, içine balıp boğma
gülşen : gül bahçesi
hâk ile yeksan etme : yerle bir etme
handân : şen, neşeli
ihsan : bağış, ikram, lütuf
îkan : kesin delil ve burhanlar ile bir mesele hakkında köklü kanaat sahibi olma
lûtfetmek : ikram etmek, sunmak
mahbub : sevgili, sevilen
nur-u Bedi' : eşi, benzeri olmayan ve eşsiz güzel olan Allah’ın nuru
nur-u Furkanî : hak ile bâtılı birbirinden ayıran Kur’ân’ın nuru
nur-u hakikat : hakikat nuru
nur-u İlâhî : Allah’ın nuru
nur-u iman : imanın verdiği nur, aydınlık
nur-u Kur'ân : Kur’ân’ın nuru
nur-u Muhammed : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) nuru
nur-u Rabbânî : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın nuru
nur-u Rahîm : şefkat ve rahmetinin çok özel tecellîleri olan Allah’ın nuru
nur-u Rahmânî : rahmet ve şefkati bütün varlıkları kaplayan Allah’ın nuru
nur-u Risalet : Peygamberlik nuru
nur-u Samedânî : hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şey Kendisine muhtaç olan Allah’ın nuru
nur-u Sübhânî : her türlü eksiklikten sonsuz derecede yüce olan Allah’ın nuru
ol : Osmanlıca’da üçüncü tekil şahıs olan “o” kelimesini ifade eder
pürnur : çok nurlu, çok aydınlık
rahmet : ihsan, bağış; “rahmet et, rahmetini göster” mânasında kullanılan dua ifadesi
Ravza-i Pâk-i Ahmedi : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) tertemiz makamı, kabri
ümmet : Hz. Peygambere (a.s.m.) inanıp onun yolundan giden mü’minler
vahşet : inkarcılıktan ortaya çıkan dehşetli gelişmeler
Yükleniyor...