Şu âhirki beyit, HAŞİYE
1 وَكُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ ِللّٰهِ مُخْلِصًا - تَعِيشُ سَعِيدًا صَادِقًا بِمَحَبَّتِى Said Nursî’yi iki üç vecihle gösterdiği gibi, medâr-ı imtiyazı olan ihlâsı imâ ederek ve hizmette ikinci olmak cihetiyle iki farkla مُخْلِصًا kelimesi Hulûsi Beye tevâfukla işaret ediyor. قَادِرِىَّ الْوَقْتِ’de قَادِرِى kelimesi üç fark ile üçüncü arkadaşı, takdir ve istihsan ile Hulûsi-i Sânî olan Sabri’ye HAŞİYE-1 tevâfukla işaret ediyor. صَادِقًا kelimesiyle hârika bir sadâkatle mümtaz dördüncü arkadaşı olan Süleyman’a dört fark ile tevâfuk cihetiyle işaret ediyor. صَادِقًا kelimesindeki tenvin dahil edilse, hizmet-i sâdıkanede mümtaz olan Bekir Ağa’ya Bekir Bey ünvânıyla bir fark ile işaret eder. Mâdem bu beyt-i âhir, bu heyetin efrâdına bakar, bâzılarına sarâhate yakın işaret var; ötekilere ednâ bir imâ dahi kanaat verir ki, onlar dahi muraddır.

Elhâsıl: Bu dört zât, bu fakirle beraber hizmette sebkat edip Hulûsi ihlâsıyla, Sabri takdiriyle, Süleyman sadâkatıyla, Bekir hizmet ve gayretiyle, hizmet-i Kur’âniyede bulundular. Hem mertebelerine imâ sûretinde, bu beyit ihbar ediyor. Elbette denilebilir ki, Hazret-i Şeyh onları izn-i İlâhî ile Said’in etrafında görmüş, haber vermiş. Daha sâir arkadaşlara işaretler var. HAŞİYE-2 Şimdi izhâra me’zun olmadığımdan, bana tam görünmüyor. 2 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : صَادِقِينَ بِمَحَبَّتِى fıkrasında nasıl ki sâdık iki kardeşimize işaret ediyor; öyle de بِمَحَبَّتِى kelimesiyle de Said’in birinci ve en mühim talebesi ve İşârâtü’l-İ’câz’ın telifinde muhatap, müsevvid, mübeyyiz olan şehid merhum Mollah Habib’e (r.h.) imâdan hâlî değildir.
1 : Zamanın Abdülkadirî’si ol. Muhabbetimde sâdık olduğundan ve ihlâsa çalıştığından, geçiminde dahi ismin gibi mes’ud olasın.
HAŞİYE-1 : Sabri’nin hakiki ismi Muhammed Sabri’dir. Bu isim hesab-ı ebcedle tek bir fark ile Abdülkâdirî olur. Demek ikinci Hulûsi, birinci Hulûsi gibi birincidir. Hem Hâfız Ali (r.h.) ve Kuleönü’ndeki Mustafa’lar, hem de Zekâi ve Küçük Lütfü, onlar gibi işârât-ı Gavsiyede zâhirdir.
HAŞİYE-2 : Süleyman üç fark ile “Said”e dahil olduğu gibi, Abdullah (HAŞİYECİK) isminde birkaç mühim kardeşlerimiz ve Mes’ud ile beraber “Said”in içindedirler. HAŞİYECİK : Bilhassa İslâmköylü ve Atabeyli Abdullah’lar. 1. Gaybı Allah’tan başka hiç kimse bilemez. (Neml Sûresi, 65’ten müktebes.)
2 : “Gaybı Allah’tan başka hiç kimse bilmez.” bk. Neml Sûresi, 27: 65.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

beyit : iki satırlık manzume
beyt-i âhir : son beyit
ednâ : küçük
efrâd : fertler, üyeler
elhâsıl : kısaca, özetle
fakir : muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanılan bir söz
haşiye : dipnot
hesab-ı ebced : ebced hesabı
heyet : topluluk; genel yapı
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
hizmet-i sadıkane : sadakatle hizmette bulunma
ihbar etme : haber verme
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
imâ etme : gizlice işaret etme
istihsan : beğenme, güzel bulma
işârât-ı Gavsiye : Abdulkadir-i Geylânî’nin verdiği haber
izhâr : açığa vurma, meydana çıkarma
izn-i İlâhî : Allah’ın izni
kanaat verme : inandırma, razı etme
me’zun : izinli
medar-ı imtiyaz : farklılık sebebi, ayırt edici özellik
murad : kast edilen
mümtaz : seçkin, üstün
sâir : diğer, başka
sarâhat : açıklık, açık bir tarzda işaret etme
sebkat etmek : devam etmek, ilerlemek
takdir : beğeniyi dile getiren ifade
tenvin : Arapça gramerde bir kelimenin sonunu nun gibi okutmak üzere konulan işaret; kelimenin sonuna iki üstün (en), iki esre (in), iki ötre (ün) gelmesi hali
tevafuk : uygunluk, anlamlı denklik
vecih : yön, şekil
zâhir : ortaya çıkma, görünmek
Yükleniyor...