بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1
Kardeşlerim; Kur’ân’ın birtek âyetinin birtek işareti, ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’câziyeyi tevafuk suretiyle gösterdiğini mânevî bir ihtarla gördüm. 2 اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخِيهِ مَيْتًا şu âyet-i kerimenin makam-ı cifrîsi, şedde ve tenvin sayılmazsa, bin üç yüz elli bir dir. مَيْتًا'in aslı مَيِّتاً olmasından bin üç yüz altmış bir ederek; bu tarihte, umur-u azîmeden bir dehşetli gıybeti, şu âyetin mânâ-yı işârî külliyetinde dahil ediyor ve umur-u azîmeden böyle acip bir gıybet aynı tarihte, aynı senede vukua geldi. Şöyle ki: On sekiz sene (şimdi yirmiden geçti) müddetinde sünnet-i seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferit hükmünde ihtilâttan men’ ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve hususî ibadetgâhında ezan-ı Muhammedî (a.s.m.) okuyup “Allahu Ekber” dediğinden ve “Lâ ilâhe illâllah” hakikatini güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan bir adam, yüzer emare ve karinelere istinaden inayet-i ilâhiyeden geldiğine kat’î bir kanaatle işârât-ı Kur’âniyeden bir müjdeyi hem kendine, hem musibetzede arkadaşlarına bir tesellî niyetiyle beyan ettiği için, onu gıybet ve fena tabiratla teşhir etmek...

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” Hucurât Sûresi, 49:12.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : şaşırtıcı, hayranlık verici
Allahu Ekber : “Allah en büyüktür”
âyet-i kerime : şerefli âyet, Kur’ân’ın herbir cümlesi
beyan : açıklama, izah
dehşetli : korkunç, ürkütücü
emare : belirti, işaret
Ezan-ı Muhammedî : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) tebliğ ettiği dinin ezanı; tevhidi ilân etmek amacıyla namaz vakitlerinde yüksek sesle yapılan kutsal davet
galiz : çirkin
gıybet : başkalarının arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşmak, çekiştirmek
hakikat : asıl, esas
haps-i münferit : tek başına hapis, hücre hapsi
hususî : özel
ibadetgâh : ibadet edilen yer
ihbar-ı gayb : gayb âleminden, bilinmeyenden haber vermeler
ihtar : hatırlatma, ikaz
ihtilât : toplum içine karışma
inayet-i ilâhiye : Allah’ın inâyeti, yardımı
istinaden : dayanarak
işârât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın işâretleri
karine : ek delil
kat’î : kesin
külliyet : ferdlerin toplamından meydana gelen evrensel mânâ; tür
Lâ ilâhe illâllah : “Allah’tan başka ilâh yoktur”
lem’a-i i’câziye : mu’cizelik parıltısı
makam-ı cifrî : cifre göre rakamatik değer
mânâ-yı işârî : işaret edilen mânâ
mâsum : günahsız, suçsuz
men’ : yasaklama
muhafaza : koruma
musibetzede : belâya, sıkıntıya düşmüş olan kimse
nev’i : tür, çeşit
suretiyle : biçimiyle, şekliyle
sünnet-i seniye : Peygamberimizin (a.s.m.) söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şakirt : talebe, öğrenci
şedde : Arapça’da iki sessiz harfin yanyana olması
tabirat : tabirler, ifadeler
taht-ı tevkif : gözetim altı, hapishane
tenvin : Arapça’da kelimenin sonuna iki üstün (en), iki esre (in), iki ötre (ün) gelmesi hali
teşhir : ilan etme, duyurma
tevafuk : denk gelme, uygunluk
umur-u azîme : çok büyük işler
vukua gelme : meydana gelme, ortaya çıkma
Yükleniyor...